Translation of "Orejas" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Orejas" in a sentence and their turkish translations:

Tenemos dos orejas.

İki kulağımız var.

- El gato tiene dos orejas.
- Un gato tiene dos orejas.

Bir kedinin iki kulağı vardır.

Me duelen las orejas.

Kulaklarım ağrıdı.

¿Las hormigas tienen orejas?

Karıncaların kulakları var mı?

Me perforé las orejas.

Kulaklarımı deldirdim.

Oímos con nuestras orejas.

Biz kulaklarımızla duyarız.

- Los conejos tienen las orejas grandes.
- El conejo tiene orejas largas.

- Bir tavşanın uzun kulakları vardır.
- Tavşanların uzun kulakları vardır.

- Los conejos tienen largas orejas.
- Los conejos tienen las orejas grandes.

Tavşanların uzun kulakları vardır.

Las moscas no tienen orejas.

Sineklerin kulağı yok.

El gato tiene dos orejas.

Kedinin iki kulağı var.

Los gatos tienen dos orejas.

Kedilerin iki kulağı vardır.

Las liebres tienen orejas largas.

Yaban tavşanlarının uzun kulakları vardır.

Los conejos tienen las orejas grandes.

Tavşanların büyük kulakları vardır.

Los conejos tienen unas largas orejas.

Tavşanların uzun kulakları vardır.

Ella trae aros en las orejas.

O, kulaklarına küpe takar.

Tom está endeudado hasta las orejas.

Tom kulaklarına kadar borçlu.

- Un conejo tiene orejas largas y cola corta.
- Los conejos tienen orejas alargadas y colas cortas.

Tavşanların uzun kulakları ve kısa kuyrukları vardır.

¿Por qué los conejos tienen orejas largas?

Neden tavşanların uzun kulakları var?

- Un conejo tiene orejas largas y cola corta.
- Un conejo tiene las orejas largas y la cola corta.

Bir tavşanın uzun kulakları ve kısa bir kuyruğu var.

¿Por qué sueles sacarte cera de las orejas?

Kulaklarınızdaki kulak kirini çıkarmak için ne kullanırsınız?

Ella cubría firmemente las orejas con las manos.

O ellerini sıkıca kulakları üzerinde tuttu.

¿Por qué son largas las orejas del conejo?

Neden tavşanların kulakları büyüktür?

Las paredes tienen orejas, las puertas tienen ojos.

Duvarların kulakları, kapıların gözleri vardır.

Además de cicatrices en orejas y brazos, camina cojeando,

Kulak ve kollarındaki yaraların yanı sıra topallayarak yürüyor,

¿Van Gogh realmente habría cortado una de sus orejas?

Van Gogh sahiden kulağının birini kesmiş mi?

Su nuevo corte de cabello le cubre las orejas.

Onun yeni saç modeli kulaklarını örtüyor.

¿Por qué tiene el burro las orejas tan largas?

Eşeğin neden böyle uzun kulakları var?

Las orejas extragrandes escuchan las vibraciones en la madera hueca.

Aşırı büyük kulaklarıyla kovuğun içindeki titreşimleri dinler.

Se me van a congelar las orejas si no entro.

İçeri girmezsem kulaklarım donacak.

Mi gato ronronea cuando le rascas detrás de las orejas.

Kulağının arkasını kaşıdığımda,kedim mırıldanır.

- A mi gato le gusta cuando le rasco tras las orejas.
- A mi gato le gusta que le rasque detrás de las orejas.

Kulaklarının arkasını kaşıdığımda kedim bundan hoşlanıyor.

- ¡Todavía no estás seco detrás de las orejas!
- ¡Todavía eres novato!

Sen hâlâ dünkü çocuksun.

Me metí los dedos en las orejas para tapar esos ruidos terribles.

Ben korkunç sesleri engellemek için parmaklarımı kulaklarıma koydum.

El elefante africano tiene las orejas más grandes que el elefante asiático.

Afrika filinin, Asya filinden daha büyük kulakları vardır.

Pero los huesos especiales en las orejas registran vibraciones diminutas en la arena.

Fakat kulaklarındaki özel kemikler kumdaki en ufak titreşimleri algılar.

Tenés una boca y dos orejas, así que escuchá más y hablá menos.

Sen bir ağzın ve iki kulağın var, bu yüzden daha çok dinle ve daha az konuş.

Las orejas de un conejo son más largas que las de un zorro.

Bir tavşanın kulakları bir tilkininkinden daha uzundur.