Translation of "Obligado" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Obligado" in a sentence and their turkish translations:

- Usted no está obligado de ninguna manera a ayudarnos.
- No estás obligado a ayudarnos.

Bize yardım etmek zorunda değilsin.

Fue obligado a firmar el contrato.

O, sözleşmeyi imzalamak zorunda bırakıldı.

Me vi obligado a salir ayer.

Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.

Fui obligado a aceptar su propuesta.

Onun önerisini kabul etmek zorunda kaldım.

Tom se sintió obligado a ayudar.

Tom yardım etmek zorunda hissetti.

Solo lo hago porque estoy obligado.

Ben sadece yapmak zorunda olduğum için bu işi yapıyorum.

El rey fue obligado a abdicar.

- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
- Kral tahttan çekilmeye zorlandı.

Tom se sintió obligado a decir algo.

Tom bir şey söylemek zorunda hissetti.

Me vi obligado a abandonar el plan.

Plandan vazgeçmek zorunda kaldım.

Tom no está obligado pero debería hacerlo.

Tom bunu yapmak zorunda değil ama yapmalı.

No te sientes obligado a mostrar tu poder.

gücünü göstermek zorunda değilsin.

No estás obligado a responder a esa pregunta.

O soruya cevap vermek zorunda değilsin.

Tom se vio obligado a abandonar la misión.

Tom görevini terk etmeye zorlandı.

Él se vio obligado a volver a Washington.

Washington'a dönmek zorunda kaldı.

Yo fui obligado a hacer el trabajo solo.

Ben işi yalnız başıma yapmak zorunda kaldım.

Se vio obligado el ministro a renunciar al gabinete.

Bakan, kabineden istifa etmek zorunda kaldı.

Nadie podrá ser obligado a pertenecer a una asociación.

Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.

- Si la situación no mejora me veré obligado a tomar provisiones.
- Si la situación no mejora, me veré obligado a tomar medidas.

Eğer durum düzelmezse, önlem almak zorunda kalacağım.

Puede que te veas obligado a pelear, quieras o no.

İstesende istemesende savaşmaya zorlanabilirsin.

En el capitalismo, un ciudadano no está obligado a comprar.

Kapitalizmde, bir vatandaş alışveriş yapmak zorunda değildir.

En cambio, fue obligado a retirarse y puesto bajo vigilancia policial.

Bunun yerine zorla emekliye ayrıldı ve polis gözetimi altına alındı.

Aunque, en un momento dado, me vi obligado a abandonar la universidad.

Fakat bir noktada, üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım.

El gobierno se vio obligado a hacer cambios en su política exterior.

Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

No me puedo creer que tu madre te haya obligado a ponerte eso.

Annenin onu sana giydirdiğine inanamıyorum.

- Si no quieres ir, no estás obligado.
- No tiene que ir si no quieres.

Gitmek istemiyorsan, gitmek zorunda değilsin.

Se ve obligado a casarse con un hombre de 70 años y su vida se oscurece.

70 yaşındaki bir adamla zorla evlendirilerek bir de hayatı karartılıyor

Serios problemas: se vio obligado a renunciar a su cargo y pasó 6 semanas en prisión.

soktu : görevinden istifa etmek zorunda kaldı ve 6 hafta hapis yattı.

Hannibal sabía que estaba cercado y que una vez sus suministros disminuyeron, se vería obligado a

Hannibal etrafının çevrildiğini biliyordu ve erzakı azalacak olursa süvarilerinin kullanışsız olacağı...

- Fui forzado a hacer todo el trabajo solo.
- Fui obligado a hacer todo el trabajo solo.

Bütün işi yalnız yapmak zorunda bırakıldım.

Pero incluso cuando se ve obligado a buscar la batalla por un enojado Minucio, así como otros oficiales y disgustado

Fakat savaş isteyen sinirli Minucius, diğer resmi görevliler ve mutsuz askerler tarafından...

- A causa de su enfermedad él se vio obligado a dejar de fumar.
- Él tuvo que dejar de fumar debido a su enfermedad.

Hastalık nedeniyle, sigarayı bırakmak zorunda kaldı.