Translation of "Mitad" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Mitad" in a sentence and their turkish translations:

- Dame la mitad.
- Deme la mitad.
- Denme la mitad.
- Dadme la mitad.

Bana yarısını ver.

Dame la mitad.

Bana onun yarısını verin.

Deja la mitad. [risas]

Yarısını bırakmış. Belki beğenmemiştir.

Pártelo a la mitad.

Onu ikiye kes.

Necesito sólo la mitad.

Sadece yarısına ihtiyacım var.

La otra mitad, menor actividad.

Diğer yarısı ise azalmıştı.

Me he comido la mitad.

Yarısını yedim.

- ¿Quiere usted la mitad de este pastel?
- ¿Quieres la mitad de esta torta?

Bu pastanın yarısını ister misin?

Sorprendentemente, la mitad de los espectadores

Şaşırtıcı biçimde, izleyicilerin yaklaşık yarısı

Más de la mitad son jóvenes.

Yarısından çoğu gençlerden oluşuyor.

Tres es la mitad de seis.

Altının yarısı üçtür.

Cortó la manzana por la mitad.

O, elmayı iki parçaya kesti.

Plega la hoja por la mitad.

- Yaprağı yarıya katla.
- Yaprağı yarıya katlayın.

Parta usted esto por la mitad.

Bunu ikiye böl.

Amar es la mitad de creer.

Sevmek inanmanın yarısıdır.

La mitad de ustedes son idiotas.

Sizin yarınız aptalsınız.

Tom no sabe ni la mitad.

Tom onun yarısını bilmiyor.

Y su espada partida por la mitad.

ve kılıcını kırdılar.

La mitad empezó a reír de inmediato,

Yarısı hemen gülmeye başladı,

Solo aumenta aproximadamente la mitad de eso

yaklaşık iki katı artış gösteriyor,

La mitad de los estudiantes están ausentes.

Öğrencilerin yarısı yok.

La mitad de los estudiantes estaban ausentes.

Öğrencilerin yarısı yoktu.

La mitad del melón había sido comida.

Kavunun yarısı yendi.

No has escuchado ni la mitad todavía.

Daha yarısını dinlemedin.

Puedo hacerlo en la mitad de tiempo.

Onu yarı zamanda yapabilirim.

Hay un estanque en mitad del parque.

Parkın ortasında bir gölet bulunmaktadır.

La mitad de las manzanas estaban podridas.

Elmaların yarısı çürümüştü.

La mitad de las manzanas están podridas.

Elmaların yarısı çürümüş.

Quien ha comenzado, ha hecho la mitad.

Başlamak bitirmenin yarısıdır.

Subimos hasta la mitad de la montaña.

Biz dağın ortasına kadar tırmandık.

La mitad de estas manzanas está podrida.

Bu elmaların yarısı çürümüş.

Tom partió el papel a la mitad.

Tom kağıdı iki parçaya ayırdı.

Tom cortó la pera por la mitad.

Tom, armudu yarı yarıya böldü.

En la primera mitad se explora el problema

İlk yarı, problemi keşfetmek

Bien, voy al peluquero la mitad que antes,

Saçlarımı artık eskiden kestirdiğimden daha az sık kestiriyorum

No quiero bajar y quedarme a la mitad.

Kendimi geri dönüşü olmadan aşağıda bulmak istemem.

Declarando enemigo a la mitad de la sociedad

toplumun yarısını düşman ilan ediyor

Méjico tiene la mitad de población que Japón.

Meksika Japonya'nın yarısı kadar çok insana sahiptir.

La segunda mitad del encuentro fue muy apasionante.

Oyunun ikinci yarısı çok heyecan vericiydi.

Él tuvo un accidente en mitad del trabajo.

O çalışırken bir kaza yaptı.

Nos quedamos sin gasolina en mitad del desierto.

Çölün ortasında benzinimiz bitti.

El auto estaba en la mitad del camino.

Araba yolun ortasındaydı.

El cierre se me atascó a la mitad.

Benim fermuar yarıya kadar sıkışmış.

Le oyó llorar en mitad de la noche.

O, gece yarısında onun ağladığını duydu.

- Sus ingresos se redujeron a la mitad tras su jubilación.
- Su ingreso se redujo a la mitad después de jubilarse.

Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı.

No va a ver ni la mitad de eso".

Yarısını göremeyecek.

No podía acceder a la mitad de la información.

Bilgilerin yarısına ulaşamıyordum.

Y en la segunda mitad se explora la solución.

ve ikinci yarı, çözümü keşfetmekle ilgili.

Y la otra mitad chillándole por decir algo ofensivo.

diğer bir yarısı ise gücendirici bir şey söylediği için ona bağırıyor.

Si casi la mitad de su población de jóvenes

okuyup yazamayan hiçbir ülke

Aunque estudié para mi primer examen de mitad semestre,

İlk vizeme çalışsam da

Más de la mitad de los casos son desestimados.

davaların yarısından fazlası savuşturuluyor.

La mitad de un pan es mejor que nada.

Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.

El bebé despertó en la mitad de la noche.

Bebek gecenin ortasında uyandı.

Una buena pregunta contiene la mitad de la respuesta.

İyi bir soru, yanıtın yarısını içerir.

La mitad de la población mundial vive en ciudades.

Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor.

Y redujo más de la mitad de la pobreza.

ve yoksulluğu yarıdan fazla azalttı.

Él se detuvo a la mitad de su discurso.

Konuşmasının ortasında sustu.

Tomás solamente ha hecho la mitad de la tarea.

Tom sadece ev ödevinin yarısını yaptı.

Una cara bonita es la mitad de la dote.

Güzel bir yüz çeyizin yarısı kadardır.

Él perdió el conocimiento a mitad de su discurso.

Konuşmasının ortasında bayıldı.

Tom se despertó a la mitad de la noche.

Tom gecenin ortasında uyandı.

La mitad de lo que dice Tom es mentira.

Tom'un söylediklerinin yarısı gerçek değil.

Que significa: "Un buen inicio es la mitad del triunfo".

anlamı: "İyi bir başlangıç, başarmanın yarısıdır."

La otra mitad de Lenie, no recuerdo mucho de él

Lenie'nin eşi hakkında pek bir şey hatırlamasam da

Como si hubiese un muro a mitad de mi cerebro

beynimin tam ortasında örülmüş bir duvar var gibiydi.

La mitad de estos supuestos expertos va a estar equivocado.

Bu uzman addedilenlerin yarısı hatalı çıkacak.

Sobre todo, con el césped alto. A mitad de camino.

Hele ki yüksek çalıların arasında. Yolu yarıladılar.

A la mitad de los centros básicamente solo los observamos,

Merkezlerin yaklaşık yarısını temel olarak gözlemledik,

Sólo me creo la mitad de lo que él dice.

Onun söylediğine tamamen güvenmiyorum.

A la mitad de mi clase le gustan los perros.

Sınıfımın yarısı köpeklerden hoşlanır.

Ella estuvo de acuerdo con pagar la mitad del alquiler.

O, kiranın yarısını ödemeyi kabul etti.

En ese caso solamente debes pagar la mitad del precio.

Bu durumda fiyatın sadece yarısını ödemek zorundasın.

Ya hice la mitad del trabajo, puedo descansar un momento.

Ben işin yarısını yaptım; sanırım biraz dinlenebilirim.

La mitad de las bananas en la cesta estaban podridas.

Sepetteki muzların yarısı çürümüştü.

Una buena pregunta ya es la mitad de la respuesta.

İyi bir soru zaten cevabın yarısıdır.

Aunque se corte a la mitad permanece en una sola pieza.

boylu boyunca kesilse de bir parça kalır.

Para entonces, no habré vivido ni la mitad de mi vida.

O zamana kadar, en iyi senaryoda, ömrümün yarısı bile geçmemiş olacak.

Más de la mitad de la humanidad vive en esta zona,

İnsanlığın yarısından fazlası bu alanda yaşıyor,

Y más de la mitad de los pacientes sobre los 85

yaşı 85 olan hastaların yarısının

La mitad de los suelos del mundo se consideran actualmente degradados.

Dünyadaki toprakların yarısı bozulmuş sayılıyor.

Alrededor de 600.000 hombres; aunque menos de la mitad eran franceses.

Yaklaşık 600.000 adam… yarıdan az olsa da bunların bir kısmı Fransız'dı.

Tu cámara es sólo la mitad de grande que la mía.

Fotoğraf makineniz yalnızca benimkinin yarısı büyüklüğünde.

El pájaro era de la mitad del porte de un águila.

Kuş, kartalın yarısı kadardı.

El pájaro era de la mitad del porte de un halcón.

Kuş bir şahinin yarı büyüklüğündeydi.

Encontrémonos a mitad de camino entre tu casa y la mía.

Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.

¿Alguna vez te has duchado a la mitad de la noche?

Sen hiç gecenin ortasında duş aldın mı?

- Quien ha comenzado, ha hecho la mitad.
- Obra empezada, medio acabada.

İyi bir başlangıç, işi yarı yarıya bitirmek demektir.

Tom se comió la mitad de una bolsa de papas fritas.

Tom yarım paket patates kızartması yedi.

Y probablemente describí la mitad de los hombres mileniales en Reino Unido.

ve BK'deki Y Kuşağı erkeklerin muhtemelen yarısını.

Ha muerto la mitad del coral de la Gran Barrera de Coral.

Büyük Set Resifi'ndeki mercanların yarısı ölmüş.

Si más de la mitad de las mujeres tienen algún problema sexual,

Kadınların yarısından fazlası aynı tür cinsel problemi yaşıyorsa

Cerca de la mitad de la energía química se convierte en electricidad

Kimyasal enerjinin yaklaşık yarısı elektriğe,

Y es porque la mitad del carbono que liberamos en la atmósfera

bunun sebebi atmosfere salınımına devam ettiğimiz karbonun yarısı,

- Cortó la tarta en dos.
- Ella cortó la torta por la mitad.

O, pastayı ikiye kesti.

¿Es cierto que llamaste a Taninna a la mitad de la noche?

Gecenin ortasında Taninna'yı aradığın doğru mu?

Aproximadamente la mitad de todo lo que él dice es puro invento.

Onun söylediği her şeyin neredeyse yarısı sırf kurgu.