Translation of "Mirada" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Mirada" in a sentence and their turkish translations:

- Me echó una mirada feroz.
- Me fulminó con la mirada.

O, bana sert baktı.

Tienes una mirada tierna.

Şefkatli bakışın var.

Ella apartó la mirada.

Gözlerini kaçırdı.

- Ella fijó su mirada en mí.
- Ella fijó la mirada en mí.

O bana baktı.

Él tenía una mirada hambrienta.

Onun aç bir görünümü vardı.

Echó una mirada al libro.

O, kitaba göz gezdirdi.

Juana nos lanzó una mirada.

Jane bize bir bakış attı.

Mary le devolvió la mirada sorprendida.

Mary şaşkınlıkla ona baktı.

Ella me echó una mirada extraña.

O bana tuhaf bir şekilde baktı.

Una mirada lo puede decir todo.

Bir bakış her şeyi söyleyebilir.

Echa una mirada a tu alrededor.

Çevrenize bir göz atın.

Ella tenía conocimiento de su mirada.

O, onun gözlerinin farkındaydı.

Su mirada te dice que te ama.

Onun bakışı seni sevdiğini söylüyor.

Tom lanzó una mirada amenazante a Mary.

Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.

Tom levantó su mirada hacia el firmamento.

Tom yıldızlı gökyüzüne baktı.

Tom le echó una mirada a Mary.

Tom, Mary'ye baktı.

Rápidamente dirigí mi mirada a la puerta.

Çabucak bakışımı kapıya çevirdim.

Les da una mirada más alentadora del futuro.

Yani, umduğundan daha pembe bir gelecek sunar.

Llegas del trabajo y tienes esa mirada perpleja

İşten eve dönüyorsunuz ve şaşkınlıktan donakalıyorsunuz.

1066 puso su mirada en el trono inglés.

1066'da gözünü İngiliz tahtına dikti.

La mirada severa de ella lo hizo callarse.

Onun sert görünümü onu konuşmaktan vazgeçirdi.

Tom no pudo apartar la mirada de Mary.

Tom gözlerini Mary'den alamadı.

Él alzó la mirada hacia el cielo nocturno.

O, gece gökyüzüne baktı.

Él estaba parado ahí con una mirada ausente.

Boş bir bakışla orada duruyordu.

¿Podría tener una mirada más cerca a eso?

Ona daha yakından bakabilir miyim?

Él me pidió que le eche una mirada.

Ona bir göz atmamı istedi.

Ella echó una mirada alrededor de la habitación.

O odada etrafına bakındı.

Dicen que una mirada vale más que mil palabras.

Bir bakışın binlerce kelimeden daha fazla değerli olduğunu söylüyorlar.

Él echó una mirada alrededor en la sala de espera.

Bekleme odası etrafına bakındı.

La mirada en el rostro de mi jefe era severa.

Patronumun yüzündeki ifade sertti.

Tom se detuvo para echarle una mirada de cerca al auto.

Tom arabaya yakından bakmak için durdu.

María se sentía como si Tom la desvistiera con la mirada.

Mary Tom'un gözleriyle onu soyduğunu hissetti.

Tom miró a su perro y su perro le devolvió la mirada.

Tom köpeğine baktı ve köpeği ona baktı.

Con una mirada tristísima en sus ojos porque sabían que perdíamos la batalla.

ve gözlerindeki derin üzüntü savaşı kaybedeceğimizi söylüyordu.

Pero en la tranquilidad de mi casa, fuera de la mirada de mi maestra,

Ancak dairemizin sessizliğinde, öğretmenimin bakışlarının dışında

- Tom le dio una mirada preocupada a Mary.
- Tom miró con preocupación a Mary.

Tom Mary'ye endişeli şekilde baktı.

Tom le echó una mirada asesina a Mary y después se fue de la habitación.

Tom Mary'ye ters ters baktıktı ve sonra odadan ayrıldı.

Un gato gordo y blanco se sentó sobre un muro y los miró con mirada somnolienta.

Şişman beyaz bir kedi, duvarın üstüne oturdu ve onların ikisini uykulu gözlerle izledi.

- No me pongas una cara tan triste.
- No me mires tan triste.
- No me lances una mirada tan triste.

Bana böyle hüzünlü bakma.

- Tom nunca miró hacia atrás.
- Tom nunca miró de vuelta.
- Tom nunca miró detrás.
- Tom nunca volteó la mirada.

Tom asla arkasına bakmadı.