Translation of "Levantar" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Levantar" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Puedes levantarte?
- ¿Te puedes levantar?
- ¿Podéis levantaros?
- ¿Os podéis levantar?

Ayağa kalkabilir misin?

¿Puedes levantar esta piedra?

Bu taşı kaldırabilir misin?

No puedes levantar el piano.

Piyanoyu kaldıramazsın.

Mi pasatiempo es levantar pesas.

Hobim ağırlık kaldırmak.

Tom puede levantar pesos pesados.

Tom ağır halterleri kaldırabilir.

¿Puedes ayudarme a levantar esto?

Bunu kaldırmama yardım eder misin?

Tom, ¿te vas a levantar?

- Tom, kalkar mısın?
- Tom, kalkacak mısın?

Empezó a levantar la voz.

O, sesini yükseltmeye başladı.

No me quería levantar temprano.

Erken kalkmak istemedim.

¿A qué hora te sueles levantar?

Genellikle saat kaçta kalkarsın?

Le resultó imposible levantar el tapón.

Kapağı kaldırmayı imkansız buldu.

No puedo levantar mi brazo derecho.

Ben sağ kolumu kaldıramıyorum.

Yo tampoco puedo levantar el saco.

Ben de çuvalı kaldıramam.

- Me levantaré.
- Me voy a levantar.

Kalkacağım.

- Recién me levanto.
- Recién me levanté.
- Me acabo de levantar.
- Yo me acabo de levantar.

Henüz kalktım.

Podemos levantar el velo de la oscuridad.

...karanlığın örtüsünü kaldırabiliyoruz.

No soy capaz de levantar esta piedra.

Bu taşı kaldıramam.

No puedes levantar el piano tú solo.

Piyanoyu tek başına kaldıramazsın.

Trae la gata, necesito levantar el auto.

Krikoyu getir. Arabayı kaldıracağım.

Intentó con todas sus fuerzas levantar la caja.

Kutuyu kaldırmak için bütün gücüyle çabaladı.

Después de la bancarrota no pudo levantar cabeza.

İflasından sonra yeniden ayakları üzerinde duramadı.

Tom no pudo levantar la maleta de Mary.

Tom, Mary'nin valizini kaldıramadı.

Olvidé levantar el auricular antes de marcar el número.

Numarayı çevirmeden önce alıcıyı kaldırmayı unuttum.

Él es lo suficientemente fuerte como para levantar eso.

Onu kaldırmak için yeterince güçlüdür.

Este es un buen lugar para levantar una carpa.

Bu bir çadır kurmak için iyi bir yerdir.

Nos tenemos que levantar temprano mañana a la mañana.

Yarın sabah erken kalkmak zorundayız.

Me acabo de levantar. Dame algunos minutos para alistarme.

Az önce kalktım. Hazırlanmam için bana birkaç dakika ver.

La caja era tan pesada que no la pude levantar.

Kutu o kadar ağırdı ki onu kaldıramadım.

Ella trató de levantar la caja, pero lo vio imposible.

O, kutuyu kaldırmaya çalıştı fakat bunu imkansız buldu.

Tienes que levantar la mano si quieres hablar en la reunión.

Toplantıda konuşmak isterseniz elinizi kaldırmak zorundasınız.

Una hormiga puede levantar más de 50 veces su propio peso.

Bir karınca kendi ağırlığının 50 kat fazlasını kaldırabilir.

- ¿A qué hora te sueles levantar?
- ¿A qué hora acostumbra usted a levantarse?

Genellikle saat kaçta kalkarsın?

Contratamos una grúa para levantar el nuevo aire acondicionado y ponerlo en el tejado.

Yeni klimayı kaldırmak ve onu çatıya koymak için bir vinç kiraladık.

Deben tener cuidado al levantar esto con los dedos en caso de que algo salga de abajo.

Parmaklarınızla kaldırırken altından hızlıca bir şey çıkması ihtimaline karşın dikkatli olun.

Mucho más difícil es volver a levantar. [Kusturica, en inglés] ¿Te arrepientes de algo en tu vida?

Tekrar inşa etmek ise çok daha zordur. Hayatında pişman olduğun bir şey var mı?

De noche, todo en una breve t night, all within a brief ventana de tiempo y sin levantar ninguna sospecha.

...bunların hepsi çok kısa sürede en ufak şüphe yaratmadan gerçekleştirildi.

- Él compró el terreno con el fin de construir su casa en él.
- Él compró la tierra con la intención de levantar su casa en ella.

O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.