Translation of "Hará" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Hará" in a sentence and their turkish translations:

- Nada te hará daño.
- No te hará mal.

Size hiçbir zarar gelmeyecek.

¿Hará calor mañana?

Yarın sıcak olacak mı?

No lo hará.

O onu yapmayacak.

¿Mañana hará bueno?

Yarın hava güzel olacak mı?

¿Quién lo hará?

Onu kim yapacak?

¿Mañana hará calor?

Yarın sıcak olacak mı?

¿Mañana hará sol?

Yarın güneşli olacak mı?

- Seguro que mañana hará buen tiempo.
- Mañana hará bueno.

Yarın hava güzel olacak.

Nadie más lo hará.

hiç kimse inanmaz.

¿Qué hará tu hombre?

adamın ne işine yarayacaksa?

Alguien hará ese trabajo.

Biri şu işi yapacak.

Ella nunca lo hará.

O bunu asla yapmayacak.

Tom nunca hará eso.

Tom onu asla yapmayacak.

¿Qué temperatura hará mañana?

Yarın sıcaklık ne olacak?

¿Qué tiempo hará mañana?

Yarın hava nasıl olacak?

No hará ninguna diferencia.

Fark etmeyecek.

Creo que hará sol.

Sanırım hava güneşli olacak.

Mañana hará más calor.

Yarın daha sıcak olacak.

Estoy seguro de que Tom hará lo que dice que hará.

Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.

- Tom hará que Mary haga eso.
- Tomás hará que María haga eso.

Tom onu Mary'ye yaptıracak.

- ¿Crees que mañana hará buen tiempo?
- ¿Crees que hará buen tiempo mañana?

Yarın havanın iyi olacağını düşünüyor musun?

Él cree que lo hará

Yapacağına inanıyor

Fumar te hará mucho daño.

Sigara içmek size çok zarar verecektir.

¿Qué piensas que hará ella?

Onun ne yapacağını düşünüyorsun?

Tom no hará tal cosa.

Tom öyle bir şey yapmayacaktır.

Creo que hoy hará calor.

Sanırım hava bugün sıcak olacak.

Esta tarde hará buen tiempo.

Bu öğleden sonra hava güzel olacak.

Verte le hará feliz, ¿verdad?

Seni gördüğüne mutlu olacak, değil mi?

Lo hará en 24 horas.

O, 24 saat içinde onu yapacak.

Esta medicina te hará bien.

- Bu ilaç size iyi gelecek.
- Bu ilaç sana iyi gelecek!

La verdad os hará libres.

Gerçek seni özgür bırakacak.

¿Quién hará roto la pecera?

Balık akvaryumunu kim kırabilirdi?

Tom hará un trabajo excelente.

Tom harika bir iş yapacak.

Este sueño se hará realidad.

- Bu hayal gerçekleşecek.
- Bu rüya çıkacak.
- Bu hayal gerçek olacak.

Beber mucho te hará enfermar.

Çok fazla içki içmek seni hasta eder.

En marzo hará más calor.

Mart ayında hava daha da sıcak olacak.

Tom no sabe qué hará.

Tom onun ne yapacağını bilmiyor.

Tom no hará eso conmigo.

Tom bunu benimle yapmayacak.

- Estoy seguro de que Tom hará eso.
- Estoy convencido de que Tom lo hará.

Tom'un onu yapacağından eminim.

¿Crees que nos hará buen tiempo?

Güzel havaya sahip olacağımızı düşünüyor musun?

Eso nos hará daño a nosotros.

Bu bize zarar verecek.

El perro no te hará daño.

Köpek size zarar vermeyecek.

El presidente hará una declaración mañana.

Başkan yarın bir açıklama yapacak.

- ¿Mañana hará sol?
- ¿Estará soleado mañana?

Yarın güneşli olacak mı?

Tom se hará cargo de todo.

Tom her şeyi gözetecek.

Leer libros le hará más inteligente.

Kitap okumak sizi daha zeki yapacak.

La cajera le hará el descuento.

Kasiyer size indirim yapacak.

Se dice que hará mucho calor.

Onlar çok sıcak olacağını söylüyor.

Me hará muy feliz si viene.

Onun gelmesine çok sevinirim.

¿Crees que mañana hará buen tiempo?

Yarın havanın iyi olacağını düşünüyor musun?

Mañana por la tarde hará sol.

Yarın öğleden sonra güneşli olacak.

Esta medicina te hará sentir mejor.

Bu ilaç sizi daha iyi hissettirecek.

Él no te hará ningún daño.

O sana herhangi bir zarar vermez.

Y eso hará un montón de humo.

ve böylece çok fazla duman çıkacak

Tu egoismo te hará perder tus amigos.

- Bencilliğin sana arkadaşlarına mâl olacak.
- Bencilliğin sana arkadaşlarını kaybettirecek.

Él hará lo que sea por dinero.

O, para için her şeyi yapacak.

Mañana hará todavía más calor que hoy.

Yarın bugünden daha sıcak olacak.

¿Quién hará el rol de la princesa?

Prenses rolünü kim oynayacak?

La policía te hará encontrar las balas.

Polis sana mermileri bulduracak.

- No hará ninguna diferencia.
- No cambiará nada.

Fark etmeyecek.

Nada hará que me aleje de ti.

Hiçbir şey beni senden uzak tutamayacak!

Algún día su sueño se hará realidad.

Rüyası bir gün gerçek olacak.

- Yumi se hará profesora.
- Yumi será maestra.

- Yumi öğretmen olacak.
- Yumi bir öğretmen olacak.

Yo creo que mañana hará buen tiempo.

Bence yarın hava güzel olacak.

Tom hará todo lo que le pidas.

Tom yapmasını istediğin her şeyi yapacak.

Cuanto más alto escalemos, más frío hará.

Yükseğe tırmandıkça, hava soğur.

- Yumi se hará profesora.
- Yumi será profesora.

Yumi bir öğretmen olacak.

Algún día mi sueño se hará realidad.

Bir gün hayalim gerçek olacak.

La pregunta es quien hará la decisión.

Sorun kararı kimin vereceğidir.

No soy el único que hará eso.

Ben onu yapıyor olacak tek kişi değilim.

- Rie Kawada hará mi trabajo mientras esté fuera.
- Rie Kawada hará mi trabajo cuando yo no esté.

Ben yokken işimi Rie Kawada yapacak.

Y que más lo hará en el futuro,

ve gelecekte daha da çoğu göç edecek.

Una persona a la vez, pero lo hará.

Her seferinde tek bir insanla olsa da, bu yeterlidir.

Tómate una taza de leche. Te hará bien.

Bir fincan süt iç, sana iyi gelir.

Ella se hará cargo de todo el trabajo.

O bütün işle başa çıkacak.

Él hará lo que sea que le pidas.

Onun yapmasını istediğin her şeyi yapar.

Un cambio de aires te hará mucho bien.

Bir hava değişikliği size çok iyi gelecektir.

- ¿Qué hará mañana?
- ¿Qué vais a hacer mañana?

Yarın ne yapacaksınız?

Mi hermana hará trece años el próximo verano.

Kız kardeşim gelecek yaz 13 yaşında olacak.

Un vaso de agua te hará sentir mejor.

Bir bardak su seni daha iyi hissettirecek.