Translation of "Gritar" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Gritar" in a sentence and their turkish translations:

- Yo quería gritar.
- Quise gritar.

Ben bağırmak istedim.

- Deja de gritar.
- Para de gritar.
- Deja ya de gritar.

Bağırmaktan vazgeç.

- ¿Podés dejar de gritar?
- ¿Puedes parar de gritar?

Bağırmayı durdurabilir misin?

Deja de gritar.

Bağırmayı bırak.

No quiero gritar.

Bağırmak istemiyorum.

Quiero oírte gritar.

Çığlık attığını duymak istiyorum.

- Tom oyó gritar a Mary.
- Tom escuchó a Mary gritar.

Tom, Mary'nin bağırdığını duydu.

¡empieza a gritar desesperada!

ve bağırıyor!

Escuché a alguien gritar.

Birinin bağırdığını duydum.

Él empezó a gritar.

O bağırmaya başladı.

Tom va a gritar.

Tom çığlık atacak.

Escuchamos a alguien gritar.

Birinin bağırdığını duyduk.

Ella le oyó gritar.

O, onun çığlığını duydu.

No paraba de gritar.

Bağırmayı kesmedi.

Después, empecé a gritar cosas.

Sonra da bir şeyleri haykırmaya başladım.

Tom oyó gritar a Mary.

Tom Mary'nin çığlık attığını duydu.

El niño empezó a gritar.

Erkek çocuğu bağırmaya başladı.

He oído gritar a alguien.

Bir bağırma duydum.

Se enronqueció de tanto gritar.

Onun çok bağırmaktan sesi kısıldı.

Estoy ronco por gritar tanto.

Fazla bağırmaktan sesim kısıldı.

Deja de gritar, te lo ruego.

Bağırmayı kes, senden rica ediyorum.

Todos estaban roncos de tanto gritar.

Bağırmaktan sesleri kısıldı.

Me asusté y empecé a gritar.

Korktum ve bağırmaya başladım.

- Oí a la chica gritar por ayuda.
- Yo oí a la chica gritar por ayuda.

Ben, kızın yardım için ağladığını duydum.

Hubo una pausa y la escucho gritar,

Kısa bir sessizlikten sonra bağırdığını duydum:

Ya sea gritar, unir deseo o rogar

ya çaput bağlanır dilek dilenir

En el espacio nadie puede oírte gritar.

Uzayda hiç kimse senin çığlığını duyamaz.

- Deja de chillar.
- Deja ya de gritar.

Bağırmayı bırak.

Tom se puso a gritar como una quinceañera.

Tom 15 yaşındaki bir kız gibi çığlık atmaya başladı.

¡Estoy tan enfadado que quiero gritar y romper todo!

O kadar kızgınım ki çığlık atmak ve her şeyi kırmak istiyorum!

Uno no puede gritar y pensar a la vez.

Kimse aynı anda bağırıp düşünemez.

Ella lo oyó gritar, así que entró corriendo a su habitación.

O onun bağırdığını duydu, bu yüzden onun yatak odasına koştu.

Tom estaba a punto de colgar cuando oyó gritar a Mary.

Tom Mary'nin çığlık attığını duyduğunda telefonu kapamak üzereydi.

- No tienes que gritar. Te oigo.
- No hace falta que grites. Puedo oírte.

Bağırmanıza gerek yok. Sizi duyabiliyorum.

El dolor que obliga a una persona a callar es mucho mayor que el que le obliga a gritar.

İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acıdan çok daha büyüktür.