Translation of "Fuerza" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Fuerza" in a sentence and their turkish translations:

Perdí mi fuerza.

Gücümü kaybettim.

- Ella le golpeó con fuerza.
- Ella le pegó con fuerza.

O ona sert vurdu.

Poder, fuerza y ​​esperanza.

güç, kuvvet ve umut.

La fuerza de carácter,

güçlü karakter,

Somos una fuerza vital.

Bizler yaşam enerjisiyiz

También muestra tu fuerza

aynı zamanda kuvvetini de gösteriyor

Dios es nuestra fuerza.

Allah bizim gücümüzdür.

De poder, fuerza y ​​esperanza?

okullara gitseydik?

¿Por qué esa fuerza persiste?

Neden bu kadar kalıcı bir etken?

Tomamos orgullo en nuestra fuerza.

Gücümüzle gurur duyduk.

¡La unidad es nuestra fuerza!

Birlik gücümüzdür!

La luna brilla con fuerza.

Ay parlak parlıyor.

El silencio es la fuerza.

Sessizlikte kuvvet vardır.

Tienes mucha fuerza de voluntad.

Çok iraden var.

Yo no tengo tu fuerza.

Ben senin gücüne sahip değilim.

Ella le agarró con fuerza.

O onu sıkıca tuttu.

La unión hace la fuerza.

Birlikten güç doğar.

- Ellos se lo tomaron por la fuerza.
- Ellos se lo llevaron por la fuerza.

Onlar onu zorla aldılar.

Vive con fuerza, ponla ahí, vamos.

Güçlü yaşa, tak onu, devam.

O hacemos fuerza y lo intentamos.

Ya zorlayacağız ve bunu yapacağız.

Creando un multiplicador de fuerza masivo.

aşırı güçlü bir çoğaltıcı yaratıyor.

Pero la fuerza es cada año

fakat gücü her yıl

Se lo quitó a la fuerza.

O, onu ondan zorla geri aldı.

Toda mi fuerza se ha ido.

Benim gücümün hepsi gitti.

Tom abrazó con fuerza a Mary.

Tom Mary'ye sıkıca sarıldı.

Nunca debes recurrir a la fuerza.

Asla güce baş vurmamalısın.

Ese motor no tiene fuerza suficiente.

O motorun yeterli gücü yok.

Este símbolo representa fuerza e integridad.

Bu sembol, direnç ve bütünlüğü simgeliyor.

Tom luchó con toda su fuerza.

Tom bütün gücüyle dövüştü.

Tom no conoce su propia fuerza.

- Tom kendi gücünü bilmiyor.
- Tom kendi gücünün farkında değil.

En la unión está la fuerza.

Birlik kuvvettir.

- Levantó el baúl para hacer alarde de su fuerza.
- Levantó el baúl para ostentar su fuerza.

O, gücünü göstermek için bağajı kaldırdı.

Se me acaba la fuerza para sostenerme.

Burada tutunarak güç kaybediyorum.

La educación puede significar opciones, adaptabilidad, fuerza.

Eğitim; seçenekler, uyum yeteneği, güç demek.

Podrán ver la rapidez y la fuerza

Çin ve Hindistan'ın ne kadar hızlı ve güçlü bir şekilde

Sin los recursos de una fuerza externa.

hayatlarımızda fark yaratacak güce sahip olduğumuzu vurgular.

Su fuerza gravitacional combinada crea mareas vivas

Hepsinin çekim gücü birleşince en güçlü gelgitler oluşur.

- Reserva tu fuerza.
- Resérvate para otro rato.

Gücünü topla.

He subestimado la fuerza de mi adversario.

Rakibimin gücünü hafife almıştım.

Entró a la fuerza a la casa.

O bir eve zorla girdi.

- Empujó al auto en pana con toda su fuerza.
- Él empujo el coche atascado con toda su fuerza.

O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.

Es impulsado por la fuerza de la necesidad.

Var olmasını sağlayan şey gerekliliktir.

Se pudieran reunir con la fuerza mamluk principal.

Memlük birliğinin tamamına katılmadan öldürmekti.

Y entra por la fuerza hasta el frente.

Zorla öne geçmeye çalışıyor.

Esa diversidad sería una fuerza que podría aniquilarlos.

çeşitlilik, onları ortadan kaldıracak bir kuvvet olacaktı.

En realidad esto fue una demostración de fuerza

aslında tam olarak bu bir güç gösterisiydi

Porque cada planeta tiene su propia fuerza gravitacional

her gezegenin kendine ait bir çekim kuvveti olduğu için

- El sol brillaba con fuerza.
- El sol brillaba.

Güneş ışıl ışıl parlıyordu.

Le pusieron a Tom una camisa de fuerza.

Onlar Tom'a deli gömleği giydirdiler.

La pandemia ha golpeado con fuerza al turismo.

Pandemi turizmi fena vurdu.

- No tengo la fuerza de seguir intentándolo.
- No tengo la fuerza para seguir intentando.
- No tengo fuerzas para seguir intentándolo.

Denemeye devam edecek gücüm yok.

Quiero decir, están desafiando la fuerza de la gravedad,

Yani, yerçekimi kuvvetine karşı koyuyorlar.

Mientras estas dos alas no sean equivalentes en fuerza,

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

Similarmente, la reputación es otra poderosa fuerza económica, ¿correcto?

İtibar da tıpkı bunun gibi çok kuvvetli ekonomik güçtür değil mi?

Así que bajó de peso y perdió mucha fuerza.

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

El coche de Tom tiene 100 caballos de fuerza.

Tom'un arabasının 100 beygir gücü var.

Él levantó el automóvil gracias a su fuerza excepcional.

O, olağanüstü gücüyle arabayı kaldırdı.

Traté de abrir la puerta con toda mi fuerza.

- Tüm gücümle kapıyı açmaya çalıştım.
- Tüm gücümle kapıyı açmayı denedim.

El corazón de Tom comenzó a latir con fuerza.

Tom'un kalbi çarpmaya başladı.

No utilizamos la fuerza a menos que sea necesario.

Gerekmedikçe güç kullanmıyoruz.

Y contra la cual no había fuerza alguna de lucha.

ve de savaşmak için güçsüz olduklarına.

Fuerza al medio y en las piernas. Bien, aquí vamos.

Güçlü gövde, güçlü bacaklar. Tamam, hadi bakalım.

Intentar que encaje a la fuerza no va a ayudar.

tıkıştırmak işe yaramayacak.

Haz que esas personas vean este video por la fuerza

Siz o insanlara bu videoyu zorla izlettirin

Mi fuerza muscular se ha debilitado por falta de ejercicio.

Egzersiz eksikliğinden kas gücüm zayıfladı.

Aunque paró de llover, el viento seguía soplando con fuerza.

Yağmur durmasına rağmen rüzgâr hâlâ sert esiyordu.

Me agarré con fuerza a la cuerda para no caer.

İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.

En judo, la técnica es más importante que la fuerza.

Judoda teknik, güçten daha önemlidir.

Ella le agarró con fuerza y no quería soltarle nunca.

- O, onu sıkıca tuttu ve gitmesine asla izin vermedi.
- Onu sıkıca tuttu ve hiç bırakmak istemedi.

Tenemos la capacidad de mitigar nuestros sesgos con fuerza de voluntad

Önyargılarımızı irade gücü ile etkin bir şekilde azaltabiliriz.

Su falta de músculos no ha impedido su fuerza o agilidad.

Kas eksiklikleri güçlerini veya çevikliklerini kötü etkilemedi.

Legionarios veteranos entran a fuerza a través de la infantería gálica.

Deneyimli Lejyonerler adeta Galyalı piyadeleri kırıp geçiyor.

No me pongas una camisa de fuerza, porque no estoy loco.

Beni deli gömleğine koyma, çünkü deli değilim.

Las debilidades de los hombres son la fuerza de las mujeres.

Erkeğin zaafı kadının gücüdür.

De enfocarse en mirar adelante y usar la fuerza de las piernas...

İleriye bakmaya odaklanmalı ve bacak gücünüzü kullanarak...

Algunos batallones de infantería podían reunir solo un tercio de su fuerza.

Bazı piyade taburları sadece toplanabilir güçlerinin üçte biri.

Un país sin una adecuada fuerza de trabajo no puede ser autosuficiente.

Yeterli iş gücü olmayan bir ülke kendi kendine yeterli olamaz.

- Tengo valor y una fuerte voluntad.
- Tengo coraje y fuerza de voluntad.

Cesaretim ve güçlü bir iradem var.

La guerra es paz. La libertad es esclavitud. La ignorancia es fuerza.

Savaş barıştır. Özgürlük köleliktir. Cahillik güçtür.

Momentos como este me hacen pensar en algo: de dónde saco mi fuerza.

Ama bilirsiniz, böyle zamanlarda gücümü nereden aldığımı da düşünürüm.

Disciplinados y organizados, ellos lentamente logran cambiar el rumbo por mera fuerza bruta.

Disiplinli ve iyi organize olmuş durumdalar, yavaşça savaşın çizgisini kaba kuvvetle çevirmek üzereler.

Causado por la fuerza gravitacional de los planetas en los que se encuentra.

içerisinde bulunduğu gezegenlerin çekim kuvvetinden kaynaklı

De allí al área formada por las líneas de fuerza que entran nuevamente

oradan tekrar içeriye giren kuvvet çizgilerinin oluşturduğu alana

Así que en realidad se enfrentaban a una fuerza blindada sin su armadura.

Yani zırhları olmayan bir zırhlı kuvvetle karşı karşıyaydılar.

Nuestro ejemplo tiene 605 hombres, una fuerza típica para un batallón en campaña.

Bizim örneğimiz 605 kişilik standart güçte sefer taburu.

Siempre tuviera información actualizada sobre la ubicación y la fuerza de sus propias fuerzas ...

her zaman kendi kuvvetlerinin yeri ve gücü hakkında güncel bilgilere sahip olmasını sağladı ...

Y no puedes evitar pensar que si hubieran tenido toda su fuerza, habrían ganado.

Ve tam güçte olsalardı, kazanacaklarını düşünmeden duramazsın.

Así que de niño fue muy emocionante experimentar la fuerza del gigante océano Atlántico.

Bir çocuk olarak devasa Atlantik Okyanusu'nun gücüyle yaşamak inanılmaz heyecanlıydı.

- Fuerza la puerta.
- Abre la puerta con una patada.
- Abre la puerta de golpe.

Kapıya tekme at.

- Eres el doble de fuerte que yo.
- Tienes el doble de fuerza que yo.

Benim iki katım kadar güçlüsün.

El progreso no es una fuerza mística o una dialéctica que nos eleva más alto.

İlerleme bizi yükselten gizemli bir güç veya bir tartışma platformu değil.

Pero aún no tienen ni la habilidad ni la fuerza para sobrevivir sin su madre.

anneleri olmadan hayatta kalacak yetenek veya güce henüz sahip değiller.

Pesa un 20 % más que él, así que él necesita toda su fuerza para sostenerla.

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

- Inténtalo mañana con más fuerza.
- Prueba mañana con más ganas.
- Inténtenlo mañana con más ganas.

Yarın daha güçlü dene.

Ser amado intensamente por alguien os da fuerza, amar a alguien intensamente os da valor.

Birisi tarafından çok sevilmek size güç verir, birisini çok sevmek ise cesaret.

- La gravedad es la fuerza natural por la cual los objetos se atraen entre sí.
- La gravedad es una fuerza natural por la que las cosas se atraen las unas a las otras.

Yerçekimi, nesnelerin birbirine çekildiği doğal güçtür.

La fuerza gravitacional de la Luna es lo bastante fuerte para arrastrar nuestros océanos hacia ella.

...Ay'ın çekim gücü... ...okyanuslarımızı kendine çekecek kadar güçlü.

Lannes atacó a una fuerza rusa más grande en Pułtusk, pero fue un asunto sangriento e indeciso.

Lannes, Pułtusk'ta daha büyük bir Rus gücüne saldırdı, ancak bu kanlı ve kararsız bir olaydı.

Derrotó a una fuerza española más grande en Saguntum ... luego tomó la gran ciudad de Valencia, junto

Saguntum'da daha büyük bir İspanyol kuvvetini yendi… sonra büyük Valencia şehrini