Examples of using "приехать" in a sentence and their turkish translations:
Ne kadar kısa sürede buraya gelebilirsin?
Tatilden sonra gelmeye söz verdi.
Avustralya'ya gelmelisin.
Boston'a gelmelisin.
Boston'a gelebilir misin?
Onun yarın gelmesi bekleniyor.
Tom uğramamı istedi.
Tom'un bugün gelmesi gerekiyor.
- Trenle gelmeliydin.
- Trenle gelmeliydiniz.
Onun öğleden önce gelmesi gerekirdi.
Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.
Tom erken gelmemizi istedi.
Tom şimdiye kadar gelmeliydi.
Gelmesi için onu ikna etmek zorundayım.
Tom Boston'a gelmek zorunda.
Tom Boston'a gelmek istedi.
Neden Boston'a gelmiyorsun?
O gelir gelmez hastalandı.
Tom gelmek istiyor mu?
- Gelememen çok kötü.
- Ne yazık, gelemiyorsun.
Boston'a geri dönmek için herhangi bir planın var mı?
Tom Mary'nin Boston'a gelmesini istedi.
Tom'dan Boston'a gelmesini istedim.
Önümüzdeki kış buraya tekrar gelmek istiyorum.
Zamanınd burada olmayacaksan sadece bana bildir.
Oraya vaktinde varmak için biz bir taksi tuttuk.
Eğer istiyorsa Tom bizimle gelebilir.
Tom gelmek için söz verdi ama asla gelmedi.
Tom ve Mary gelecek yıl gelmeyi planlıyorlar.
Tom benimle birlikte Boston'a gelemez.
Buraya daha erken gelmem gerektiğini biliyorum.
Şimdi eve gelebilir misin?
ve derhal hastaneye gelmem gerektiğini söyledi.
Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
Bu nedenle dün gelemedim.
Tom oraya varan ilk kişi olmayı planlamıştı fakat oraya ilk Mary vardı.
Tom zaten gelmeliydi.
O çoktan gelmeliydi.
Tom'u gelmesi için ikna etmemiz gerekiyor.
Tom Mary'yi aradı ve onun evine gelmesini istedi.
Neden önümüzdeki yaz gelip bizimle kalmıyorsun?
Benim taksim yakında burada olmalı.
Tom'un bugün varması bekleniyor.
Chicago'ya gelmeden önce üç yıl boyunca Boston'da yaşadım.
Tokyo'ya gelmeden önce Osaka'da on yıl yaşadık.
Ne zaman geleceksin?
Pikniğinize gelemeyeceğimi bilmenizi istiyorum.
Biz zamanında varmayı umuyoruz.
Tom seni almak için geliyor mu?
Saat 2.30'da buluşmam vardı ama trafiğe yakalandım ve oraya vaktinde varamadım.
Tom bana bizi Boston'da ziyaret etmek istediğini söyledi.