Examples of using "одиночестве" in a sentence and their turkish translations:
Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
O, tek başına yürüyüş yapmayı seviyor.
Yaşlı adam yapayalnız oturdu.
Tom yalnız öldü.
O tek başına oturdu.
O tek başına kahvaltı yedi.
Tom kahvaltıyı tek başına yedi.
Tom tek başına akşam yemeği yedi.
Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.
Orada tek başıma otururken
Yalnız olmaktan tamamen mutluyum.
Yalnız olmayı seviyorum.
Yalnız yemeyi tercih ederim.
O yalnız yürümekten hoşlanır.
Tom yalnız başına yemek yedi.
Hayatının geri kalanını yalnız geçirmek ister misin?
Ve bugünkü damga ise yalnızlıkla alakalı.
Yalnız yemek yemeye alışıyorum.
Yalnız ölmek istemiyorum.
Tom yalnız olduğuna memnundu.
Mayuko yalnız yaşamaya dayanamaz.
Tek başıma yaşamak istemiyorum.
O yeni yıl arifesini tek başına kutladı.
Tom tek başına çalışmayı sevmez.
Tom yalnız ölmek istemiyor.
Mary yalnız oturuyor, kitap okuyordu.
Yalnızım.
Tom tamamen tek başına bankta oturdu.
Tom yalnız yiyordu.
- Tom yalnız yaşamaktadır.
- Tom tek başına yaşıyor.
- Tom kendi başına yaşıyor.
- Tom yalnız yaşıyor.
Tom şimdi yalnız mı?
Tom tamamen yalnız.
Onlar şimdi yalnız.
Onlara orada yalnızlar.
Tom yalnız oturdu.
Tom yalnız yemekten nefret eder.
- Tom zamanının çoğunu yalnız başına geçirir.
- Tom zamanının çoğunu tek başına geçirir.
Tek başıma alışverişe gitmeyi tercih etmem.
Yalnız değildim.
Tom yalnız yaşamak istemediğini söyledi.
Kötü bir şekilde sarsılan Lannes bir anlığına tek başına oturmak için yürüdü
Terk edilmiş sahilde yalnız yürümekten hoşlanıyordum.
Tom büyük bir evde tamamen tek başına yaşıyor.
Mary içeri girdiğinde Tom mutfak masasında yalnız oturuyordu.
Yalnız yemek yerim.
Tom Mary'yi kilisede yapayalnız otururken bulduğuna şaşırdı.
Yalnız yaşamaktan nefret ediyorum.
Karımı seviyorum fakat bazen yalnız olmaya ihtiyacım var.
Tom Mary'nin park bankında yalnız oturduğunu gördü.
- Tek başıma yaşamak istemiyorum.
- Yalnız yaşamak istemiyorum.
Tom orada yalnız mı?
Doğum gününü yalnız geçirmene müsaade etmeyeceğim.
Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.
Burada yalnız yaşıyorum.
Burada tamamen yalnızım.
Tehlike karanlıkta kol gezerken onları yalnız bırakma riskine giremez.
Yalnız içmek istemememe rağmen içtim.
Yalnız yaşamaya alışkınım.
Yalnız yürümeyi seviyorum.
Yalnız olmayı seviyorum.
Tom ile yalnızım.
Yalnız yemekten nefret ederim.
Tom köpeği ile yalnız yaşadı.
Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyarak çok fazla zaman geçirdim.
Tom bilgisayarın önünde yalnız yemek yer.
Burada yalnız kalmam.
Tom'u orada kendi başına bırakmamalıydık.
Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.
Asla yalnız içki içmem.
Yalnız olacağım.
Tek başına sinemaya gitti.
Tom Mary'nin onu yalnız bırakmasını istedi.
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
Karanlıktan sonra eve yalnız yürümeyi sevmem.
Kendi başına Meksika'ya gitti.
Trajik haberleri duyduktan sonra, o yalnız kalmak için dışarı çıktı.
Her gün bir süre yalnız yaşamaktan hoşlanır.
Şimdi yalnızım.
Oraya tek başıma gitmeye hiç niyetim yok.
Beni yalnız bırakamaz mısın?
Sanırım yalnız olmalıyım.