Examples of using "красивое" in a sentence and their turkish translations:
O güzel bir elbise.
Güzel bir elbise giy.
Güzel elbise.
O güzel bir isim.
O güzel bir ceket.
İsminiz çok güzelmiş.
O güzel bir yüzük.
Ne güzel bir elbise!
Ne güzel bir yüzük!
Ne güzel bir yer!
Burası güzel.
O güzel bir kolye.
Ne güzel bir isim!
Bu güzel bir ağaç.
- Ne güzel bir sayı.
- Ne güzel bir rakam.
Emily güzel bir elbise giyiyor.
Güzel bir elbise giydim.
Giydiğin güzel bir elbisedir.
Kuş güzel tüylere sahip.
Ne kadar da güzel bir adın var.
Ne kadar da güzel bir aşk ilanı!
Ona güzel bir elbise satın aldım.
Onun güzel bir vücudu var.
Bir kum fırtınası , güzel bir manzara.
- Onun güzel bir vücudu var.
- O güzel bir vücuda sahip.
Bu çok güzel bir elbise.
Her şey çok güzeldi.
Senin kolyen güzel.
Emily'nin güzel bir yüzü var.
Güzel bir yüz çeyizin yarısı kadardır.
Gece gökyüzü çok güzeldir.
Senin elbisen çok hoş.
Dünyadaki en güzel yer neresidir?
Bu güzel elbiseyi nereden aldın?
güzel antik bir yapı vardı artık
Sevimli olan her şeyi severim.
Ceketin çok güzel.
Mary güzel bir kırmızı elbise giyiyor.
O güzel bir elbise giyiyordu.
Ne güzel bir elbisen var!
Dünyada en güzel yer nerededir?
Güzel denize baktık.
O güzel bir fotoğraf.
"Adınız nedir?" "Mary." "Bu güzel bir isim."
Dünya'daki en güzel yer neresi?
Bu bir şeftali ağacı. Çok güzeldir.
Çok güzel bir yer biliyorum.
Bu güzel elbise ipekten yapılmaktadır.
- Mary'nin gelinlik elbisesi güzeldi.
- Mary'nin gelinliği güzeldi.
Orada gökyüzünün çok güzel olduğunu duyuyorum.
Bu kilise çok ünlü ve güzel bir yerdir.
Gerçeğin yüzü güzeldir ama elbiseleri yırtıktır.
Dünyada en güzel yer nerededir?
Kuşların güzel şarkıları ağaçlar arasından duyuluyordu.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel göl.
Göl büyük ve güzeldir.
Anne geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
Linda güzel bir isim. İspanyolcada "güzel" anlamına gelir.
Mary güzel bir elbise giyiyor.
Matematik, insan ruhunun en güzel ve en güçlü yaratısıdır.
Ben hiç bu kadar güzel bir şey gördüğümü sanmıyorum.
Gittiğim bütün yerler arasında Alaska en güzeli.
Mary'nin çok güzel bir yüzü var.
Bu kızın güzel bir yüzü var. Kalbim ona bakmaktan erir.