Examples of using "Tinham" in a sentence and their turkish translations:
Onların bir seçeneği yoktu.
Onların bir şeyi yoktu.
- İki tane turta vardı.
- İki turta vardı.
Silahları vardı.
Hiç gülleri yoktu.
Çok sert polisleri vardı.
Bir şartları vardı
muhtemelen hepsi vardı
Birçok çocukları vardı.
Onların niyeti iyiydi.
Onların yiyecekleri yoktu.
Almanlar ve Keltler'in pantolonları vardı ama Romalıların yoktu.
yine ağalık düzeni vardı parası olan insanlar vardı
Onların yeteri kadar altını yoktu.
Birçok Amerikalı'nın işi yoktu.
Hintliler gıda bulmakta zorlanıyorlardı.
Birbirlerinden başka kimseleri yoktu.
Ailemin çok parası yoktu.
Büyük ebeveynlerimin dahili su tesisatı yoktu.
Siz haklıydınız.
Onlar savaşta yenildiler.
Sanki biri iğne sokmuş gibi oldu... Tak!
Şu iki çocuk aynı yaştaydı.
Tom'a söylendiğini sandım.
Büyük ebeveynlerimin Boston'da bir evleri vardı.
Onların mutlu olmak için iyi bir sebebi vardı.
Leyla ve Sami'nin her ikisi de 45 yaşındaydı.
Bazı insanlar kendini kapana kısılmış gibi hissetti.
Tom ve Mary'nin hakkında konuşacak bir şeyi yoktu.
Paraları yoktu. Bisiklet dükkanından gelen
Onlar satılık bir evleri olduğunu reklam ettiler.
Vardığımızda,onlar henüz çıkmışlardı.
Fadıl, Leyla ve çocuklarının bir yatak odası vardı.
yani dinozorlar 66 milyon yaşındayken
O yıllarda insanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu
İki öğretmenin de eşit sayıda öğrencisi vardı.
Amerikalı kadınların oy verme hakkı yoktu.
Tom ve Mary'nin ayrıldığını bilmiyordum.
Sadece üyelerini seçebilirlerdi
Güneş ve Ay parlamaya başladılar.
Isıtma ve pişirme için çok az yakıtları vardı.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Fransa ile bir anlaşması vardı.
- Amerika Birleşik Devletleri, aya yarışı kazandı.
- Amerika Birleşik Devletleri ay yarışını kazandı.
Boston'a taşındığınızda, çocuklarınız kaç yaşındaydı?
Bir planını yok muydu?
Tom onların ne hakkında konuştuklarını hatırlayamadı.
Bazı insanlar iş bulmak için sahte isimler kullanmak zorunda kaldı.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
ezilen genç insanlar buldum.
Bu durumda bütün gölgelerin aynı yönde olması gerekiyordu
Ben eve varmadan önce çocuklarım bütün kurabiyeleri yemişti.
Herkes onu tanımıştı.
O Mary ve Eve'in içeri girdiğini fark etmedi.
Büyük köpekten korkmuşlar.
John ve Mary'nin o önemli mesele hakkında farklı fikirleri vardı.
Hastaneye gitmek zorundaydılar.
Tom ve Mary doğmadan önce onların bütün büyük büyük ebeveynleri ölmüştü.
Gözlerinde derin bir uçurumun karanlığı vardı.
başarının tarifi için değerlendirdiğimiz hiçbir şeye sahip değillerdi.
Ben eve varmadan önce bütün kek yenilmiş.
Tom onların gezilerinde yedikleri lezzetli yiyecekten bahsediyordu.
yahu hani bu karıncaların hayvan besleme konusu vardı başında söylemiştik
Dinozorların neye benzediğini görmek için zamanda geri gitmek istiyorum.
Kafa kesimi başladı ve herhangi bir noktada korkularını ifade
Şu iki çocuk aynı yaştaydı.
Gittiğini sanmıştım.
Her yerde gizli kameralar vardı.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
Bir kedin olduğunu bilmiyordum.
O yeri ararken sıkıntı çekmişler
Tom ve Mary herkese boşandıklarını söylediler ama aslında hâlâ evliler.
Eski İskandinav destanlarına göre, Baltık kıyısında Jomsborg'da müstahkem bir üsleri vardı.
Ne insanlar gördüm elbiseleri yoktu, ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu.
Fadıl ve Leyla'nın çok yoğun bir ilişkisi vardı.
1950'lerde, Finler dünyadaki en az sağlıklı diyetlerden birine sahip olarak belirtildiler.
Siyah insanlar otobüsün arkasında oturmak ya da doluysa ayakta durmak zorunda kaldılar.
Tüm çalışanlar erişim kodunu ezberlemek zorundaydı.
Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom "computer" kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Meksika ile bir dostluk antlaşması vardı.
Oyuncu, rakiplerinin ona ulaşamayıp faul yapmadan durdurmakta zorlanması için topu yukarıda tuttu.
Evet demene gerek yoktu.
Bir atın olduğunu bilmiyordum bile.
Seni almak için gittim ama sen zaten gitmiştin.
Bunu yapmak için hiçbir hakkı yoktu.