Translation of "Crise" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Crise" in a sentence and their turkish translations:

Há a crise.

Bu kriz zamanıdır!

- Nós estamos encarando uma crise violenta.
- Estamos enfrentando uma crise violenta.

Şiddetli bir krizle karşı karşıyayız.

- A crise financeira chegou no Brasil.
- A crise financeira chegou ao Brasil.

Mali kriz Brezilya'ya geldi.

Ele estava sereno na crise.

O, krizlerde sakindi.

A Europa está em crise.

Avrupa krizde.

Sua companhia sobreviveu à crise.

Şirketleri krizi atlattı.

Sua empresa faliu durante a crise.

Onun şirketi kriz sırasında iflas etti.

Qual é a gravidade da crise?

Kriz ne kadar ciddi?

O presidente Hoover tentou resolver a crise.

Başkan Hoover krizi çözmeye çalıştı.

A crise afetou diretamente o nosso país.

Kriz ülkemizi doğrudan etkiledi.

Haverá uma crise econômica ao fim deste ano.

Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.

As pessoas dizem que a crise já passou.

- İnsanlar krizin bittiğini söylüyor.
- İnsanlar krizin bittiğini söylüyorlar.

O mundo inteiro está passando por uma grande crise

Tüm dünya büyük bir kriz yaşıyor

É o GOP a culpa da atual crise econômica?

Şimdiki ekonomik kriz için cumhuriyetçi parti suçlanacak mı?

Alguém sabe como ganhar dinheiro em tempos de crise?

Kriz zamanında nasıl para kazanıldığını bilen biri var mı?

A Itália está na pior crise econômica da sua história.

- İtalya kendi tarihindeki en kötü ekonomik krizin içinde.
- İtalya, tarihindeki en kötü ekonomik krizi yaşıyor.

A economia ainda não se recuperou da crise financeira completamente.

Ekonomi, mali krizden hala tamamen kurtulmadı.

- Sem a sua ajuda, eu não teria dado a volta por cima daquela crise.
- Sem a tua ajuda, eu não teria superado aquela crise.

Yardımın olmadan o krizden kurtulamazdım.

Os trabalhadores estão levando uma surra financeira da crise do emprego.

İşçiler iş krizinde mali yenilgi alıyorlar.

A crise dos refugiados poderia conturbar o cenário político da Alemanha.

Mülteci krizi Almanya'da siyasi manzarayı sarsabilir.

"Eu conhecia essa crise econômica e o que aconteceria", diz esse homem.

"Bu ekonomik kriz ortamını ve olacakları biliyordum" diyor bu adam

Então generais militares e aliados políticos, a crise ofereceu uma oportunidade lucrativa

Yani generaller ve siyasi müttefikleri için; kriz, kazançlı bir fırsat ortaya çıkardı

Em Paris, Napoleão respondeu à crise com uma série de medidas extremas: propriedade

Paris'te Napolyon krize cevap verdi bir dizi aşırı önlemle: mülkiyet

Se esta cidade entrar em colapso, a atual crise humanitária pode se transformar em uma completa catástrofe.

Eğer bu şehir çökerse, şu anki insani kriz tam bir felakete dönüşebilir.