Translation of "Bela" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Bela" in a sentence and their turkish translations:

- Bela Lugosi está morto.
- Bela Lugosi morreu.

Bela Lugosi öldü.

Que bela vista!

Ne güzel bir manzara.

Que bela cidade!

- Ne güzel bir şehir!
- Ne güzel bir kasaba!

Ela é bela.

O güzeldir.

Que bela história!

Ne güzel bir hikaye!

Que bela flor.

Ne güzel bir çiçek!

Eu sou bela.

Ben güzelim.

Que bela surpresa!

Ne güzel bir sürpriz!

- Vivemos em uma bela cidade.
- Nós vivemos em uma bela cidade.
- Nós moramos em uma bela cidade.
- Moramos em uma bela cidade.

- Biz güzel bir şehirde yaşıyoruz.
- Güzel bir kentte yaşıyoruz.

- A bela mulher é generosa.
- A bela mulher está generosa.

Güzel bir kadın naziktir.

- Essa é uma bela foto.
- Aquela é uma bela foto.

O güzel bir fotoğraf.

Que flor mais bela!

Ne güzel bir çiçek!

Minha mãe é bela.

Annem güzeldir.

- Belo traseiro!
- Bela bunda!

- Güzel eşek!
- Güzel popo!

É uma bela iniciativa.

Bu güzel bir girişim.

É uma bela pintura.

Bu güzel bir tablo.

A vida é bela.

Hayat güzeldir.

A natureza é bela.

Doğa güzeldir.

É uma bela espada.

Bu güzel bir kılıç.

É uma bela casa.

O güzel bir ev.

Pode parecer bela, mas cuidado.

Güzel görünebilir, ama dikkatli olun.

A vida não é bela?

Hayat güzel değil mi?

Eu escrevi uma bela história.

Ben güzel bir hikaye yazdım.

Você tem uma bela família.

Güzel bir ailen var.

Mary não é tão bela.

Mary o kadar da güzel değil.

Você tem uma bela casa.

Güzel bir evin var.

Tom tem uma bela esposa.

Tom'un hoş bir karısı var.

Esta é uma bela casa.

Bu güzel bir evdir.

Eles formavam uma bela família.

Onlar güzel bir aileydiler.

Esta é uma bela flor.

Bu güzel bir çiçek.

Ela é uma bela menina.

O, güzel bir kızdır.

Somente a verdade é bela.

Gerçekten başka hiçbir şey güzel değildir.

Ela é uma bela mulher.

O güzel bir kadındır.

Tom tem uma bela namorada.

Tom'un güzel bir kız arkadaşı var.

Vivemos em uma bela cidade.

- Biz güzel bir şehirde yaşıyoruz.
- Güzel bir kentte yaşıyoruz.

Você é uma bela mulher.

Sen güzel bir kadınsın.

É uma bela ideia, não é?

Bu gerçekten dâhice bir fikir.

Em suma, foi uma bela festa.

Her şeyi göz önüne alırsak, bu güzel bir partiydi.

A lua está bela esta noite.

Ay bu gece güzel.

Eu queria ter uma bela namorada.

Keşke güzel bir kız arkadaşım olsa.

- Que bela noite!
- Que noite linda!

Ne güzel bir gece.

Minha irmã era uma bela mulher.

Kız kardeşim güzel bir kadındı.

- Eu sou belo.
- Eu sou bela.

Ben güzelim.

Quioto é uma cidade extraordinariamente bela.

Kyoto olağanüstü güzel bir şehirdir.

Tom está cantando uma bela canção.

Tom güzel bir şarkı söylüyor.

Maria Callas tem uma bela voz.

Maria Callas'ın güzel bir sesi var.

A inocência é uma coisa bela.

Masumiyet güzel bir şey.

Fomos atendidos por uma bela garçonete.

Hoş bir garson bize hizmet etti.

Ele se apaixonou pela bela princesa.

O güzel prensese aşık oldu.

Era uma vez uma bela princesa.

Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.

Nunca vi uma cena tão bela.

Böyle güzel bir sahne hiç görmedim.

A senhora é uma bela mulher.

Sen güzel bir kadınsın.

Que bela cidade é São Francisco!

San Francisco ne güzel bir şehir!

Fadil mora em uma bela casa.

Fadil, çok güzel bir evde yaşıyor.

- A Mary está com uma bela aparência.
- A Mary tem uma bela aparência.
- A Mary está linda.
- A Mary está bonita.
- A Mary está bela.

Mary güzel görünüyor.

Vista do céu, a ilha era bela.

- Gökyüzünden bakınca ada çok güzeldi.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.

Ele tirou uma foto da bela paisagem.

Güzel manzaranın bir fotoğrafını çekti.

Nara é uma cidade bela e tranquila.

Nara sessiz ve güzel bir şehirdir.

Quem é a mais bela das garotas?

Kızların en güzeli kimdir?

Ela é a mais bela no grupo.

O, grubun en güzeli.

Ela deve ter sido bela quando jovem.

Gençken güzel olabilir.

- Que bela surpresa!
- Que surpresa mais agradável!

Ne mutlu bir sürpriz.

Essa é uma bela de uma suposição.

O oldukça büyük bir varsayım.

Uma bela gaivota voa sobre o mar.

Güzel bir martı denizin üzerinde uçar.

Ele tem uma bela e jovem esposa.

Onun güzel genç bir karısı var.

Peixe fresco é uma bela comida de sobrevivência.

Taze balık, hayatta kalmak için harikadır.

Para minha surpresa, ele tinha uma bela voz.

Benim için sürpriz oldu, güzel bir sesi vardı.

- Ela é muito bonita.
- Ela é muito bela.

O çok güzel.

- Você é tão belo!
- Você é tão bela!

Çok güzelsin!

- Ah, que flor bela!
- Ah! Que flor bonita!

Ay! Ne güzel bir çiçek!

- A cidade é bela.
- A cidade é bonita.

Şehir güzel.

- A mulher é bonita.
- A mulher é bela.

Kadın güzeldir.

Quando minha mãe era jovem, era muito bela.

Annem gençken çok güzelmiş.

- A vida é bela.
- A vida é bonita.

Hayat güzeldir.

- É bonita.
- Ela é bela.
- Ela é bonita.

O güzeldir.

Pode existir língua tão bela quanto a minha?

Benimki kadar güzel bir dil olabilir mi?

Tom apaixonou-se por uma bela garota alemã.

Tom, güzel bir Alman kızına âşık oldu.

- Minha irmã é bonita.
- Minha irmã é bela.

Kız kardeşim güzeldir.

Eu me apaixonei por ti, oh bela moça.

- Ben sana aşığım , ah güzel kız .
- Ben seni seviyorum , ah güzel kız .

- É uma bela língua!
- É um belo idioma!

Bu güzel bir dildir.

Esta é a flor mais bela do jardim.

Bu, bahçedeki en güzel çiçek.

Vou me casar com uma bela mulher estoniana.

- Estonyalı güzel bir bayanla evleneceğim.
- Estonyalı güzel bir kadınla evleneceğim.

O Tom tem uma bela carreira pela frente.

Tom'un önünde oldukça kariyer var.

A lagarta se transforma em uma bela borboleta.

Tırtıl kendini güzel bir kelebeğe dönüştürür.

Quando cheguei em casa, tomei uma bela ducha gelada.

Eve döndüğümde, buz gibi soğuk bir duş aldım.

Uma mulher nunca é tão bela quanto já foi.

Bir kadın asla eskisi kadar güzel değildir.