Translation of "위험이" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "위험이" in a sentence and their turkish translations:

‎사방에서 위험이 다가오죠

Tehlike her yönden gelebilir.

정신질환에 걸릴 위험이 높다면서요.

ve akıl hastalığı açısında yüksek risk altındaydık.

공정함은 판단과 위험이 따릅니다.

Muhakeme ve risk gerektiriyor.

‎가는 곳마다 ‎위험이 도사립니다

Her köşede... ...tehlike kol geziyor.

‎어두워질수록 ‎떨어질 위험이 커집니다

Hava karardıkça... ...düşme riski artıyor.

‎경고 신호입니다 ‎위험이 닥친 것이죠

Bir uyarı. Civarda tehlike var.

정신적 질병에 걸릴 위험이 높고

akıl hastalığına yakalanma, bağlanma sorunu yaşama,

하지만 위험이 따르죠 병들고 싶진 않겠죠?

Ama riskleri de var. Hasta olmak istemezsiniz.

왜냐하면 무분별한 비관론에는 위험이 뒤따르기 때문입니다.

çünkü kötümserlikte ayrım gözetmeyen tehlikeler var.

살생될 확률보다 멸종될 위험이 더 큽니다

ve saldırmaya hazır gergedanların öldürülmesi öldürmelerinden daha olası.

‎해가 지고 나면 ‎새로운 위험이 찾아옵니다

...ama kararan hava yeni tehditler demek.

심장병, 뇌졸중, 암에 노출될 위험이 현저히 낮았고,

kalp hastalığı, felç ve kanser açısından daha düşük risk taşıyor

살모넬라균에 감염될 위험이 있고 그건 끔찍한 일이죠!

Salmonella kapma ihtimaliniz var ve bu berbat bir şey!

삿갓조개를 날로 먹으면 박테리아를 섭취할 위험이 있습니다

Deniz minarelerini çiğ yerseniz, bakteri kapma riskiniz vardır.

우리가 목소리를 내면 금전적으로 위험이 너무 커요.

bizim seslerimiz büyük bir finansal risk demek.

그 후에 사망 위험이 100분의 1로 줄었고

çocukların üçte biri 50. doğum günlerini göremiyordu.

우리의 여정은... 끝이네요 아나필락시스 쇼크에 빠질 위험이 있다면

Bu durumda bu yolculuk... Sona erdi. Anaflaktik şoka girme ihtimaliniz varsa

‎금방이라도 닿을 거리에서 ‎또 한 번 위험이 닥칩니다

Dokunacak mesafeye geliyorlar ki... ...bir kez daha tehlike ortaya çıkıyor.

있죠, 저는 폭파를 좋아해요 하지만 화약은 위험이 안 따를 수가 없죠

Patlamaları hep sevmişimdir. Ama barutun tehlikesi de yok değil.

‎문어가 위험이 제일 적은 곳으로 ‎교묘하게 자리를 옮겼더군요 ‎상어의 등 위로요

Kendini bir şekilde en az tehlikeli olan yere almayı başarmış. Yani köpek balığının sırtına.