Examples of using "가는" in a sentence and their turkish translations:
Benimle geliyorsunuz.
Ya bu taraftan gideceğiz
Her köşede... ...tehlike kol geziyor.
İlerlemek için en iyi yolumuz ne?
Sorun, gideceğimiz yönü belirlemek.
Karanlıkta uzun mesafeli çağrı yapıyorlar.
ve ''Tıp hazırlığı bırakalım,
Sanki arkamda buzdolabı sürüklüyorum gibiydi.
yol alan bir yelkenli içindeydim.
AVM veya pazar alışverişleri...
Başarının yolu risk ve belirsizliklerle döşelidir.
Umalım da enkaz ileride bir yerde olsun.
Bunun sebebi okulun sabah olması
"Yılan yıldızları yemeğimi çalıyor." diye düşündü
yaralanmaya hücum ediyorlar.
dinî bakım merkezleri gördük.
Sadece iyi olduğunu bildiğiniz yere gidin.
Adalete doğru yönelen tarihi bir kavis de değil.
Her gün yataktan kalkıp heyecanla işime gidiyorum.
Tek sorun şu ki Büyük Kanyon pek ulaşılır değil.
fakat hepsi 45 derece hareket yönüne bakıyor.
ama geri dönüp suyu getirmek biraz zaman alacaktır.
Her gün, derin vadilerden ve izole alanlardan geçerek
Peki hangi tarafa gidersek enkaza daha hızlı ulaşırız?
çünkü yolda sizi sokma ihtimali vardır,
Bunu yapabilmemin tek yolu, okyanusta olmaktı.
Bunun anlamı, şu anda yaptığımız şey gelecekte olacak
O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.
ilerideki güzergâh da zor kararlar almayı gerektiren engellerle dolu olacak demektir.
İşe atla gitmek veya çevirmeli telefon kullanmak gibi bir şey olur.
Önlerinde çok zor bir yol var. Ama stratejileri böyle. Hızlı yaşa, genç öl.