Translation of "것도" in Turkish

0.060 sec.

Examples of using "것도" in a sentence and their turkish translations:

자랑할만한 것도 아니지만

Övünülecek bir şey de değil.

‎먹을 것도 풍부합니다

Bolca yemek var.

‎마음이 놓인 것도 사실이에요

...aslında bir şekilde rahatladım.

악의를 가지고 있는 것도 아니었고요.

Kalbinde hiç kötülük yoktu.

그 어떤 것도 변하지 않습니다

hiçbir şey değişmeyecek.

우리가 최고의 협력자라는 것도 밝혀졌죠.

Ayrıca üstün düzeyde ortak çalışabiliyoruz.

세일링 보트를 디자인하는 것도 좋아하죠.

Yelkenli tasarlamayı da seviyorum.

물론, 어느 것도 사실이 아니었죠.

Elbette, her ikisi de doğru değildi.

저녁으로 생선을 먹는 것도 비슷해요.

akşam yemekleri balık

제한하는 것도 이러한 이유 때문입니다.

...N95 ve düzenli cerrahi maskeleri kullanmamanızı" söylüyor.

간단합니다. 구하지 않으면, 얻는 것도 없다.

Çok basit, sormayın almayın.

동맥 경화의 징후가 있는 것도 아니었고요.

hiçbir yerde tıkalı damar görülmedi.

기술이 항상 제대로 기능하는 것도 아니죠.

ve teknoloji her zaman çalışmaz.

에스트로겐을 억제하는 행위를 피하는 것도 중요하겠죠.

ancak östrojeni bastıracak şeylerden kaçınmak da bir o kadar önemli,

지나온 길을 표시하는 것도 좋은 생각입니다

Çoğu zaman geldiğiniz yolu işaretlemek de iyi bir fikirdir.

틀렸을 때 인정하는 것도 과정의 부분입니다.

İşin bu kısmında, yanılınca bunu kabul etmeniz gerekli.

제게 못되게 굴려고 그런 것도 아니었어요.

Bu küçük kız, bir şey ifade etmeye çalışmıyordu.

홀로그래피가 빛의 산란을 되돌리는 것도 알겠고.

ışığı toplayan holografiyi de anlıyorum.

투명한 물통이 있다면 여기에 담는 것도

Suyu doldurabileceğiniz temiz ve saydam bir şişenizin olması

이렇게 먼 곳까지 볼 것도 없습니다.

ve o kadar uzağa bakmamız gerekmiyor.

위키피디아 기사가 알려주지 않은 것도 있는데

Vikipedi yazılarının bana söylemediği şey,

캠퍼스라고 더 나을 것도 없었던 거죠.

Kampüste de işler o kadar iyi değildi.

이름을 후세에 남기는 것도 관심이 없습니다.

Benden sonra ismimin yaşaması fikri hiç ilgimi çekmiyor.

그 이전의 몇백년은 말할 것도 없고요.

Bundan yüzlerce yıl öncesi bahsetmeyelim bile.

이것은 세상에 대한 어떤 것도 말해주지 않아요,

Bu size dünyayla ilgili bir şey söylemez;

그래서 그들은 아무 것도 바꾸려 하지 않습니다.

Birçok erkek bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyor.

어쩌면 인간의 삶에 존재하는 다른 어떤 것도

insan hayatında muhtemelen başka hiçbir nesne

생각을 속속들이 정부 중앙 컴퓨터로 전송하는 것도

bütün düşüncelerinizi merkezi bir bilgisayara aktarmak istese

유정을 찾기까지 여덟 번의 시추를 한 것도

Sekizinciyi kuyuyu kazmak bir riskti.

에콰도르에 치즈 공장을 세운 것도 다 모험이었습니다.

Ekvator'da peynir fabrikası yapmak bir riskti.

불필요한 위험을 피하는 것도 생존 기술의 일부입니다

Hayatta kalma yollarından biri, gereksiz riskler alınmayacak zamanı bilmektir.

남성들 만큼이나 오르가즘을 느껴야 한다는 것도 아니고요.

Bu, kadınların da erkekler kadar orgazm olduğundan emin olmakla alakalı değil.

그렇다고 해서 갑자기 주먹다짐을 하는 것도 아니에요.

ama aynı zamanda, tüm bu lafları bir kerede söylememek anlamına da gelir.

그러니 여자 아이들이 미래를 걱정하는 것도 당연합니다.

Yani kızların gelecekle ilgili kaygılarına şaşırmamak gerek.

‎이 묘지가 북적이는 것도 ‎이상한 일이 아니죠

Mezarlığın nüfusunun patlamasına şaşmamalı.

매일 아이에게 책을 읽어주는 것도 매우 중요합니다.

çocuklara her gün okuma yapmak oldukça önemli görünüyor.

책을 읽거나 공부할 때는 어려운 것도 있었습니다.

Öğrendiğim bazı şeyler kolay değildi.

하지만 우린 남들과 좀 다른 것도 가지고 갔죠.

ama farklı bir şeylerimiz de vardı.

가장 고통스러운 것도 웃을 수 있는 것으로 바꾸어

en acı dolu olanları komik bir şeye dönüştürebileceklerini

더 많은 여성 지도자들이 필요한 것도 이런 이유죠.

Bu yüzden daha fazla kadın lidere ihtiyaç var.

누구나 치료 때문에 약을 복용하길 원하는 것도 아니고요.

herkes akıl sağlığı durumlarını tedavi etmek için ilaç almak istemeyebilir.

단지 그래프의 점에 불과하다면 어느 것도 증명하지 못합니다.

eğer sadece veri göstergesiyse bütünü temsil etmiyor olabilir.

한 걸음 물러나서 독자의 관점에서 보는 것도 필요합니다.

yaptığınız çalışmaya okuyucunun bakış açısıyla bakmanız lazım.

예술인들의 절대 다수는 이런 기회가 있다는 것도 모르지만요.

ancak sanatçıların büyük çoğunluğu bundan habersiz.

누구나 쉽게 시작할 수 있는 그런 것도 있습니다.

herkesin başlangıç olarak yapabileceği şeyler var.

인종 차별 문제가 미국보다 더 중요하다는 것도 압니다.

ve ırkçılık da Amerika'dan daha üstün.

제가 말씀드리는 어떤 것도 제 자신의 의견이 아닙니다.

Söylediklerimin hiçbiri benim fikrim değil.

이걸 말하는 것만으로 아무 것도 하지 않아도 되기 때문에

Sadece bunları söyleyerek hiçbir şey yapmadan yaşanabileceği

우리 목표는 사람들을 이러한 프로그램의 대해 교육시키는 것도 있지만,

Amacımız hem insanları bu program hakkında eğitmek

하지만 모든 사람이 베네수엘라를 떠날 여건이 되는 것도 아니고

Fakat herkesin ülkeyi terk edecek maddi durumu yok.

또, 모든 십대들이 같은 수준의 위험을 감수하는 것도 아닙니다.

Üstelik dünyadaki tüm ergenler aynı düzeyde risk almazlar.

가장 저렴한 암 치료를 받고 싶어 하는 것도 아닙니다.

veya en ucuz kanser tedavisini istemez.

기업이 단기적 수익창출에 혈안이 되어, 미래의 투자를 등한시하는 것도

İşletmeler için de modaya ayak uydurup kısa zamanda kâr etmek

이 단어 중 어떤 것도 제가 보는 풍경에 맞지 않았죠.

gördüklerimi bir türlü karşılamıyor.

"의견 불일치"가 "불쾌함"을 의미하는 것도 이유가 있는 겁니다.

nahoşun hoş olmayan anlamına gelmesinin bir nedeni var.

우리가 보는 성공 공식이라고 생각되는 비슷한 것도 갖고 있지 못 했습니다.

başarının tarifi için değerlendirdiğimiz hiçbir şeye sahip değillerdi.

여기까지 온 것도 정말 잘하셨습니다만 이제 제가 해독제가 필요한 신세가 돼 버렸습니다

Bizi bu noktaya getirmekle harika bir iş çıkardın ama şimdi panzehre ihtiyacı olan benim.