Examples of using "Sopportare" in a sentence and their turkish translations:
Ağrıya katlanabilir misin?
Gürültüye dayanabiliyor musun?
Hiç kimse Tom'a katlanamaz.
Gürültüye katlanamıyorum.
Soğuğa dayanamıyorum.
Bu ısıya dayanamıyorum.
O gürültüye katlanamam.
Bu gürültüye katlanamam.
Ben onu kaybetmeye dayanamam.
Ben neme katlanamam.
Rap yapamam.
Katlanma dayanılmaz olabilir.
Ağrıya katlanmalısın.
Onun kabalığına dayanamıyorum.
Yalancılara katlanamam.
Önce Tom'a katlanamadım.
Artık bu ağrıya katlanamam.
Punk rock'a dayanamıyorum.
- Tek yaşamaya katlanamam.
- Yalnız yaşamaya dayanamıyorum.
Onun kabalığına daha fazla dayanamam.
Gürültüye daha fazla katlanamıyorum.
O gürültüye artık dayanamıyorum.
Ben bütün bu gürültüye dayanamıyorum.
O gürültüye daha fazla katlanamam.
- Şu aptal kadına dayanamıyorum.
- Şu aptal kadına tahammül edemiyorum.
- Şu aptal kadına katlanamıyorum.
Tom, Mary'ye katlanamıyor.
Ağrı dayanılmayacak kadar fazladır.
O, trendeki ısıya dayanamadı.
Tom sadece Mary'ye dayanamaz.
Ben bu acıya artık dayanamıyorum.
Bu soğuğa daha fazla dayanamıyorum.
Caddeden gelen gürültüye katlanamıyorum.
Tom Mary'nin davranışına daha fazla katlanamaz.
Bu raflar birçok kitabı destekleyemez.
Onun davranışına daha fazla dayanamam.
- Ben onun küstahlığına dayanamam.
- Onun küstahlığına tahammül edemem.
Tom'un modası geçmiş fıkralarına nasıl katlanabiliyorsun?
Gölün üstündeki buz senin ağırlığını taşımak için çok ince.
- Yalnız olmaya dayanamayan bir erkeğim.
- Yalnız olmaya dayanamayan bir insanım.
Tom'un bunca yıldır Mary'ye nasıl katlandığını merak ediyorum.
Tom Mary'nin cesedine bakmaya dayanamadı.
Bu soğuğa dayanamıyorum.
Tom artık ağrıya dayanamadı.
Bütün bu gürültülere nasıl katlanabilirsiniz?
Benim tahammül ettiğim şeye dayanamayanlar depolarda bırakılacak.
Artık acıya katlanamıyorum.
Buz senin ağırlığını taşıyamayacak kadar ince.