Translation of "Sfida" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Sfida" in a sentence and their turkish translations:

- Ho accettato la sfida.
- Io ho accettato la sfida.
- Accettai la sfida.
- Io accettai la sfida.

Düelloyu kabul ettim.

- Accetto la tua sfida.
- Accetto la sua sfida.
- Accetto la vostra sfida.

İtirazını kabul ediyorum.

- È una sfida?
- Quella è una sfida?

Bu bir meydan okuma mı?

- Amo una sfida.
- Io amo una sfida.

Meydan okumayı severim.

- Voglio una sfida.
- Io voglio una sfida.

Ben bir meydan okuma istiyorum.

- È la sfida.
- Quella è la sfida.

Bu meydan okumadır.

- Accettiamo la tua sfida.
- Accettiamo la vostra sfida.

Meydan okumanızı kabul ediyoruz.

- Tom ha accettato la sfida.
- Tom accettò la sfida.

Tom meydan okumayı kabul etti.

- Sono pronto per la sfida.
- Io sono pronto per la sfida.
- Sono pronta per la sfida.
- Io sono pronta per la sfida.

Ben meydan okuma için hazırım.

Accetto la sfida!

Meydan okumayı kabul ediyorum!

Era una sfida.

O bir meydan okumaydı.

È una sfida.

Bu bir meydan okuma.

- Sono pronto ad affrontare qualunque sfida.
- Io sono pronto ad affrontare qualunque sfida.
- Sono pronta ad affrontare qualunque sfida.
- Io sono pronta ad affrontare qualunque sfida.
- Sono pronta ad affrontare qualsiasi sfida.
- Io sono pronta ad affrontare qualsiasi sfida.
- Sono pronto ad affrontare qualsiasi sfida.
- Io sono pronto ad affrontare qualsiasi sfida.

Her türlü zorlukla yüzleşmeye hazırım.

- Tom ha accettato la mia sfida.
- Tom accettò la mia sfida.

Tom benim itirazımı kabul etti.

- Tom ha bisogno di una sfida.
- A Tom serve una sfida.

Tom'un bir göreve ihtiyacı var.

Voglio proporvi una sfida.

Sizi zor bir şeye davet ediyorum.

Questa è una sfida,

Bu bir zorluk

È una vera sfida.

Bu gerçek bir meydan okuma.

Questa è una sfida.

Bu bir meydan okuma.

Sarà una sfida interessante.

Bu ilginç bir meydan okuma olacak.

Questa è l'ultima sfida.

Bu son mücadele.

Sarà una sfida divertente.

Eğlenceli bir mücadele olacak.

Dovrebbe essere una sfida.

Bu bir meydan okuma olmalı.

- Mi sento pronto per la sfida.
- Mi sento pronta per la sfida.

Meydan okuma için hazır hissediyorum.

Quindi, ecco la mia sfida.

O yüzden isteğim şu:

Questa è una sfida enorme.

Bu büyük bir meydan okuma.

Che in presenza di una sfida

gerçekten inandığımız bir amacı ilerleten

Che sarebbe stata una grossa sfida.

zor olacağını düşünüyorlardı.

La sfida è tra due persone.

Meydan okuma iki kişi arasında olur.

A Tom è piaciuta la sfida.

Tom mücadeleden keyif aldı.

A Tom piace sempre una sfida.

Tom her zaman meydan okumayı sever.

Questo problema è una vera sfida.

Bu mesele gerçek bir sorundur.

Se accetti la sfida, scegli "ricomincia l'episodio."

Bu mücadeleye varsanız Bölümü Tekrar Oynat"ı seçin.

Se raccogli la sfida, scegli "ricomincia l'episodio."

Bu mücadeleye varsanız "Bölümü Tekrar Oynat"ı seçin.

E la sfida di provare a comprenderlo.

ve deneyip çözme mücadelesi vardı.

Soddisfare le loro necessità sarà una grande sfida.

onların ihtiyaçlarını karşılamak büyük bir zorluk.

Project '87 era solo una sfida a Davidson:

Project '87, Davidson'a karşı sadece bir meydan okumaydı:

A un'altra famiglia la notte presenta una sfida diversa.

Yeni bir aile içinse gece farklı bir engel teşkil ediyor.

La sfida attuale, tuttavia, è più unica che rara.

Bu kez karşılaştığımız zorluk ise günümüze mahsus.

E di fronte a una sfida che sembra quasi impossibile,

İmkânsız gibi görünen bir yarışın eşiğinde

Sono rimasta affascinata dall'oceanografia perché è una specie di sfida.

Yalnızca bu tür bir iddiayla kendimi okyanus biliminin içinde buldum.

Le menzogne di chi dice che la sfida è troppo grande.

Yalan olmak zorunda; "Çok zor, çok büyük bir meydan okuma."

Come accettare la sfida di una nazione come la Sierra Leone?

Bir kişi Sierra Leone gibi bir ülkenin eşsiz zorluklarını nasıl üstlenir?

Il suo temerario atto di sfida quasi gli costò la vita.

Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.

La nostra sfida più grande non era tanto in relazione al prodotto,

en büyük sorunumuz ürün ile ilgili değildi.

Non ha mai dovuto affrontare la sfida della cosiddetta privazione del sonno.

uyku yoksunluğu denen bu şeyle uğraşmak zorunda kalmadı.

Ma non posso farlo tutto da solo, e quindi vi lascio con la seguente sfida:

Ancak bunu tek başıma yapamam, sizden isteğim:

Sulle vaste pianure, ogni notte pone una sfida diversa. La savana africana sta diventando più buia.

Açık düzlüklerde her gece farklı bir mücadele verilir. Afrika Savanı kararıyor.

È salvo, e un po' più saggio. Restare uniti può essere una sfida in queste folte e buie foreste.

Artık güvende, biraz da akıllandı. Bu yoğun, karanlık yağmur ormanlarında ayrı düşmemek zor olabiliyor.

Il governo francese ha lanciato sul mercato un gioco online, che sfida i contribuenti ad appianare il bilancio dello stato.

Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.