Translation of "Embernek" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Embernek" in a sentence and their turkish translations:

- Szegény embernek kevés a rokona.
- Szegény embernek nincsenek rokonai.

Zavallı adamın hiç akrabası yok.

Intelligens embernek tartja magát.

Kendini zeki bir kişi olarak düşünüyor.

Kevés embernek van írógépe.

Az sayıda kişinin daktilosu var.

Tom becsületes embernek látszik.

Tom dürüst bir kişi gibi görünüyor.

Az embernek két lába van.

İnsanların iki ayağı vardır.

Az embernek tíz ujja van.

Bir insanın on parmağı vardır.

Több embernek kellene így tennie.

Onu daha fazla insan yapmalı.

A kereskedő becsületes embernek tűnik.

Tüccar dürüst bir kişi gibi görünüyor.

Sok embernek elképzelése sincs róla.

Konu hakkında fikri olmayan birçok insan var.

Ken barátságos embernek néz ki.

Ken arkadaş canlısı bir kişi gibi görünüyor.

Pedig én jó embernek gondoltam magam:

Kendimi seçkin erkeklerden biri olarak görürdüm.

Egy seregnyi embernek köszönhetően, akik támogattak,

Bir destekleyici insan ordusu sayesinde

Szerintem minden kövér embernek diétáznia kéne.

Bütün şişman insanların diyet yapması gerektiğini düşünüyorum.

Szép, ha az embernek van családja.

Bir aileye sahip olmak mükemmel.

Komoly és megbízható embernek tűnik nekem.

O bana ciddi ve güvenilir biri gibi geliyor.

Tévedtem, amikor őt megbízható embernek gondoltam.

Ben onun güvenilir bir adam olduğunu düşünerek yanıldım.

Elég sok embernek van két autója.

Birçok insanın iki arabası var.

A gazdag embernek sok a barátja.

Zenginin birçok arkadaşı vardır.

A legtöbb embernek szüksége van változatosságra.

Birçok insanın çeşitliliğe ihtiyacı var.

Az embernek be kell tartania az ígéretét.

Bir insan sözünü tutmalı.

Helyet csinált egy idős embernek a vonaton.

- O, trende yaşlı bir adama yer verdi.
- O, trende yaşlı bir adam için yer açtı.

- Mit gondolsz rólam emberileg?
- Milyen embernek tartasz?

Ne çeşit bir insan olduğumu düşünüyorsun?

Az embernek mindenben a legjobbat kell nyújtania.

Biri her şeyde elinden gelenin en iyisini yapmalı.

Hány év tanulásra van szüksége egy embernek?

Birinin kaç yıllık eğitime ihtiyacı var?

Segített az idősebb embernek átkelni az úton.

O, yaşlı adamın yolu geçmesine yardımcı oldu.

- Számos gazdag embernek van egy biztonsági szobája a házában.
- Számos gazdag embernek van egy pánikszobája a házában.

- Birçok zengin insanın evlerinde güvenli bir odası var.
- Birçok zengin insanın evinde kasa odası vardır.

- Kis lépés egy embernek, de hatalmas ugrás az emberiségnek.
- Kis lépés egy embernek, de nagy ugrás az emberiségnek.

Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

Néhány embernek öröme származik a horror filmek nézéséből.

Bazı insanlar korku filmlerini izlemekten zevk alırlar.

Az embernek valahol meg kell húznia a határt.

Biri bir yere çizgi çizmiş olmalı.

Ilyen barátokkal, mint Tom, az embernek nincs szüksége ellenségekre.

Tom gibi arkadaşlarla, hiç düşmana ihtiyacınız olmaz.

Meg tudod nekem mondani ennek az embernek a nevét?

Bana şu adamın adını söyleyebilir misin?

Az embernek mindig az kell, amit nem kaphat meg.

Her zaman sahip olamayacağımız şeyi istiyoruz.

A fiú átadta a helyét a buszon egy idős embernek.

Çocuk otobüste koltuğunu yaşlı adama verdi.

A kutya olyan ügyes volt, hogy embernek lehetett volna hinni.

Köpek o kadar zekiydi ki neredeyse insan gibi görünüyordu.

Azt a férfit, akinek meghalt a felesége, özvegy embernek nevezik.

Eşi ölmüş bir adama dul denir.

De a legtöbb embernek nincsenek olyan jó megérzései, mint hiszik magukról.

ancak çoğu insan düşündükleri kadar sezgisel değildir.

Állandóan az az érzése itt az embernek, hogy valami történni fog.

Burada her an bir şeyler olabilecekmiş düşüncesiyle yaşıyorsun.

Némely embernek nincs ki a négy kereke, és én egy vagyok közülük.

Bazı insanlar aptaldır ve ben de onlardan biriyim.

A paleolit korszaknak nevezett időszak alatt az embernek meg kellett küzdenie az életben maradásáért.

Paleolitik olarak bilinen dönem sırasında, insan hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı.

Isten két fület és egy szájat adott az embernek, hogy többet hallgasson és kevesebbet beszéljen.

Allah bir insana daha çok dinlesin ve daha az konuşsun diye iki kulak ve bir ağız verdi.

Kicsi az esélye, hogy olyan lesz a kiejtésed, mint egy anyanyelvi szinten beszélő embernek, amennyiben nem gyerekként kezded el tanulni az angolt.

Bir çocukken İngilizce öğrenmeye başlamazsan, bir yerli gibi konuşman olası değildir.