Translation of "Landen" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Landen" in a sentence and their turkish translations:

Mondoberfläche zu landen

başlangıçta çok

Wann landen wir?

Ne zaman karaya çıkacağız?

Flugzeuge landen auf Flughäfen.

Uçaklar havaalanlarında iner.

- Das Flugzeug wird bald landen.
- Das Flugzeug wird in Kürze landen.

Uçak çok geçmeden inecek.

Wir landen in fünfzehn Minuten.

15 dakika içinde varıyor olacağız.

Abheben ist einfacher als Landen.

Kalkış inişten daha kolaydır.

Tom wird im Gefängnis landen.

Tom hapsi boylayacak.

Er wird im Gefängnis landen.

O, hapishaneyi boylayacak.

Ich will nicht im Gefängnis landen.

- Hapishaneyi boylamak istemiyorum.
- Hapse düşmek istemiyorum.

Du wirst noch im Gefängnis landen.

Sonunda hapsi boylayacaksın.

Der Adler ist dabei zu landen.

Kartal yere inmek üzere.

Morgen wird er auf dem Mond landen.

Yarın, aya inecek.

Katzen landen fast immer auf den Pfoten.

Kediler neredeyse her zaman ayaklarının üzerine düşerler.

Um welche Zeit soll das Flugzeug planmäßig landen?

Uçak saat kaçta inecek?

landen , um Ablenkungsangriffe durchzuführen. während Napoleon immer mehr Einheiten

sahtekarlık amaçlı saldırılar yapmak için kıyıya asker çıkarmayı başardı ; Napolyon ise

Unser Flugzeug konnte wegen des dichten Nebels nicht landen.

Uçağımız yoğun sis nedeniyle inemedi.

Viele Tonnen Müll landen jeden Monat auf dieser Müllkippe.

Her ay tonlarca atık katı atık sahasına gider.

Ich muss aufpassen, um nicht auf der Schlange zu landen.

Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyım.

Ich muss vorsichtig sein, um nicht auf der Schlange zu landen.

Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyım.

Vor Ende des Jahrzehnts einen Astronauten auf dem Mond landen könnten .

ve on yılın sonundan önce aya bir astronot indirmeleri mümkün görünüyordu .

Jedes Jahr landen weltweit ca. 26 Millionen Tonnen Plastik im Meer.

Küresel olarak, yaklaşık 26 milyon ton plastik her yıl okyanusa girer.

Wenn Tom nicht die Kurve kriegt, wird er im Gefängnis landen.

Tom kendini düzeltmezse hapsi boylayacak.

Er sagte, wir hätten keine Möglichkeit, zufällig auf dem Mond zu landen

Ay'a rastgele inecek halimiz yok diyordu

Das zweite Raumschiff, das Mondexkursionsmodul oder "Lem", würde auf dem Mond landen.

İkinci uzay aracı, ay gezi modülü veya 'lem' - aya inecekti.

Sagen Sie diesen Leuten, sie sollen zurückgehen, damit der Hubschrauber landen kann.

Şu insanlara helikopterin inebilmesi için geri çekilmelerini söyleyin.

Da unten glitzert definitiv irgendetwas. Allerdings wird der Helikopter hier nicht landen können.

Aşağıda parlayan bir şey görüyorum. Sorun şu ki helikopter buraya inemez.

Sie landen in Lindisfarne, bekannt als Holy Island, wo sie Mönche schlachten, Schätze

Rahipleri katlettikleri, hazineleri ve kutsal emanetleri çaldıkları Kutsal Ada olarak bilinen Lindisfarne'a

Dann müssten die Teilchen tatsächlich in deiner Kehle oder deinem oberen Atemweg landen.

Sonra bu partiküllerin boğazınıza ya da üst solunum yolunuza ulaşması gerekir

Einen Mann auf dem Mond zu landen und ihn sicher auf die Erde zurückzubringen."

getirme hedefine ulaşmaya kendini adaması gerektiğine inanıyorum ."

Hier wird es richtig eng. Ich muss vorsichtig sein, um nicht auf der Schlange zu landen.

Burası gittikçe daralıyor. Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyız.

Die unglaubliche Aufgabe, einen Astronauten auf dem Mond zu landen, würde als Apollo-Programm bekannt sein.

Bir astronotu Ay'a indirmenin inanılmaz görevi Apollo Programı olarak bilinecekti.

Tom sah den ganzen Nachmittag lang den Fliegern auf dem Flughafen beim Landen und Abheben zu.

Tom tüm öğleden sonrayı havaalanında inip kalkan uçakları izleyerek geçirdi.

Unter dem enormen Druck, bis Ende des Jahrzehnts einen Astronauten auf dem Mond zu landen, hatten die NASA

On yılın sonunda Ay'a bir astronot indirmek için muazzam bir baskı altında, NASA

Durch das Abseilen würden wir direkt am Ziel landen. Allerdings gibt hier kaum geeignete Stellen, um das Seil festzubinden.

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.

- Wenn du in Narita landest, wird es bereits dunkel sein.
- Wenn ihr in Narita landet, wird es bereits dunkel sein.
- Wenn Sie in Narita landen, wird es bereits dunkel sein.

Narita'ya ayak basmadan, hava kararacak.