Translation of "Kleine" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Kleine" in a sentence and their turkish translations:

kleine Lügen

küçük yalanlar

Kleine Unterschiede

Küçük farklılıklara

- Lämmer sind kleine Schafe.
- Lämmchen sind kleine Schafe.

Kuzular bebek koyundurlar.

Eine kleine Höhle.

Küçük bir mağara.

Eine kleine Tanne.

Bakın, küçük bir köknar ağacı.

Mikroskopisch kleine Metallteile

mikroskobik metal parçaları

...in winzig kleine Teile.

...olmuşlar.

Ihr seid kleine Jungs.

- Siz genç erkeksiniz.
- Siz genç erkeklersiniz.

Er hat kleine Füße.

Onun küçük ayakları var.

Wie kleine Spucke-Flocken.

tükürük gibi.

Haben Sie kleine Portionen?

Küçük porsiyonların var mı?

Zwei kleine Flaschen bitte.

İki küçük şişe, lütfen.

Kleine Kätzchen sind neugierig.

- Kedi yavruları meraklıdır.
- Yavru kediler meraklıdır.

Kleine Ursache, große Wirkung.

Küçük neden büyük etki.

Kleine Sätze sind besser.

Kısa cümleler daha iyi.

Tom hat kleine Hände.

Tom'un küçük elleri var.

Ich habe kleine Hände.

Küçük ellerim var.

Tom hat kleine Kinder.

Tom'un küçük çocukları var.

Sie hat kleine Füße.

Küçük ayakları var.

Wohin so eilig, Kleine?

Böyle aceleyle nereye gidiyorsun, kız?

Maria hat kleine Brüste.

Mary'nin küçük göğüsleri var.

Tom hat kleine Füße.

Tom'un küçük ayakları var.

Ich habe kleine Ohren.

Küçük kulaklarım var.

Ich liebe kleine Kätzchen.

Yavru kedileri severim.

- Sie haben das kleine Mädchen adoptiert.
- Sie adoptierten das kleine Mädchen.

O, küçük kızı evlatlık aldı.

- Möchtest du kleine oder große Scheine?
- Möchtet ihr kleine oder große Scheine?
- Möchten Sie kleine oder große Scheine?

Bozuk mu istersiniz bütün mü?

- Meine kleine Schwester hat heute Geburtstag.
- Heute hat meine kleine Schwester Geburtstag.

Bugün küçük kız kardeşimin doğum günü.

- Pass auf deine kleine Schwester auf!
- Passt auf eure kleine Schwester auf!

Küçük kız kardeşine bak.

- Wie alt ist deine kleine Schwester?
- Wie alt ist Ihre kleine Schwester?

- Kız kardeşin kaç yaşında?
- Küçük kız kardeşin kaç yaşında?

Hier steht eine kleine Tanne.

Bakın, küçük bir köknar ağacı.

Hier ist eine kleine Tanne.

Bakın, bir köknar ağacı.

Und kleine wirbellose Tiere anziehen.

ayrıca omurgasızları da çekiyorlar.

Dieser kleine Nager jedoch nicht.

Ama bu ufak kemirgen onlardan değil.

Der eine kleine Schaufel hat

küçük bir kepçesi olan

kleine Fledermäuse vom ersten Typ

birinci tür küçük gövdeli yarasalar

Wir hatten eine kleine Meinungsverschiedenheit.

Hafif bir düşünce farkımız vardı.

Tom erhielt eine kleine Kuchenportion.

Tom küçük porsiyon bir pasta aldı.

Er baute eine kleine Hundehütte.

O küçük bir köpek kulübesi yaptı.

Viele kleine Firmen gingen bankrott.

Birçok küçük şirketler iflas etti.

Ich unterrichte gerne kleine Kinder.

Küçük çocuklara öğretmeyi seviyorum.

Kleine Geschenke erhalten die Freundschaft.

Küçük hediyeler arkadaşlığı canlı tutar.

Kleine Kinder sind sehr neugierig.

Küçük çocuklar çok meraklıdır.

Tom ist eine kleine Rotznase.

Tom sümüklü küçük bir velettir.

Es ist eine kleine Welt.

Bu küçük bir dünya.

Wer ist diese hübsche Kleine?

Bu güzel kız kim?

Der kleine Kühlschrank ist dreckig.

Küçük buzdolabı kirli.

Ist das kleine Kind heimgekommen?

Küçük çocuk eve gelmiş mi?

Spinnen sind eklige kleine Kreaturen.

Örümcekler iğrenç küçük yaratıklardır.

Kleine Fische schwimmen im Aquarium.

Küçük balık, akvaryumda yüzüyor.

Zwei kleine Mädchen pflücken Gänseblümchen.

İki küçük kız papatyaları topluyorlar.

Zeig mir deine kleine Katze!

Bana küçük kedini göster.

Ich spiele eine kleine Gitarre.

Küçük bir gitar çalarım.

Tom hat drei kleine Kinder.

Tom'un üç tane genç çocuğu var.

Kleine Töpfe haben große Henkel.

Küçük tencerenin uzun kolları var.

Es ist eine kleine Stadt.

Bu küçük bir kasaba.

Sie ist eine kleine Rebellin.

O biraz asi.

Meine kleine Schwester ist berühmt.

Küçük kız kardeşim ünlüdür.

Das kleine Mädchen bläst Trompete.

Küçük kız bir trompete üflüyor.

Die kleine Blume ist weiß.

Küçük çiçek beyaz.

Wer ist der kleine Junge?

Küçük adam kim?

Es gab zwei kleine Kuchen.

İki küçük kek vardı.

Ich bin Toms kleine Schwester.

Ben Tom'un küçük kız kardeşiyim.

Noch einige kleine Fragen, bitte.

Biraz daha kısa sorular, lütfen.

Eine kleine Schar tauchte auf.

Küçük bir kalabalık ortaya çıktı.

Tom hat eine kleine Wohnung.

Tom'un dairesi küçük.

Seine kleine Schwester ist verheiratet.

Küçük kız kardeşi evli.

- Du hättest besser eine kleine Pause gemacht.
- Du würdest besser eine kleine Pause machen.
- Ihr solltet besser eine kleine Pause einlegen.
- Sie legten besser eine kleine Pause ein.

Biraz dinlensen iyi olur.

- Dieser kleine Stern ist der hellste.
- Der kleine Stern da ist der hellste.

O küçük yıldız en parlaktır.

- Das kleine Mädchen betrat das Zimmer.
- Das kleine Mädchen hat das Zimmer betreten.

Küçük kız odaya girdi.

- Ich habe eine kleine Aufgabe für dich.
- Ich habe eine kleine Aufgabe für euch.
- Ich habe eine kleine Aufgabe für Sie.

Senin için küçük bir işim var.

Manche dieser Frauen gründeten kleine Unternehmen,

Bu kadınlardan bazıları küçük şirketler açtı,

Eine kleine Höhle. Ja, sieh nur.

Küçük bir mağara. Evet, baksanıza.

Ich könnte eine kleine Stärkung vertragen.

Kesinlikle daha fazla enerjiye ihtiyacım olduğunu hissediyorum.

Die kleine Höhle ist jetzt sicher...

Küçük mağara temizlenmiş oldu

Es ist also keine kleine Zahl

yani az bir rakam değil

Wir werden eine kleine Anpassung lernen

birazcıkta adap öğreneceğiz o kadar

Kleine Kinder fassen gerne alles an.

Küçük çocuklar her şeye dokunmak ister.

Alle nennen die kleine Katze Tora.

Herkes küçük kediye Tora diyor.

Der kleine Hund versuchte zu entkommen.

Küçük köpek kurtulmaya çalıştı.

Der Tanker hat eine kleine Mannschaft.

Tankerin küçük bir ekibi var.

Es fing als kleine Liebhaberei an.

Bu bir hobi olarak başladı.

Ich lächle das kleine Mädchen an.

Ben o küçük kıza gülümsüyorum.

Der Wirbelsturm beschädigte das kleine Haus.

Kasırga küçük eve hasar verdi.

Eine kleine Beschwerde habe ich tatsächlich.

Aslında, ufak bir şikayetim var.

Stoßen wir kleine Tröpfchen Wasser aus.

dışarıya küçük su damlacıkları bırakırız.

Ich mag ihre kleine Schwester sehr.

Onun küçük kız kardeşini çok severim.

Der kleine Mann trägt einen Pullover.

Kısa adam bir kazak giyiyor.

Ich muss mal für kleine Jungen.

- Küçük çocukların odasına gitmeliyim.
- Küçük çocukların odasına gitmem gerekiyor.
- Küçük çocukların odasına gitmek zorundayım.

Jeder kleine Junge braucht einen Helden.

Her küçük çocuğun bir kahramana ihtiyacı vardır.

Das kleine Mädchen öffnete das Fenster.

Küçük kız pencereyi açtı.

Das kleine Mädchen umarmte sein Teddybärchen.

Küçük kız oyuncak ayısına sarıldı.