Translation of "Klüger" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Klüger" in a sentence and their turkish translations:

Tom ist klüger.

Tom daha akıllı.

- Du bist klüger als Tom.
- Sie sind klüger als Tom.
- Ihr seid klüger als Tom.

Sen Tom'dan daha zekisin.

Ich bin klüger geworden.

Ben daha akıllı oldum.

- Kinder sind klüger, als du meinst.
- Kinder sind klüger, als du denkst.

- Çocuklar düşündüğünden daha zeki.
- Çocuklar düşündüğünden daha akıllı.

Sie ist klüger als er.

O ondan daha akıllı.

Du bist klüger als ich.

Sen benden daha akıllısın.

Frauen sind klüger als Männer.

Kadınlar erkeklerden daha akıllıdırlar.

Paul ist klüger als Otto.

Paul Otto'dan daha zeki.

Du bist klüger als die.

Sen onlardan daha zekisin.

Ich bin klüger als sie.

Ben ondan daha zekiyim.

Du bist klüger als Tom.

Sen Tom'dan daha akıllısın.

Tom ist klüger als du.

Tom senden daha akıllı.

Sind Hunde klüger als Katzen?

Köpekler kedilerden daha akıllı mı?

Sind Katzen klüger als Hunde?

Kediler köpekten daha zeki mi?

Wie kann ich klüger werden?

Nasıl daha akıllı olabilirim?

Mit dem Alter wurde er klüger.

Yaşı ilerledikçe daha akıllı oldu.

Roboter sind sowieso klüger als Menschen.

Robotlar yine de insanlardan daha akıllıdırlar.

Tom ist weitaus klüger als Maria.

Tom Mary'den çok daha zeki.

Sie ist weitaus klüger, als sie aussieht.

O göründüğünden çok daha akıllıdır.

Der Morgen ist klüger als der Abend.

Sabahleyin ortam akşamkinden daha aydınlıktır.

Eine Brille lässt dich viel klüger aussehen.

Gözlük takmak senin daha entelektüel görünmeni sağlar.

Du bist klüger, als gut für dich ist.

- Zekân başına iş açabilir.
- Gereğinden fazla akıllısın.

- Sie ist klüger als Maria, aber nicht so schön.
- Sie ist klüger als Maria, aber sie ist nicht so schön.

O, Mary'den daha akıllı fakat onun kadar güzel değil.

Du denkst, du bist klüger als ich, nicht wahr?

Benden daha zeki olduğunu düşünüyorsun, değil mi?

Toms Freundin ist größer, stärker und klüger als er.

Tom'un kız arkadaşı ondan daha uzun boylu, daha güçlü, ve daha zeki.

Sie ist klüger als Maria, aber nicht so schön.

O, Mary'den daha akıllı ama Mary kadar güzel değil.

Die Alten sind nicht immer klüger als die Jungen.

- Yaşlı insanlar her zaman gençlerden daha bilgili değildir.
- Yaşlı insanlar her zaman gençlerden daha akıllı değildir.

- Er ist intelligenter als sie.
- Er ist klüger als sie.

O onlardan daha zeki.

- Sie ist klüger als ich.
- Sie weiß mehr als ich.

O benden daha bilgedir.

Das Fernsehen macht die Klugen klüger und die Dummen dümmer.

Televizyon izlemek zeki olanları daha da zeki yapar ve aptalları da daha aptal.

- Frauen sind schlauer als Männer.
- Frauen sind klüger als Männer.

Kadınlar erkeklerden daha zekidirler.

- Er ist klüger als ich.
- Er ist schlauer als ich.

O benden daha zekidir.

Maria ist klüger als die meisten Mädchen in ihrem Alter.

Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.

Tom ist klüger als die meisten Jungen in seinem Alter.

Tom onun yaşındaki çoğu erkek çocuğundan daha zekidir.

Tom gab zu, eine Brillenattrappe zu tragen, um klüger auszusehen.

Tom daha şık görünmek istediği için sahte gözlük taktığını kabul etti.

- Sie ist klüger, als du glaubst.
- Sie ist gewitzter, als du meinst.

O senin sandığından daha zeki.

- Katzen sind klüger, als du glaubst.
- Katzen sind schlauer, als du denkst.

Kediler düşündüğünüzden daha akıllı.

- Mary ist klüger als ihre Schwester.
- Mary ist intelligenter als ihre Schwester.

Mary kız kardeşinden daha zekidir.

Maria hält sich für klüger als alle anderen, aber sie ist es nicht.

Mary herkesten daha akıllı olduğunu düşünüyor ama değil.

In meinem Land können die Leute andere nicht leiden, die klüger sind als sie.

Benim ülkemde halkımız kendilerinden daha akıllı olanları sevmezler.

- Tom hält sich für klüger als alle anderen.
- Tom hält sich für den Allerklügsten.

Tom herkesten daha akıllı olduğunu düşünüyor.

In Sicherheit und etwas klüger geworden. Zusammenhalt ist eine Herausforderung in diesem dichten, dunklen Regenwald.

Artık güvende, biraz da akıllandı. Bu yoğun, karanlık yağmur ormanlarında ayrı düşmemek zor olabiliyor.

- In meinem Land können die Leute andere nicht leiden, die klüger sind als sie.
- In meinem Land können Menschen intelligentere Menschen nicht ausstehen.

Benim ülkemde insanlar kendilerinden daha zeki olan kişilere katlanamazlar.