Translation of "Café" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Café" in a sentence and their turkish translations:

Wo ist das Café?

Kafeterya nerede?

Er frühstückt im Café.

O, kafede kahvaltı yiyor.

Dieses Café ist gemütlich.

Bu kahvehane rahat.

- Das Café wird von Schülern betrieben.
- Das Café wird von Studenten betrieben.

Kafe öğrenciler tarafından işletilir.

Verzeihung, wo ist das Café?

Affedersiniz, kafe nerede?

Gibt es dort ein Café?

Bir kafe var mı?

Sie traf ihn im Café.

Onunla kafede buluştu.

Sami sah Layla im Café.

Sami Leyla'yı kafede gördü.

Ich lerne gerne im örtlichen Café.

Yerel kahve dükkanında çalışmak istiyorum.

Ich möchte in einem Café frühstücken.

Bir kafede kahvaltı yapmak istiyorum.

- Sie arrangierte ein Treffen mit ihm im Café.
- Sie verabredete sich mit ihm im Café.

O onunla bir kafeteryada buluşmayı kararlaştırdı.

Biege links ab, dann siehst du das Café.

Sola dönün, kafeyi bulacaksınız.

Maria arbeitet als Kellnerin in einem örtlichen Café.

Mary yerel bir kafede bir garson olarak çalışıyor.

Jeden Tag gehe ich ins Café und trinke Kaffee.

Her gün kafeye gidip kahve içerim.

Ich habe in dem Café eine Tasse Kaffee getrunken.

- Kafede bir fincan kahve içtim.
- Kahvehanede bir fincan kahve içtim.

Er versprach, sich mit ihm im Café zu treffen.

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.

- Wir gingen in das Café, von dem ich dir erzählt habe.
- Wir sind in das Café gegangen, von dem ich euch erzählt habe.
- Wir gingen in das Café, von dem ich Ihnen erzählte.

Sana hakkında bahsettiğim kafeye gittik.

Lass uns in dem Café dort eine Tasse Kaffee trinken!

Oradaki kafeteryada bir fincan kahve içmeye gidelim.

Gleich die Straße runter gibt es ein Café, das ich mag.

Yolun hemen aşağısında, sevdiğim bir kahvehane var.

Ich traf sie in einem Café in der Nähe des Bahnhofes.

- Onunla istasyonun oradaki kahvecide karşılaştım.
- Onunla istasyonun oradaki kahvecide buluştum.
- Onunla istasyonun yakınındaki bir kafede tanıştım.

Thomas hat Maria zum ersten Mal in einem Café in Boston getroffen.

Tom ilk kez Mary ile Boston'da bir kafede tanıştı.

Als ich das Café betrat, sahen sich gerade zwei junge Männer Catchen im Fernsehen an.

Ben kafeteryaya girdiğimde, iki tane genç adam televizyonda bir güreş maçını izliyordu.