Translation of "Traf" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Traf" in a sentence and their turkish translations:

Tom traf Maria.

Tom, Mary ile karşılaştı.

Er traf Maria.

O Mary'yle tanıştı.

Sie traf Maria.

O, Mary ile tanıştı.

Ich traf eine Amerikanerin.

Amerikan bir kızla tanıştım.

Gestern traf ich Christina.

Dün Christina'yla buluştum.

Er traf mich unvorbereitet.

O beni gafil avladı.

Ich traf Tom hier.

Tom'la burada karşılaştım.

Dan traf draußen Linda.

Dan, Linda ile dışarıda bir araya geldi.

Tom traf Mary draußen.

Tom dışarıda Mary ile karşılaştı.

Ich traf ihn mehrmals.

Onunla birkaç kez karşılaştım.

Gestern traf ich Marie.

Dün Mary ile buluştum.

Ihn traf die gerechte Strafe.

Adil bir ceza aldı.

Der Taifun traf auf Tokio.

Tayfun Tokyo'yu vurdu.

Ich traf sie eines Wintertages.

Herhangi bir kış gününde ona rastladım.

Ich traf ihn rein zufällig.

Onunla tamamen şans eseri tanıştım.

Er traf eine schlechte Entscheidung.

Kötü bir karar verdi.

Die Krankenschwester traf ein Blutgefäß.

Hemşire damardan enjeksiyon yaptı.

Sally traf Harry am Bahnhof.

Sally istasyonda Harry ile karşılaştı.

Er traf auf unvorhergesehene Hindernisse.

O beklenmedik engellerle karşılaştı.

Letztlich traf er das Ziel.

Sonunda, o, hedefi vurdu.

Tom traf Mary zum Frühstück.

Tom sabah kahvaltısı için Mary ile buluştu.

Tom traf eine schlechte Entscheidung.

Tom kötü bir karar verdi.

Der Ball traf die Latte.

Top üst direğe çarptı.

Eine Kältewelle traf diesen Bezirk.

Bir soğuk hava dalgası bu bölgeyi vurdu.

Die Kugel traf ihr Ziel.

Mermi hedefini buldu.

Sie traf ihn heute Morgen.

O onunla bu sabah tanıştı.

Tom traf eine weise Entscheidung.

Tom akıllıca bir karar verdi.

Der Pfeil traf das Ziel.

Ok hedefi vurdu.

Ich traf ihn völlig unerwartet.

Onunla oldukça beklenmedik bir şekilde tanıştım.

Sie traf ihn im Café.

Onunla kafede buluştu.

Es traf uns wie ein Blitz.

Gecenin içinde yıldırım çakması gibi.

Der Ball traf sie ins Auge.

Top onun gözüne çarptı.

Ich traf sie spät am Abend.

Akşam geç saatlerde ona rastladım.

Ich traf sie zufällig im Laden.

Onunla mağazada tesadüfen tanıştım.

Er traf einen netten jungen Mann.

O, kibar genç bir adamla tanıştı.

Ich traf einen Freund von Maria.

Mary'nin bir arkadaşı ile karşılaştım.

Ich traf ihn um die Mittagszeit.

Yaklaşık öğleyin onunla karşılaştım.

Gestern traf ich einen alten Freund.

Dün eski bir arkadaşımla buluştum.

Ich traf im Bus einen Freund.

Otobüste bir arkadaşıma rastladım.

Im Wald traf sie zwei Fremde.

O, ormanda iki yabancıyla karşılaştı.

Ich traf Tom auf einer Party.

Bir partide Tom'la karşılaştım.

Die Wettervorhersage für heute traf zu.

Bugünün hava tahmini doğru çıktı.

Ich traf ihn bei verschiedenen Gelegenheiten.

Onunla birkaç kez karşılaştım.

Ich traf sie während meines Mexikoaufenthaltes.

Onunla Meksika'da kaldığım sırada tanıştım.

Ich traf sie auf einer Party.

Onlarla bir partide buluştum.

Ich traf sie nach der Arbeit.

İşten sonra onlarla buluştum.

Ich traf ihn nach der Arbeit.

İşten sonra onunla buluştum.

Ich traf sie vor einigen Wochen.

Onlarla birkaç hafta önce tanıştım.

Ich traf ihn vor einigen Wochen.

Onunla birkaç hafta önce tanıştım.

Ich traf sie vor einigen Monaten.

Onlarla birkaç ay önce tanıştım.

Ich traf ihn vor einigen Monaten.

Onunla birkaç ay önce tanıştım.

Ich traf Tom auf der Straße.

Sokakta Tom'la karşılaştım.

Ken traf sie auf seinem Heimweg.

Ken eve dönerken onunla karşılaştı.

Ich traf seine Schwester letzte Woche.

Geçen hafta onun kız kardeşiyle buluştum.

Ich traf ihn auf der Straße.

Onunla sokakta karşılaştım.

Ich traf Fred auf der Straße.

Ben sokakta Fred'e rastladım.

Ich traf ihn in der Menge.

Onunla kalabalıkta buluştum.

Ich traf sie auf meinem Nachhauseweg.

Evime giderken onunla karşılaştım.

- Tom traf zweimal.
- Tom punktete zweimal.

Tom iki kez skor kaydetti.

- Eines Tages traf sie einen Wolf im Wald.
- Einmal traf sie im Wald einen Wolf.

Bir gün, ormanda bir kurtla karşılaştı.

Ich traf ihn damals das erste Mal.

Onunla ilk kez o zaman karşılaştım.

Ich traf meinen Freund auf der Straße.

Caddede arkadaşıma rastladım.

Ein Ball traf sie am rechten Bein.

Onun sağ bacağına bir top çarptı.

Er traf sie unerwartet auf dem Markt.

O, markette beklenmedik bir şekilde ona rastladı.

Der Premierminister traf sich mit der Presse.

Başbakan basın toplantısı yaptı.

Tom traf sich mit Maria zum Mittagessen.

Tom öğle yemeği için Mary ile buluştu.

Ich traf ihn am Ende des Bahnsteigs.

Onunla platformun sonunda karşılaştık.

Ich traf eine Entscheidung über mein Übungsprogramm.

Egzersiz planım üzerinde bir karara vardım.

- Ich habe sie getroffen.
- Ich traf sie.

Onlarla buluştum.

Er traf den Entschluss, Schriftsteller zu werden.

O bir yazar olmaya karar verdi.

Tom traf Maria oben auf der Treppe.

Tom merdivenlerin tepesinde Mary ile karşılaştı.

Tom traf weder Mary, noch sonst jemanden.

Tom Mary'yi ya da başka birini karşılamadı.

Ich traf Tom bei ihm zu Hause.

Tom ile onun evinde tanıştım.

- Der Mann, den ich gestern traf, heißt Hill.
- Der Name des Mannes, den ich gestern traf, ist Hill.

Dün buluştuğum adamın adı Bay Hill.

Ging in die Stadt und traf seinen Militärfreund

şehre giderek askerlik arkadaşıyla karşılaştı

Luft explodierte, bevor sie Erde auf Erde traf

dünyada yeryüzüne çarpmadan önce hava infilak etti

Und traf unterwegs in Albuera Beresfords größere Armee.

ve Albuera'da yolda Beresford'un daha büyük ordusuyla karşılaştı.

Ich traf ihn auf dem Weg nach Hause.

Evime giderken ona rastladım.

John traf Mary auf dem Weg zur Schule.

John okula giderkenMary ile karşılaştı.

Ich war sehr reich, bis ich sie traf.

Onu tanıyıncaya kadar çok zengindim.

Ich traf sie auf dem Weg zur Schule.

Okula giderken ona rastladım.

Auf dem Weg zur Schule traf ich Tom.

- Okula giderken Tom ile karşılaştım.
- Okuluma giderken Tom'la karşılaştım.

Ich traf ihn zufällig heute Morgen im Zug.

Bu sabah trende tesadüfen onunla karşılaştım.

Schließlich und endlich traf man die richtige Entscheidung.

Günün sonunda, doğru karar verildi.

Ich traf ihn, als ich ein Student war.

- Ben öğrenciyken onunla tanıştım.
- Onunla öğrenciyken tanıştım.

Während meines Aufenthalts in London traf ich ihn.

Londra'da kalırken onunla tanıştım.

Ich war wirklich jung, als ich dich traf.

Seninle tanıştığımda çok gençtim.

Er traf diese Situation wie die erste in Europa.

Avrupa'da ilk bizim gibi karşıladı bu durumu.

Der Junge traf den Ball mit seinem neuen Schläger.

Çocuk yeni sopası ile topa vurdu.

Die Männer, die ich traf, sind alle sehr nett.

Tanıştığım erkeklerin hepsi çok hoş.

Maria trug einen schwarzen Pullover, als ich sie traf.

Onunla tanıştığımda, Mary siyah bir kazak giyiyordu.

- Ich traf ihn zufällig.
- Ich habe ihn zufällig getroffen.

Ben onunla şans eseri tanıştım.

- Tom traf eine Entscheidung.
- Tom hat eine Entscheidung getroffen.

Tom karar verdi.

- Tom traf auf Maria.
- Tom stieß mit Maria zusammen.

- Tom, Mary ile karşılaştı.
- Tom, Mary'ye rastladı.

Eines Morgens traf sie ihn plötzlich auf der Straße.

Bir sabah, o, caddede beklenmedik şekilde onunla karşılaştı.