Translation of "Véritable" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Véritable" in a sentence and their turkish translations:

- Tu es un véritable emmerdeur.
- Vous êtes un véritable emmerdeur.
- Tu es une véritable emmerdeuse.
- Vous êtes une véritable emmerdeuse.

Sen tam bir baş belasısın.

Est-ce véritable ?

Bu gerçek mi?

- Tu es un véritable ami.
- Tu es une véritable amie.

Sen gerçek bir dostsun.

- Tu es ma seule véritable amie.
- Vous êtes ma seule véritable amie.
- Tu es mon seul véritable ami.
- Vous êtes mon seul véritable ami.

Sen benim tek gerçek dostumsun.

C'est un véritable ami.

O gerçek bir dost.

C'est une véritable artiste.

O gerçek bir sanatçı.

C'est un véritable défi.

Bu gerçek bir meydan okuma.

- Je veux trouver l'amour véritable.
- Je veux trouver le véritable amour.

Gerçek aşkı bulmak istiyorum.

- Est-ce là votre véritable nom ?
- Est-ce là ton véritable nom ?

O senin gerçek adın mı?

Concentrons sur une véritable égalité,

Dikkatimizi gerçek cinsiyet eşitliğine çeviririz,

Notre véritable nationalité, c'est l'humanité.

Hakiki uyruğumuz insanoğludur.

Elle est sa véritable mère.

O, onun gerçek annesidir.

Un véritable ami m'aurait aidé.

Gerçek bir arkadaş bana yardım ederdi.

L'amour véritable ne vieillit jamais.

Gerçek aşk asla yaşlanmaz.

Ça c'est la véritable raison.

Bu gerçek neden.

Laurie est une véritable amie.

Laurie gerçek bir dosttur.

Ce diamant n'est pas véritable.

Bu elmas gerçek değil.

Tu es un véritable ami.

Sen gerçek bir arkadaşsın.

Je deviens un véritable homme.

Ben gerçek bir erkek oluyorum.

La véritable amitié est inappréciable.

- Gerçek arkadaşlık bedelsizdir.
- Gerçek dostluk bedelsizdir.
- Gerçek dostluğun bedeli yoktur.
- Gerçek arkadaşlığın bedeli yoktur.
- Gerçek dostluk paha biçilmezdir.
- Gerçek arkadaşlık paha biçilmezdir.

Quel est le véritable problème ?

Asıl sorun nedir?

- C'est la vérité.
- C'est véritable.

Bu gerçek.

- Ce n'est pas une véritable demeure.
- Il ne s'agit pas d'une véritable demeure.

O gerçek bir konak değil.

C'est un véritable tour de magie.

Gerçekten de büyüleyici bir an.

Pour répondre comme un véritable ami.

konuşma tanıma teknolojisini kullanıyor.

Je n'ai pas de véritable intention.

Benim gerçek bir niyetim yok.

Ce n'est pas du véritable amour.

Bu gerçek aşk değil.

Tom est mon seul véritable ami.

Tom benim tek gerçek arkadaşım.

Ce n'est pas du véritable argent.

- Hakiki para değil.
- Bu gerçek para değil.

Il est mon seul véritable ami.

O benim tek gerçek arkadaşım.

Elle est ma seule véritable amie.

O benim tek gerçek arkadaşım.

Voilà le secret du véritable bonheur.

Gerçek mutluluğun sırrı bu.

- Quelle la véritable raison de votre présence ici ?
- Quelle la véritable raison de ta présence ici ?

Burada olmanın gerçek sebebi nedir?

Que la véritable beauté est à l'intérieur

insanın içinden geldiğini ve

Il laissait derrière lui un véritable carnage

Mutfaktaki pastırma sırasında e önde olmak için

À certains endroits, c'est une véritable invasion.

Bazı yerleri de ele geçirmeye başlamışlardır.

Personne ne peut rompre une véritable amitié.

Kimse gerçek bir arkadaşlığı bozamaz.

Le véritable ami est un oiseau rare.

Gerçek bir arkadaş ender bir kuş gibidir.

Je ne dispose pas d'un véritable choix.

Gerçek bir seçimim yok.

C'est ce qu'on appelle le véritable amour.

Ona gerçek aşk denir.

Voici la véritable histoire de Tom Jackson.

Bu Tom Jackson'un gerçek hikayesi.

Peut-être est-ce le véritable problème.

Belki bu gerçek bir sorun.

Tu n'as jamais vu un véritable diamant.

Sen asla gerçek bir elmas görmedin.

Le véritable amour est difficile à trouver.

Gerçek aşkı bulmak zordur.

J'ai vécu un véritable enfer pendant deux ans.

İki yıl boyunca çok sıkıntılar çektim.

Je n'arrive pas à comprendre son véritable objectif.

Onun gerçek amacını anlayamıyorum.

C'est un véritable plaisir que de vous rencontrer.

Sizinle tanışmak gerçek bir zevk.

C'est un véritable honneur que de vous rencontrer.

Sizinle tanışmak gerçek bir onur.

Ce ballon de football est en cuir véritable.

O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.

Je connais la véritable raison de son absence.

Onun yokluğunun gerçek nedenini biliyorum.

- N'oublions pas la véritable raison pour laquelle nous sommes là.
- N'oublions pas la véritable raison pour laquelle nous sommes ici.

Burada olmamızın gerçek nedenini unutmayalım.

Nous parlons en réalité, parfois, d'un véritable cœur brisé.

tüm bunlara daha iyi bir yol bulabiliriz.

Un véritable ami ne dirait pas une chose pareille.

Gerçek bir arkadaş böyle bir şey söylemezdi.

Est-ce que cette bague est en or véritable ?

O yüzük gerçek altından mı yapılmıştır?

Cette voiture était très bon marché, une véritable occasion.

Bu araba çok ucuzdu, gerçek bir pazarlık.

La santé optimale, le soi véritable, la renaissance de l'âme,

mükemmel sağlık, gerçek benliğinizi keşfetmek, ruhunuzu diriltmek,

Et c'est la véritable raison de l'augmentation du risque cardiovasculaire.

ve artan kardiyovasküler riskin asıl sebebi de bu.

Chargée d'emmener ce véritable héros à quatre pattes au paradis.

hakiki bir kahramanı cennete uğurlamakla görevlendirimiştim.

- C'est l'amour vrai.
- C'est l'amour véritable.
- C'est l'amour, le vrai.

Bu gerçek aşktır.

- Quel est votre réel objectif ?
- Quelle est ta véritable intention ?

Gerçek amacın nedir?

Il lui est inutile d'essayer de trouver la véritable raison.

Onun gerçek sebebi bulmaya çalışmasının hiçbir faydası yok.

Une tasse en plastique est meilleure qu'une en verre véritable.

Bir plastik bardak, gerçek camdan yapılmış olandan daha iyidir.

Tu n'as aucune idée de ce qu'est le véritable amour.

Gerçek aşkın ne olduğu hakkında hiçbir fikrin yok.

- Quel est ton vrai nom ?
- Quel est ton véritable nom ?

Gerçek adın nedir?

Milices illégales en l'absence de véritable organe gouvernemental et en l'absence

ve tüm Libya'da devlet otoritesinin yokluğunda yasadışı milisler arasında bir

Personne n'a jamais su la véritable histoire à part nous trois.

Üçümüz dışında hiç kimse gerçek hikayeyi bilmiyordu.

- Il n'a pas de véritables amis.
- Il n'a aucun véritable ami.

Onun gerçek arkadaşı yok.

Dire que la technologie change rapidement est un véritable lieu commun.

Teknoloji hızla değişir demek bilinen gerçeği dile getirmektir.

Qu'importe combien on est riche, on ne peut acquérir le véritable amour.

Ne kadar zengin olursak olalım, gerçek bir aşkı satın alamayız.

- Il vous faut lire entre les lignes pour connaitre la véritable pensée de l'auteur.
- Il te faut lire entre les lignes pour connaitre la véritable pensée de l'auteur.

- Yazarın gerçek niyetini bilmek için satır aralarını okumalısınız.
- Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.

Mais le véritable objectif de Mercator était la navigation. Cette projection préserve la direction,

Ancak Merkatör projeksiyonunun asıl amacı navigasyon görevi görmektir; Okyanusda

- Sais-tu ce qu'est le vrai problème ?
- Savez-vous ce qu'est le véritable problème ?

Gerçek sorunun ne olduğunu biliyor musun?

Un jour, Marie montra son véritable visage à Tom. Elle était l'une des djinns.

Bir gün, Mary Tom'a gerçek formunu gösterdi. O cinlerden biriydi.

"Les versets sataniques" de Salman Rushdie est un véritable chef-d'œuvre de la littérature moderne.

Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.

Tout ce que nous pouvons imaginer est réel, mais la véritable question est de savoir ce qui est bien réel.

Hayal edebileceğimiz her şey gerçek, ama gerçekten gerçek olan şey nedir asıl sorudur.

La Biélorussie a été qualifiée par la précédente Secrétaire d'état étasunienne, Condoleezza Rice, de « Dernière véritable dictature au cœur de l'Europe ».

Beyaz Rusya, ABD eski dışişleri bakanı Condoleezza Rice tarafından "Avrupa'nın kalbinde kalan son gerçek diktatörlük" olarak tanımlanmıştır.

Il en est du véritable amour comme de l’apparition des esprits : tout le monde en parle, mais peu de gens en ont vu.

Tıpkı gerçek hortlaklar olduğu gibi gerçek aşk vardır; her insan onun hakkında konuşur, çok az sayıda insan onu görmüştür.

- Quelle est la véritable raison pour laquelle vous ne voulez pas faire ceci ?
- Quelle est la vraie raison pour laquelle tu ne veux pas faire ça ?

Bunu yapmak istememenin gerçek nedeni nedir?