Translation of "Public" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Public" in a sentence and their turkish translations:

Public : Bonjour.

(Seyirci) Merhaba.

Public : Oui !

İzleyiciler: Evet!

Le public est stupide, donc le public paiera.

- Halk aptaldır, yani halk ödeyecek.
- Halk aptaldır, bu nedenle halk ödeyecek.

Public : Whoa oh.

Seyirci: Vooh, oh oh

(Réponse du public)

(Seyirci cevap veriyor)

- Ne jurez pas en public.
- Ne jure pas en public.

Herkesin önünde küfretmeyin.

Public : Whoa oh oh.

Seyirci: Oh, oh, oh

Public : Oh oh oh.

Seyirci: Vooh oh

Dans l'intérêt du public

halkın çıkarı uğruna bu tarz adamlara neler verdiği ortada

Le public semble s'ennuyer.

Seyirci sıkıldığını hissediyor gibi görünüyor.

J'adore jouer en public.

Ben gösteriyi seviyorum.

- Il menaça de le rendre public.
- Il menaça de la rendre public.

Onu ortaya dökmekle tehdit etti.

- As-tu jamais chanté en public ?
- Avez-vous jamais chanté en public ?

Herkesin önünde hiç şarkı söyledin mi?

Le public explosa de rire.

Seyirciler gülmekten patladı.

J'ai été humilié en public.

Herkesin önünde aşağılandım.

Le public exige des réponses.

Kamuoyu cevapları istiyor.

Le public commença à rire.

Seyirci gülmeye başladı.

Tom déteste parler en public.

Tom halk içinde konuşmayı sevmez.

25% du public était blanc.

Dinleyicilerin yüzde 25'i beyazdı.

- Parler en public me rend nerveux.
- Parler devant un public me rend nerveux.

Kamuda konuşmak beni geriyor.

- Il a l'habitude de parler en public.
- Il est habitué à parler en public.

O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

- Nous voulons atteindre un public plus large.
- Nous voulons atteindre un public plus étendu.

Biz daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmak istiyoruz.

- Que penses-tu que le public veuille ?
- Que pensez-vous que le public veuille ?

Seyircinin ne istediğini düşünüyorsun?

Souvent quand je suis en public,

Dışarıda olduğumda

à la maison ou en public,

cümlesinin ortasında lafını kesiyor

Frères de lait retiré public aimé

süt kardeşler çekildi halk çok sevdi

Parce qu'il était aussi un public

çünkü o da halktan birisiydi

Grand public monte aux médias d'information

ana akım medyada ana haber sunuculuğuna kadar yükseliyor

Offert au public en 2004 Google

2004 yılında da halka arz edildi Google

Le public est le meilleur juge.

Halk en iyi yargıçtır.

Je n'aime pas parler en public.

Herkesin önünde konuşmaktan hoşlanmam.

Personne n'aime être ridiculisé en public.

Kimse herkesin önünde alay edilmekten hoşlanmaz.

Le musée est ouvert au public.

- Müze halka açıktır.
- Müze halka açık.

Cette collection est ouverte au public.

Koleksiyon halka açıktır.

Elle n'aime pas parler en public.

Herkesin önünde konuşmayı sevmez.

Vous avez été un bon public.

Sen iyi bir izleyiciydin.

La bibliothèque est ouverte au public.

Kütüphane halka açıktır.

Le public a tout gobé, non ?

Halk olta iğnesi, olta ve olta kurşunu aldı, değil mi?

Ne le critique pas en public.

Onu herkesin içinde eleştirme.

Tom ne chante jamais en public.

Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.

Je n'aime pas chanter en public.

Herkesin önünde şarkı söylemekten hoşlanmam.

- Nous avions un large public.
- Nous disposions d'un large public.
- Nous avions une assistance nombreuse.

Bizim büyük bir seyircimiz vardı.

- Je me suis habitué à parler en public.
- Je me suis habituée à parler en public.

Topluluk önünde konuşmaya alıştım.

Le public n'a pas voix au chapitre.

halkın yasal bir duruş sergileme hakkı yok.

Notre public avec un nom étrange comme

gibi garip bir isimdeki bir izleyicimiz

Un public nommé Ignorant a dit ceci

Cahil isimli bir izleyicimiz şunu söylemiş

Je ne veux pas dire « le public »

''İzleyiciler'' demek istemiyorum,

N'aie pas peur de parler en public.

Toplum içinde konuşmaktan korkma.

Tu t'habitueras vite à parler en public.

Yakında herkesin içinde konuşmaya alışacaksın.

Le grand public est contre la guerre.

İnsanların çoğu savaşa karşıdır.

Elle devait parler devant un public nombreux.

Büyük bir dinleyici kitlesi önünde konuşmak zorunda kaldı.

Il est habitué à parler en public.

O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

Ne fais pas de scène en public.

Herkesin önünde rezalet çıkarmayın.

Il sait comment se tenir en public.

Toplum içinde nasıl davranacağını bilir.

Elle a l'habitude de parler en public.

Topluluk önünde konuşmaya alışkındır.

Il est difficile de parler en public.

Herkesin içinde konuşmak zordur.

Il était accusé de détournement d'argent public.

Kamu fonlarını israf etmekle suçlandı.

Elle a horreur de s'exprimer en public.

O topluluk önünde konuşmaktan nefret eder.

Je suis allé dans un lycée public.

Ben bir genel liseye gittim.

As-tu déjà chanté pour un public?

Bir izleyici için hiç şarkı söyledin mi?

Avez-vous déjà chanté devant un public ?

Bir dinleyici kitlesi önünde hiç şarkı söyledin mi?

Le jeune pianiste a surpris le public.

Genç piyanist halkı şaşırttı.

Tom est doué pour parler en public.

Tom halka hitap etmede iyidir.

Le public était en grande partie féminin.

Seyirci ağırlıklı olarak kadındı.

Ce parc n'est pas ouvert au public.

Bu park halka açık değildir.

Je n'ai jamais parlé en public auparavant.

Daha önce herkesin önünde hiç konuşmadım.

- Ne le critique pas en public.
- Ne le dénigre pas publiquement.
- Ne le descends pas en public.

Herkesin önünde onun hakkında kötü konuşma!

- Je ne suis pas bon pour parler en public.
- Je ne suis pas bonne pour parler en public.

Ben halkın önünde konuşmakta iyi değilim.

Pour créer cette connexion authentique avec mon public.

seyircimle hakiki bir ilişki kurmak.

Un édifice public est créé pour 10 jours.

10 gün süresince bir topluluk salonu oluşturulur,

Mais ce qui s'est passé était toujours public

ama olan hep halka oluyordu

Ne lave pas ton linge sale en public.

Kirli çamaşırlarını ortaya dökme.

Lorsque la sonnerie retentit, le public prit place.

Zil çaldığında seyirciler koltuklarına oturdular.

Je suis allé au jardin public ce matin.

Bu sabah bir parka gittim.

Parler en public était une épreuve pour Tom.

Halkın içinde konuşmak Tom için bir çileydi.

En Russie soviétique, la télévision regarde le public !

- Sovyet Rusya'sında, televizyon izleyiciyi izler!
- Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!

Dan a exprimé ses convictions racistes en public.

Dan ırkçı inançlarını halkın önünde dile getirdi.

Les billets sont disponibles au public pour 30 $.

Biletler 30 dolara halk için mevcuttur.

Environ la moitié du public était des femmes.

İzleyicilerin yaklaşık yarısı kadındı.

Tom n'est pas habitué à s'exprimer en public.

Tom herkesin önünde konuşmaya alışkın değil.

Tu vas bientôt t'habituer à parler en public.

Yakında herkesin önünde konuşmaya alışacaksın.

Il sait comment capturer l'attention de son public.

Seyircisini nasıl çekeceğini bilir.

Il n'y a pas de système de défenseur public,

Bir kamu avukatı sistemi yok

J'ignore si les poils se hérissent dans le public

Çeşitlilik temalı bir etkinlikte olduğumuzu düşünürsek,

Et d'inviter un public de 5 000 inconnus captifs,

5000 yabancıyı çağırdım,

Et en dépensant l'argent public pour des biens publics,

ve kamu parasını kamu mallarına harcayarak

Le public a ensuite formé des groupes de trois.

Sonra üçerli grup olmalarını istedik.

Parce que quand on regarde nos médias grand public

biz çünkü ana akım medyamıza baktığımızda

Où se trouve le téléphone public le plus proche?

En yakın telefon kulübesi nerede?

Le public pouvait difficilement attendre que le concert commence.

Seyirci konserin başlamasını güçlükle bekleyebildi.

Je ne suis pas habitué à discourir en public.

Herkesin önünde konuşma yapmaya alışkın değilim.

Je me suis rapidement habitué à parler en public.

Kısa sürede herkesin içinde konuşmaya alıştım.

Le sac plastique est devenu l'ennemi public numéro un.

Plastik torba bir numaralı halk düşmanı haline gelmiştir.