Translation of "N'as" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "N'as" in a sentence and their turkish translations:

Tu n'as rien.

Hiçbir şeyin yok.

- Tu n'as pas de fièvre.
- Tu n'as pas de température.

- Senin ateşin yok.
- Ateşin yok.

- Tu n'as pas le choix.
- Tu n'as pas d'autre choix.

Başka seçeneğin yok.

Tu n'as rien dit.

Sen herhangi bir şey söylemedin.

Tu n'as pas faim.

Aç değilsin.

Tu n'as pas compris.

Anlamadın.

Tu n'as rien vu.

Hiçbir şey görmedin.

Tu n'as pas d'imagination.

Senin hiç hayal gücün yok.

Tu n'as rien mangé.

Hiçbir şey yemedin.

Tu n'as pas changé.

Sen değişmedin.

N'as-tu pas d'appétit ?

- İştahın yok mu?
- Canın istemiyor mu?

Tu n'as pas honte ?

Hiç utanman yok mu?

- N'avez-vous pas faim ?
- Tu n'as pas faim ?
- N'as-tu pas faim ?

Aç değil misin?

- Pourquoi n'as-tu pas de petite amie ?
- Pourquoi n'as-tu pas de petite copine ?
- Pourquoi n'as-tu pas de nana ?

Niçin kız arkadaşın yok?

Tu n'as pas mal entendu

Yanlış duymadınız

Tu n'as pas à aimer

sevmek zorunda değilsin

Tu n'as pas à t'inquiéter.

Dünyada bir bakımın yok.

Tu n'as pas totalement tort.

Sen bütünüyle hatalı değilsin.

Tu n'as pas à m'appeler.

Beni aramana gerek yok.

Tu n'as pas assez d'amis.

Yeterince arkadaşın yok.

N'as-tu donc aucune ambition ?

Hiç tutkun yok mu?

Tu n'as qu'à appeler Jean.

Yalnızca Jean'i aramak zorundasın.

N'as-tu pas faim, Tom ?

Aç değil misin, Tom?

Pourquoi n'as-tu rien dit ?

Nasıl olduda bir şey söylemedin?

N'as-tu rien à faire ?

Yapacak bir şeyin yok mu?

Tom n'as pas le permis.

Tom bir ehliyete sahip değil.

Pourquoi tu n'as pas couru ?

Niçin koşmadın?

Tu n'as qu'à faire semblant.

- Sen sadece rol yapıyorsun.
- Öyleymiş gibi davranıyorsun sadece.
- Kendini başka türlü göstermeye çalışmaktasın, hepsi bu.

N'as-tu pas encore mangé ?

Henüz yemek yemedin mi?

Tu n'as aucun sens de l'orientation.

Senin yön duyun yok.

Tu n'as pas du tout changé.

Sen hiç değişmedin.

Tu n'as pas pris de précautions ?

Önlemler almadın mı?

Tu n'as qu'à aller là-bas.

Yapmanız gereken tek şey, oraya gitmek.

Tu n'as pas vu mes clés ?

Anahtarlarımı görmedin mi?

Pourquoi n'as-tu acheté qu'une banane ?

Neden sadece bir tane muz aldınız?

Tu n'as pas besoin de ça.

Ona ihtiyacın yok.

Tu n'as qu'à prendre une décision.

Sadece kararını vermek zorundasın.

Tu n'as pas beaucoup de temps.

Senin fazla zamanın yok.

Tu n'as pas besoin d'être nerveux.

- Sinirli olmana gerek yok.
- Gergin olman gerekmiyor.

Tu n'as aucune honte à avoir.

Bu utanılacak bir şey değil.

Tu n'as pas besoin de m'aider.

Bana yardım etmek zorunda değilsin.

Tu n'as pas une bonne mémoire !

Zayıf bir hafızan var.

Tu n'as pas l'air très bonne.

Çok da iyi görünmüyorsun.

Tu n'as pas saisi mon message?

Mesajımı almadın mı?

Tu n'as pas besoin d'étudier aujourd'hui.

Bugün çalışmanıza gerek yok.

- Tu n'as rien.
- Vous n'avez rien.

Hiçbir şeyin yok.

Pourquoi n'as-tu pas pu dormir ?

Seni ne uyanık tutuyor?

Tu n'as pas chanté, pas vrai ?

Şarkı söylemedin, değil mi?

Pourquoi n'as-tu pas aidé Tom?

Niçin Tom'a yardım etmedin?

Tu n'as pas l'air très bien.

Çok sıcaklamış görünmüyorsun.

Tu n'as pas à travailler aujourd'hui.

Bugün çalışmak zorunda değilsin.

N'as-tu pas entendu un hurlement ?

Bir çığlık duymadın mı?

Tu n'as ni écrit, ni téléphoné.

Ne yazdın ne de telefon ettin.

Tu n'as qu'à fermer les yeux.

Sadece gözlerini kapatmak zorundasın.

Tu n'as pas acheté de pain.

Sen ekmek almadın.

Tu n'as aucune raison d'être triste !

Üzülmek için bir sebebin yok!

Tu n'as pas reçu mes lettres ?

Mektuplarım eline geçmedi mi?

J'espère que tu n'as pas peur.

Umarım korkmuyorsun.

Tu n'as aucune raison d'être ici.

Burada olmak için hiçbir gerekçen yok.

Pourquoi n'as-tu pas aidé Tom ?

- Niçin Tom'a yardım etmedin?
- Tom'a niye yardım etmedin?
- Tom'a niye yardım etmediniz?

- Pourquoi n'as-tu pas acheté une japonaise ?
- Pourquoi n'as-tu pas acheté une voiture japonaise ?

Neden bir Japon arabası almadın?

- Tu n'as jamais eu de copine, n'est-ce pas ?
- N'as-tu jamais eu de partenaire féminine?

Hiç kız arkadaşın olmadı, değil mi?

Parce que tu n'as pas de foi

Çünkü inancınız yok

Pourquoi n'as-tu pas suivi mon conseil ?

Niçin tavsiyemi yapmadın?

Pourquoi n'as-tu pas pu venir hier ?

Dün neden gelemedin?

Tu n'as pas besoin de savoir ça.

Onu bilmene gerek yok.

Tu n'as pas à être une victime.

Bir kurban olmak zorunda değilsiniz.

Tu n'as pas nécessairement besoin d'y aller.

Mutlaka gitmek zorunda değilsin.

Tu n'as pas à justifier ta décision.

Kararını haklı çıkarmak zorunda değilsin.

N'as-tu pas honte de ton comportement ?

Davranma şeklinden utanmıyor musun?

- T'as pas tort.
- Tu n'as pas tort.

Hatalı değilsin.

Pourquoi n'as-tu pas acheté ce véhicule ?

Neden bu arabayı satın aldın?

Pourquoi n'as-tu pas changé le plan ?

Neden planı değiştirmedin?

Tu n'as jamais couché avec une femme ?

- Hiç bir kadınla beraber yatmadın mı?
- Hiç bir kadınla beraber olmadın mı?
- Hiç bir kadınla sevişmedin mi?

N'as-tu jamais perdu ton porte-monnaie ?

Hiç cüzdanını kaybettin mi?

N'as-tu pas encore terminé le repas ?

Yemeğinizi daha bitirmediniz mi?

Tu n'as pas dit le mot magique.

Sihirli kelimeyi söylemedin.

Tu n'as aucun moyen de vérifier ceci.

Bunu doğrulamak için bir yolun yok.

Tu n'as jamais vu un véritable diamant.

Sen asla gerçek bir elmas görmedin.

Tu n'as rien cassé, n'est-ce pas ?

Bir şey kırmadın, değil mi?

Tu n'as pas honte de parler ainsi ?

Bu şekilde konuşmaya utanmıyor musun?

Tu n'as pas besoin de me convaincre.

Beni ikna etmene gerek yok.

Pourquoi n'as-tu pas noté les points importants ?

Konuları niçin not etmedin?

Tu n'as pas vu une agrafeuse par ici ?

Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?

- N'as-tu pas sommeil ?
- N'avez-vous pas sommeil ?

Uykulu değil misin?

Tu n'as pas besoin de parler si fort.

- Çok yüksek sesle konuşmak zorunda değilsiniz.
- Çok yüksek sesle konuşmana gerek yok.

- N'as-tu plus mal ?
- N'avez-vous plus mal ?

Artık acı çekmiyor musun?

- Tu n'as aucune preuve.
- Vous n'avez aucune preuve.

Elinizde delil yok.

- Tu n'as plus d'excuses.
- Vous n'avez plus d'excuses.

- Mazeretlerin tükendi.
- Başka bahanen kalmadı.