Examples of using "Jalouse" in a sentence and their turkish translations:
Maria kıskanç değildi.
O kıskançtır.
Mary kıskanç olacak.
O kıskançtı.
O kıskanç bir kadın.
O kıskanç değil.
Ben kıskançtım.
O biraz kıskanç.
Benim kız arkadaşım çok kıskanç.
Biraz kıskançtı.
Mary biraz kıskançtı.
O biraz kıskanç görünüyordu.
O benim başarımı kıskanıyor.
O kıskançtır.
Kıskanç mısın?
Bizim mutluluğumuzu kıskanıyor.
Ben kıskancım.
Ben çok kıskançtım.
Kıskanç mısın?
Seni kıskanıyordum.
O sadece senin gençliğini kıskanıyor.
O tamamen senin gençliğini kıskanıyor.
Kıskanç olmalı mıyım?
Ay bile onun güzelliğini kıskandı.
O, kuzeninin başarısını kıskanıyordu.
Tom Mary'nin kıskanç olmadığını söyledi.
Onu kıskanıyor musun?
Sen kıskanç olacaksın.
Hâlâ kıskanç mısın?
O başka bir kızla konuştuğunda kıskanıyordu.
Sen kıskançsın.
O kuzeninin başarılarına imreniyordu.
Ben biraz kıskancım.
- Başka bir kızla konuştuğunda onu kıskanıyordu.
- Başka bir kızla konuştuğunda, o kıskanmıştı.
Kıskanç değilim.
Bence kıskanıyorsun.
Neden beni kıskanıyorsun?
Sen beni kıskanıyordun.
O benim kıskanç olduğumu düşünüyor.
O, kıskanç olduğumu düşünüyor.
Sadece kıskanıyorsun, hepsi bu kadar.
Kıskanmak için iyi bir nedenim vardı.
Bence sen kıskançsın.
Sen kıskanç mısın?
Kıskanmıştın, değil mi?
Kendim onun bilincinde değildim, fakat onun başarısını kıskanıyor olabilirim.