Translation of "Disparu" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Disparu" in a sentence and their turkish translations:

disparu

gitti

- Ils ont disparu.
- Elles ont disparu.

Onlar kayboldular.

L'adrénaline avait disparu.

Adrenalin gitmişti.

Le petit disparu.

Kayıp yavru.

D'autres ont disparu

diğerleri ise yok oldu

Elle a disparu.

O kayboldu.

Tout a disparu.

Onun hepsi gitti.

Tom a disparu.

Tom kayboldu.

Et ont-ils disparu?

ve yok mu oldular?

Tout l'argent avait disparu.

Tüm para bitti.

Tout espoir a disparu.

Bütün ümitler kayboldu.

Mon portefeuille a disparu.

- Benim cüzdanım gitti.
- Benim cüzdanım kayboldu.

Tout l'argent a disparu.

Bütün para bitti.

La neige a disparu.

Kar kayboldu.

Notre chat a disparu.

Kedimiz kayıp.

La douleur a disparu.

Ağrı geçti.

Tom semble avoir disparu.

Tom ortadan kaybolmuş görünüyor.

- Tom a juste disparu.
- Tom vient de disparaître.
- Tom a simplement disparu.

Tom gözden kayboldu.

- Le pistolet de Tom a disparu.
- Le flingue de Tom a disparu.

Tom'un silahı kayıp.

100 millions d'arbres ont disparu

100 milyon ağaç yok oldu

Cette vieille tradition a disparu.

O eski gelenek kayboldu.

Toutes mes affaires ont disparu.

Bütün eşyalarım gitti.

Tous ses espoirs ont disparu.

Tüm umutlar söndü.

Toute la nourriture avait disparu.

Tüm yiyecek bitti.

- Sami a disparu.
- Sami disparut.

Sami ortadan kayboldu.

Les traces de Dana ont disparu.

Bakın, Dana'nın izleri burada bitiyor.

Je pense que Tom a disparu.

Sanırım Tom gitti.

La douleur n'a toujours pas disparu.

Ağrı hâlâ gitmedi.

- Tout était parti.
- Tout avait disparu.

Hepsi gitmişti.

- Qui a disparu ?
- Qui s'est éclipsé ?

Kim kayboldu?

Tom a disparu le mois dernier.

Tom geçen ay ortadan kayboldu.

Oh non, mon passeport a disparu.

Oh hayır! Pasaportum kayboldu.

Après tout, la peine a disparu.

Bütün bunlardan sonra acı gitti.

Les parents de Tom ont disparu.

Tom'un ebeveynleri kayıp.

Il a disparu dans la foule.

O, kalabalığın içinde kayboldu.

Les chants de la biodiversité ont disparu.

Biyo-çeşitliliğin melodisinden yoksun.

Et j’ai vite disparu sous la surface,

Kısa bir süre sonra suyun dibini boylamıştım.

La douleur a en majeure partie disparu.

Ağrının çoğu geçti.

Son frère a disparu depuis un moment.

Erkek kardeşi bir süredir kayıp.

Le soleil a disparu derrière les nuages.

Güneş, bulutların ardında kayboldu.

Il a disparu sans laisser de trace.

İz bırakmadan kayboldu.

- Le brouillard a disparu.
- Le brouillard s'estompa.

Sis kayboldu.

J'ai vu que mon vélo avait disparu.

Bisikletimi kaybolmuş buldum.

Après l'éruption volcanique, cette espèce a disparu.

Volkanik patlamadan sonra, bu tür geriledi.

Mon chien a disparu depuis trois jours.

Köpeğim üç gündür kayıp.

- Où étais-tu quand ta femme a disparu, Tom ?
- Où étiez-vous quand votre femme a disparu, Tom ?

Karın kaybolduğunda neredeydin, Tom?

Mon vélo avait disparu lorsque je suis revenu.

Döndüğümde bisikletim yok olmuştu.

Nous avons cherché l'enfant disparu dans les bois.

Kayıp çocuk için ormanı aradık.

- La douleur est partie.
- La douleur a disparu.

Ağrı gitti.

Toute la neige sur la montagne a disparu.

Dağdaki tüm kar yok olmuştu.

- Il a disparu.
- Il a filé.
- Il disparut.

O kayboldu.

Tom a disparu il y a trois jours.

Tom üç gün önce ortadan kayboldu.

Quand Tom ouvra les yeux, Mary avait disparu.

Tom gözlerini açtığında, Mary dışarıdaydı.

Le chat disparu n'a pas encore été retrouvé.

Kayıp kedi henüz bulunmadı.

Quand je suis revenu, ma voiture avait disparu.

Geri döndüğümde arabam yok olmuştu.

Quand je suis rentré, ma voiture avait disparu.

Geri döndüğümde kayıp arabamı buldum.

Sans oxygène, tous les animaux auraient disparu depuis longtemps.

Oksijen olmasaydı bütün hayvanlar uzun zaman önce ortadan kalkmış olurdu.

Les dinosaures ont disparu il y a fort longtemps.

- Dinozorların çok uzun zaman önce nesli tükendi.
- Dinozorların çok uzun zaman önce nesilleri tükendi.

Il n'a pas payé sa dette et a disparu.

O, borcunu ödemedi ve gözden kayboldu.

Son fils a disparu il y a sept ans.

Onun oğlu yedi yıl önce kayboldu.

Mon cher petit chat a disparu depuis une semaine.

Sevgili küçük kedim bir hafta önce kayboldu.

Il se trouve que le garçon a déjà disparu.

Çocuk, o çıkıyor, zaten gözden kayboldu.

La tempête nous a empêché de rechercher l'enfant disparu.

Fırtına, kayıp çocuğu aramamızı engelledi.

Des bijoux d'une valeur inestimable ont disparu du musée.

Paha biçilmez mücevherler müzeden kayboldu.

- Le garçon qui avait disparu a été identifié d'après ses vêtements.
- Le garçon qui avait disparu fut identifié d'après ses vêtements.

Kayıp olan çocuk giysileri ile tespit edildi.

Nous avions un chat, mais un jour il a disparu.

Eskiden bir kedimiz vardı, ancak bir gün kayboldu.

- Tom et Mary sont partis.
- Tom et Mary ont disparu.

Tom ve Mary gittiler.

- L'argent a disparu.
- L'argent a filé.
- L'argent s'en est allé.

- Para bitti.
- Para gitti.

Lorsqu'elle retourna à sa chambre, le bague de diamant avait disparu.

O, odasına döndüğünde elmas yüzük gitmişti.

- Tom a disparu dans la foule.
- Tom disparut dans la foule.

Tom kalabalığın içinde kayboldu.

- Il a disparu en un instant.
- Il disparut en un instant.

Bir anda ortadan yok oldu.

Mon ami a disparu comme un mulet gris dans le brouillard.

Arkadaşım sisteki bir gri katır gibi kayboldu.

Il a complètement disparu. Allons voir de l'autre côté de la montagne.

Şu anda tamamen yok olmuş. Aramaya dağın diğer tarafında devam edelim.

La forêt a disparu à cause de l'abattage en masse des arbres.

Ağaç kesiminden dolayı orman yok oldu.

À cause de la tempête, nous n'avons pas pu rechercher l'enfant disparu.

Fırtınadan dolayı kayıp çocuğu arayamadık.

Quand il se releva, la jeune fille et la chèvre avaient disparu.

O yine ayağa kalktığında kız ve keçi gözden kaybolmuştu.

- Tom disparut sans laisser de traces.
- Tom a disparu sans laisser de traces.

Tom iz bırakmadan ortadan kayboldu.

- Le problème a disparu comme par magie.
- Le problème disparut comme par magie.

Bu sorun sanki sihirle ortadan kayboldu.

De nombreux animaux qui vivaient il y a des milliers d'années ont désormais disparu.

Binlerce yıl önce yaşamış çoğu hayvanın şimdi nesli tükendi.

L'identité du garçon qui avait disparu a été vérifiée grâce aux vêtements qu'il portait.

Kayıp olan çocuğun kimliği giydiği elbiselerle doğrulandı.

J'allais voir tous les jours comment elle allait. Est-ce la dernière fois ? Aura-t-elle disparu ?

Her gün iyi olup olmadığını kontrol ediyordum. "Bu, son gün mü? Onu göremeyecek miyim?" diyordum.

Mais si ce n'est pas une coïncidence, quelque chose est arrivé aux Egyptiens et la technologie a disparu

fakat tesadüf değil ise mısırlılar'a birşey oldu ve teknoloji ortadan kayboldu

Je ne me suis pas rendu compte que mon portefeuille avait disparu jusqu'à ce que je sois rentré.

Eve varıncaya kadar cüzdanımın kayıp olduğunu fark etmedim.

- Un jour, le garçon disparut sans laisser de trace.
- Un jour, le garçon a disparu sans laisser de trace.

Günün birinde oğlan, iz bırakmadan ortadan kayboldu.

Quand je suis arrivé à la maison, je me suis rendu compte que l'une de mes valises avait disparu.

Eve geldiğimde, benim bavullardan birinin kaybolduğunu fark ettim.

- Je sais que Tom est parti.
- Je sais que Tom s'en est allé.
- Je sais que Tom a disparu.

Tom'un gittiğini biliyorum.

Un homme trapu au teint basané a pris le sac à main de Mary et a disparu dans la foule.

Esmer tenli tıknaz bir adam Mary'nin el çantasını kaptı ve kalabalığa doğru ortadan kayboldu.

Si ce navire a disparu, mais si nous regardons à travers un télescope, nous pouvons voir le navire de la même manière

eğer o gemi gözden kayboldu fakat bir teleskopla bakarsak biz gemiyi yine aynı şekilde görebiliyoruz

Les mathématiques sont la partie des sciences qu'on pourrait continuer à faire si on se réveillait demain et découvrait que l'univers avait disparu.

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.

- Tout est parti.
- Tout a disparu.
- Tous partis.
- Toutes parties.
- Tout a foutu le camp.
- Tous ont décampé.
- Toutes ont décampé.
- C'en est fini.

Hepsi gitti.