Translation of "œufs" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "œufs" in a sentence and their turkish translations:

- Bats les œufs.
- Battez les œufs.

Yumurtaları çırpın.

- Tes œufs refroidissent.
- Vos œufs refroidissent.

Yumurtalarınız soğuyor.

- Nous mangions des œufs.
- Nous mangeâmes des œufs.

Biz yumurta yedik.

- Tom a salé ses œufs.
- Tom sala ses œufs.

Tom yumurtalarını tuzladı.

- Vas-tu manger ces œufs ?
- Allez-vous manger ces œufs ?

Şu yumurtaları yiyecek misin?

- J'ai oublié d'acheter des œufs.
- J'ai oublié d'acheter les œufs.

Yumurta almayı unuttum.

Regardez les petits œufs.

Bakın, küçük yumurtalar.

Les œufs de grenouille…

Yediğim kurbağa yumurtaları...

Ce sont des œufs.

Onlar yumurta.

J'adore les œufs durs.

Katı yumurtayı seviyorum.

As-tu des œufs ?

Yumurtan var mı?

Nous mangions des œufs.

Yumurtaları yiyorduk.

Nous avons des œufs.

Biz yumurta yedik.

Je veux des œufs.

Yumurtalar istiyorum.

Combien coûtent les œufs ?

- Yumurtaların maliyeti nedir?
- Yumurtalar ne kadar?

- Je n'aime pas les œufs.
- J'ai une aversion pour les œufs.

Ben yumurta sevmem.

- As-tu oublié d'acheter des œufs ?
- Avez-vous oublié d'acheter des œufs ?

Yumurtaları satın almayı unuttun mu?

- Bats les œufs, s'il te plaît.
- Battez les œufs, s'il vous plaît.

Lütfen yumurtaları çırpın.

Regardez, des œufs de grenouille !

Şuna bakın. Baksanıza. Bunlar kurbağa yumurtaları.

Tous les œufs ont éclos.

Tüm yavrular yumurtadan çıktı.

Je n'aime pas les œufs.

Ben yumurta sevmiyorum.

Tous les œufs se gâtèrent.

Bütün yumurtaları bozuldu.

J'aime beaucoup les œufs durs.

- Lop yumurtayı gerçekten seviyorum.
- Katı yumurtayı çok severim.

Les œufs sont encore chauds.

Yumurtalar hala sıcak.

Tom est allergique aux œufs.

Tom'un yumurtaya alerjisi var.

Il n'aime pas les œufs.

Yumurta sevmez.

Comment veux-tu tes œufs ?

Yumurtanı nasıl istersin?

Comment voulez-vous les œufs ?

Yumurtalarınızı nasıl istersiniz?

Les oiseaux pondent des œufs.

Kuşlar yumurtlar.

Ce sont des œufs d'autruche.

Bunlar devekuşu yumurtaları.

Elle a cuit les œufs.

O yumurtaları kaynattı.

Battez les œufs au fouet.

Bir çırpma teli ile yumurtaları çırp.

Le prix des œufs augmente.

Yumurtaların fiyatı yükseliyor.

Les œufs sont très fragiles.

Yumurtalar çok kırılgandır.

Les tortues pondent des œufs.

Kaplumbağalar yumurtlar.

- Les œufs sont vendus à la douzaine.
- Les œufs se vendent à la douzaine.

Yumurtalar düzine ile satılırlar.

Cela ne s'applique pas qu'aux œufs

Bu sadece yumurtalar için geçerli değil,

Mets les œufs dans le réfrigérateur.

Yumurtaları buzdolabına koy.

Vous marchez sur des œufs, Monsieur.

Tehlikedesin, bayım.

Ils vendent des œufs au supermarché.

Onlar yumurtaları süpermarkette satarlar.

Mets les œufs dans l'eau bouillante.

Kaynar suyun içine yumurtaları koy.

Tom a fait des œufs brouillés.

Tom biraz omlet yaptı.

Ces oies pondent des œufs d'or.

Bu kazlar altın yumurta yumurtlar.

Aucun de ces œufs n'est frais.

Bu yumurtalardan hiçbiri taze değil.

Je décore des œufs de Pâques.

Paskalya yumurtalarını boyuyorum.

Mon neveu est allergique aux œufs.

Yeğenimin yumurtalara alerjisi var.

Je préfère les œufs de caille.

Ben bıldırcın yumurtalarını tercih ederim.

Mettez les œufs dans l'eau bouillante.

Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.

Je mettrai les œufs au réfrigérateur.

Yumurtaları buzdolabına koyacağım.

- Il fait de l'urticaire lorsqu'il consomme des œufs.
- Il fait de l'urticaire lorsqu'il mange des œufs.

O yumurta yediği zaman kurdeşen olur.

- Il y a des œufs dans la boîte.
- Il y a quelques œufs dans la boîte.

Kutuda birkaç yumurta var.

On achète les œufs à la douzaine.

Biz yumurtaları düzine ile alırız.

La poule a fait éclore cinq œufs.

Tavuk beş yumurta yumurtladı.

C'était sa tâche de collecter les œufs.

Yumurtaları toplamak onun işiydi.

Il aime le jambon et les œufs.

O, jambon ve yumurtayı seviyor.

Les œufs peuvent être utilisés comme armes.

Yumurta silah olarak kullanılabilir.

Tous les lézards peuvent pondre des œufs.

Bütün Kertenkeleler yumurtlayabilir

Il y avait dix œufs en tout.

Hepsi on yumurta vardı.

Mélangez de la farine avec deux œufs.

İki yumurtayla çiçeği karıştır.

Faites bouillir l'eau pour cuisiner les œufs.

Yumurtaları pişirmek için suyu kaynat.

Il sortit les œufs un à un.

O, yumurtaları birer birer çıkardı.

Tous ces œufs ne sont pas frais.

Tüm bu yumurtalar taze değildir.

- Pourriez-vous aller au magasin et prendre des œufs?
- Pourrais-tu aller au magasin me chercher des œufs?

Mağazaya gidip biraz yumurta alabilir misiniz?

- Je fais de l'urticaire lorsque je consomme des œufs.
- Je fais de l'urticaire lorsque je mange des œufs.

Ben yumurta yediğim zaman kurdeşen olurum.

Des œufs. Ils sont nichés dans ces ajoncs.

Kuş yumurtaları var. Dikenli karaçalıya yerleştirilmişler.

Si vous avez le choix, évitez les œufs.

Bir seçeneğiniz varsa, yumurtadan uzak durun!

Je voudrais mes œufs très très peu cuits.

Yumurtamı çok, çok az kaynatılmış istiyorum.

Tu sais que je n'aime pas les œufs.

- Yumurtaları sevmediğimi biliyorsun.
- Yumurta sevmediğimi bilirsin.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsun.
- Yumurta sevmediğimi bilirsiniz.
- Yumurta sevmediğimi biliyorsunuz.

Ne tuez pas la poule aux œufs d'or.

- Altın yumurtlayan kazı kesme.
- İşini kendi elinle bozma.

Même une poule noire pond des œufs blancs.

Siyah bir tavuk bile beyaz yumurtalar yumurtlar.

Je vais cuire du bacon et des œufs.

Pastırma ve yumurta pişireceğim.

Le saumon pond ses œufs en eau douce.

Somonlar yumurtalarını tatlı suya bırakır.

Ces œufs se vendent-ils à la douzaine ?

Bu yumurtalar düzineyle mi satılır?

L'un de ces œufs n'a pas encore éclos.

Bu yumurtalardan biri henüz civciv çıkarmadı.

Mon fils n'aime pas les œufs au plat.

- Oğlum kızarmış yumurtayı sevmez.
- Oğlum sahanda yumurtayı sevmez.

Fais attention à ne pas casser les œufs.

Yumurtaları kırmamak için dikkatli ol.

Il y a quelques œufs dans la boîte.

Kutuda birkaç yumurta var.

- On ne fait pas d'omelette sans casser les œufs.
- On ne peut pas faire d'omelette sans casser des œufs.

- Yumurta kırmadan omlet yapamazsın.
- Hem karnım doysun, hem pastam dursun olmaz.

- Ne mets pas tous tes œufs dans le même panier.
- Ne mettez pas tous vos œufs dans le même panier.

Tüm kaynaklarını aynı işe yatırma.

Pour pondre ses propres œufs. Avec moins de prédateurs,

Bu defa o yumurta bırakacak. Etrafta daha az avcı var.

Elles apportent leurs œufs fertilisés dans les bas-fonds

Döllenmiş yumurtalarını sığ sulara getiriyorlar ki...

La poule couve ses œufs jusqu'à ce qu'ils éclosent.

Tavuk civcivlerini çıkarana kadar yumurtalarının üstünde oturur.

On ne fait pas d'omelettes sans casser des œufs.

- Yumurta kırmadan omlet yapamazsın.
- Hem karnım doysun, hem pastam dursun olmaz.

J'ai acheté quelques œufs et un peu de lait.

Birkaç yumurta ve biraz süt aldım.

On ne fait pas d'omelette sans casser des œufs.

Omlet yapmak için bir yumurta kırmak zorundasın.

Ken a été au supermarché pour acheter quelques œufs.

Ken bir miktar yumurta satın almak için süpermarkete gitti.

Les œufs sont-ils une bonne source de protéines ?

Yumurtalar iyi bir protein kaynağı mıdır?

Casser les œufs et séparer les jaunes des blancs.

Yumurtaları kır ve sarıları ve beyazları ayır.

Quelques œufs étaient bons, mais les autres étaient pourris.

Bazı yumurtalar çürük değildi ama onların geriye kalanı çürüktü.

On ne fait pas d'omelette sans casser les œufs.

Yumurtaları kırmadan omlet yapılmaz.

Quand une guêpe pond ses œufs à l'intérieur d'une fleur,

ölmesi ve ayrışması

L'accouplement terminé, elle va maintenant pondre ses œufs sous terre...

Çiftleşme sona erdi. Yumurtalarını bırakmak için yerin altına gidiyor.

La reine des fourmis produit des œufs de quelques secondes

kraliçe karınca ise, bir kaç saniyede bir süreli yumurta üretir

Dans le but de mourir exactement lorsque les œufs écloront.

ve ölüm anını tam yumurtaların çatlayacağı zamana göre ayarlıyordu.

Il a acheté des œufs et du lait au fermier.

O, bir çiftçiden yumurtalar ve süt aldı.