Examples of using "Valoa" in a sentence and their turkish translations:
Işık yoktu.
Bakın, ileride ışık var.
Bir ayna ışığı yansıtır.
Ve bana ışık veriyor. Tamam, gidelim.
Uzakta loş bir ışık gördük.
Tünelin bitiminde bir ışık gördüm.
Bakın, orada bir ışık demeti de var, bakın!
İlki, basit bir UV ışığı kullanmak.
Güneş ışık ve ısı verir.
yani ışığı farklı yansıtıyorlar.
Bu biraz ışık verecektir. Tamam, şimdi yılanı bulmaya çalışalım.
Ama avını görmek için ışığa ihtiyacı var.
Mercanların pigmentleri, zararlı morötesi ışığı emip
Bütün bitkilerin suya ve ışığa ihtiyacı vardır.
Bu tünelden çıkmak için ışığı takip edeceğiz.
ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim. Tüm böcekler ışığa doğru uçacaktır.
İyi bir buluş oldu. Aferin size. Bakın, burada biraz ışık var, gördünüz mü?
Küçülen Ay, çok az ışık anlamına gelir.
Huzurları bozulunca kimyasal reaksiyon aracılığıyla ışık üretiyorlar.
Einstein Güneş'in yerçekiminin ışığı eğeceğini önceden haber verdi.
böceklerin ışığa gelmesini ummak olduğunu düşünüyorsunuz demek?
O, uzakta bir ışık gördü.
Işığı açık bırakma.
Sokak lambaları yeterli ışık vermez.
Mavi ve yeşil renkleri çok iyi görebilen omurgasızlar için karşı konulmazdırlar.
Ne düşünüyorsunuz? El feneri ve şişeyi mi kullanayım? Yoksa UV ışığını mı?
Ne düşünüyorsunuz? El feneri ve şişeyi mi kullanayım? Yoksa UV ışığını mı?
Devasa gözleri ışığı âdeta kana kana içiyor. Böylece karanlıkta çok çevik hareket edebiliyor.
Hatta bu ışığı avlanmakta da kullanıyor olabilirler. Belki de sadece gösterinin tadını çıkarıyorlardır.