Translation of "Edessä" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Edessä" in a sentence and their turkish translations:

- Nukuin TV:n edessä.
- Nukuin television edessä.

Televizyonun karşısında uyudum.

Vaara edessä.

Tehlike önümüzde.

Edessä on valoa.

Bakın, ileride ışık var.

Kuljettaja istui edessä.

Bir sürücü ön koltukta oturdu.

Nähdään teatterin edessä.

Tiyatronun önünde buluşalım.

Nukuin television edessä.

Televizyonun karşısında uyudum.

- Sen tavaratalon edessä on kirjakauppa.
- Tavaratalon edessä on kirjakauppa.

Alışveriş merkezinin önünde bir kitapçı var.

- Mutta ei kuoron edessä.
- Mutta ei sen kuoron edessä.

Fakat koronun önünde değil.

- Mänty seisoo hänen talonsa edessä.
- Honka seisoo hänen talonsa edessä.
- Petäjä seisoo hänen talonsa edessä.

Evin önünde bir çam duruyor.

- Hän suuteli minua kaikkien edessä.
- Hän pussasi minua kaikkien edessä.

Herkesin önünde beni öptü.

Edessä on iso aukio.

Bakın, ileride büyük bir açıklık var.

Vanha kunnon pudotus edessä.

Burada büyük bir uçurum var.

Aseman edessä on pankki.

İstasyonun önünde bir banka vardır.

Rakennuksen edessä on auto.

Binanın önünde bir araba var.

Bussi pysähtyy taloni edessä.

Otobüs evimden önce durur.

Taloni edessä on järvi.

Evimin önünde bir göl var.

Odotan sinua koulun edessä.

Seni okulun önünde bekleyeceğim.

Aseman edessä on suihkulähde.

İstasyonun önünde bir çeşme var.

Hän seisoo oven edessä.

O, kapının önünde duruyor.

Joku seisoo portin edessä.

Birisi kapının önünde duruyor.

Edessä on vaikeita päätöksiä.

Zor kararlar bizi bekliyor.

Taloni edessä on kirsikkapuu.

Evimin önünde bir kiraz ağacı var.

Kirkon edessä on auto.

Kilisenin önünde bir araba var.

Hän on oven edessä.

- O, kapının önünde.
- O kapının önünde.

- Asuimme aseman edessä olevassa hotellissa.
- Me yövyimme eräässä hotellissa aseman edessä.

Biz istasyonun önünde bir otelde kaldık.

Edessä on pudotus. Kulje varovasti.

Burada bir çukur var. Çok dikkat et.

Meillä on pitkä matka edessä.

Ama katetmemiz gereken çok yol var.

Mari nöyryytti Tomia kaikkien edessä.

- Mary, Tom'u herkesin önünde aşağıladı.
- Mary Tom'u herkesin önünde küçük düşürdü.

Hän teki sen henkilökunnan edessä.

O onu personelin önünde yaptı.

Olin sanaton hänen töykeytensä edessä.

Onun kabalığından nutkum kurudu.

Jännittääkö sinua ihmisten edessä puhuminen.

Birçok insanın önünde konuşmanız gerekiyorsa sinirleniyor musunuz?

Aivan taloni edessä on bussipysäkki.

- Evimin hemen önünde bir otobüs durağı var.
- Evimin tam önünde bir otobüs durağı var.

Sinulla on loistelias tulevaisuus edessä.

- Parlak bir gelecek sizi bekliyor.
- Parlak bir gelecek seni bekliyor.

Luotan aina häneen pulman edessä.

Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim.

Tom seisoi vierashuoneen oven edessä.

Tom misafir odası kapısının önünde duruyordu.

Hän istui kannettavansa edessä yöpuvussaan.

O, pijamasının içinde dizüstü bilgisayarının önünde oturdu.

Hän oli voimaton kuoleman edessä.

Ölümün yüzü karşısında güçsüzdü.

Tomi nöyryytti Maria kaikkien edessä.

- Tom, Mary'yi herkesin önünde aşağıladı.
- Tom, Mary'yi herkesin önünde küçük düşürdü.

- Minun taloni edessä oli aiemmin suuri mänty.
- Minun taloni edessä oli aiemmin suuri honka.
- Minun taloni edessä oli aiemmin suuri petäjä.

Eskiden evimin önünde büyük bir çam ağacı vardı.

Tämän bussipysäkin edessä oli aikoinaan ravintola.

Bu otobüs durağının önünde bir restoran vardı.

Hänen vaimonsa meni töihin pakon edessä.

Karısı zorunluluktan dolayı işe başlamıştır.

Kun informaatio on suoraan silmiemme edessä somessa,

Bir bilgi, sosyal medyada gözümüzün önüne düştüğünde

Hyvä löytö. Hyvää työtä. Edessä näkyy valoa.

İyi bir buluş oldu. Aferin size. Bakın, burada biraz ışık var, gördünüz mü?

Pankin edessä oleva parkkipaikka oli aivan täynnä.

Bankanın önündeki otopark tamamen dolu.

Tom pyysi Maria odottamaan häntä kirjaston edessä.

Tom Mary'den onu kütüphanenin önünde beklemesini rica etti.

Viimeinen etappi on edessä. Viemme lääkkeet kylään. Mennään.

Şimdi son hamlemizi yapıp onları köye götürmeliyiz. Hadi.

Meillä on tärkeä tehtävä edessä, ja tarvitsen apuasi.

Oldukça önemli bir görevimiz var ve yardımınız gerekiyor.

Tomi kaiversi alkukirjaimensa koulun edessä olevaan suureen tammeen.

Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.

Maalaus esittää nuorta naista kampaamassa hiuksiaan peilin edessä.

Tablo, aynanın önünde saçlarını tarayan genç bir kadını gösteriyor.

- Hän käveli auton edellä.
- Hän käveli auton edessä.

O, arabanın önünde yürüyordu.

Nuori nainen lauloi ja soitti kitaraa suihkulähteen edessä.

Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu.

- Tom seisoi mikrofonin edessä.
- Tom seisoi mikrofonia vasten.

Tom mikrofonun önünde durdu.

Jotkut miehet olivat syömässä lounasta puiden alla kirjaston edessä.

Kütüphanenin önündeki ağaçların altında öğle yemeklerini yiyen bazı adamlar vardı.

Suihkulähteen edessä oli nuori nainen, joka säesti lauluaan kitaralla.

Çeşmenin önünde gitarıyla kendine eşlik eden genç bir kadın vardı.

- Hän viettää iltansa läppärinsä edessä.
- Hän viettää iltansa läppärinsä ääressä.

O akşamlarını dizüstü bilgisayarının önünde geçirir.

Paksun sumun takia meillä oli vaikeuksia nähdä edessä olevaa tietä.

Yoğun sisten dolayı önümüzdeki yolu zar zor görebildik.

Tomilla ei ollut mitään epäilyksiä niin ison yleisön edessä puhumisesta.

Tom'un böylesine büyük bir izleyicinin önünde konuşma hakkında hiç endişesi yoktu.

- Tom on tottunut puhumaan yleisön edessä.
- Tom on tottunut puhumaan julkisesti.

Tom herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

Tom hakkasi kirveellä sen puun, joka oli talomme edessä sijaitsevassa puutarhassa.

Tom bizim ön bahçemizdeki ağacı balta ile kesti.

Ne ovat nälkäisiä ja täysin riippuvaisia siitä. Sillä on kiireinen yö edessä.

Açlar ve tamamen annelerine bağımlılar. Anneyi yoğun bir gece bekliyor.