Examples of using "Paljoa" in a sentence and their turkish translations:
Ben çok içmedim.
Monica çok çalışmadı.
Tom fazla yemedi.
Avustralya hakkında çok şey bilmiyorum.
Bu çok fazlaya mal olmadı.
Çok ümit yok.
Televizyonu çok fazla sevmem.
O, çok kitap okumaz.
- Fazla vaktimiz yok.
- Bizim fazla zamanımız yok.
Buna o kadar dikkat etmedim.
- Bunu çok kullanmadım.
- Bunu çok fazla kullanmadım.
Çok param yok.
Çok seçeneğim yoktu.
Tom çok fazla hatırlamıyor.
Tom sporlar hakkında çok şey bilmez.
Ailemin fazla parası yoktu.
Bu kurdu çok uzun süre uzak tutamayız.
Biraz acıtacak ama çok değil.
Burada daha fazla kalamayız.
Elimde fazla param yok.
- Çok fazla konuşmazsın, değil mi?
- Çok fazla konuşmuyorsun, değil mi?
Çok şeyin yok, değil mi?
Tom bugün çok iş yapmadı.
- Tom Mary'den çok fazla yaşlı değildi.
- Tom, Mary'den çok daha yaşlı değildi.
Geçen yaz çok yüzmeye gidemedim.
Geçen ilkbaharda pek yağmur almadık.
Japonya silahlara çok para harcamamalıdır.
Tom kendini çok seviyor gibi görünmüyor.
Şişede fazla süt yok.
Buzdolabında çok tereyağ kalmadı.
Tom senden çok fazla hoşlanmıyor gibi görünüyor.
Tom, Mary'nin onu çok fazla sevmediğini anlıyor.
Tom çok şey söylemez.
Hava şimdiden ısınıyor ve burada çok uzun süre hayatta kalamayız.
Hava şimdiden ısınıyor ve burada çok uzun süre hayatta kalamayız.
Fazla zamanım yok. Onunla ilgilenebilir misin?
Burada su da var. Çok yiyecek yok ama sana bunu getirdim.
Çok enerji vermeyecektir ama elbet bir şey verecek.
Tom genç bir öğretmen ve henüz çok öğretim deneyimi yok.
ve burada çok uzun süre hayatta kalamayız. Acele edip birkaç böcek daha yakalamalıyız.
Çok enerji vermeyecektir ama elbet bir şey verecek. Bakın, ağacın kabuğundan bir parça alırsanız
İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler. Çok enerji vermeyecektir, ama elbet bir şey verecek.