Examples of using "Wink" in a sentence and their turkish translations:
Neredeyse gözümü bile kırpmadım.
Tom gözünü bile kırpmadı.
Tom, Mary'ye yine göz kırptı.
Bana bir göz kırptı.
Gözümü kırpmadım.
Neredeyse gözümü kırpmadım.
Tom bana göz kırptı.
Ben Tom'a bir göz kırptım.
Gözümü uyku tutmadı.
Tom gözünü bile kırpmadı.
Sami, Leyla'ya bir göz kırptı.
Tom gözünü bile kırpmadı.
O, gözünü kırpmadı.
Bir göz kırpma onun tek cevabıydı.
Tom, Mary'ye göz kırptı.
Az önce bana göz kırptın mı?
- Yakında döneceğim.
- Kaşla göz arasında geri döneceğim.
Tom Mary'nin John'a göz kırptığını gördü.
Tom'un sana gözünü kırptığını gördüm.
Tom'un Mary'ye göz kırptığını gördüm.
Angela o gece gözünü bile kırpmadı.
Neden sadece bana göz kırptın?
- Dün gece gözlerime uyku girmedi.
- Dün gece gözümü bile kırpmadım.
Tom dün gece gözünü kırpmadı.
Dün gece Tom'un gözüne uyku girmedi.
Tom Mary'nin ona göz kırpacağını biliyordu.
Tom'un bu gece gözünü kırpmayacağından eminim.
Bu gürültüyle gözümü bile kırpamadım.
Tom'un göz kırptığını gördüm.
Tom dün gece gözünü kırpmadığını söyledi.
Dün gece göz kırpmadan uyumadığına bahse girerim.
O göz açıp kapayıncaya kadar bana katıldı.
Tom bana göz kırptı.
Tom, Mary'ye göz kırptı.
Tom'a göz kırptım.
Dün gece bir gıdım uyumadım.
Dün gece neredeyse hiç uyuyamadım.
O kadar heyecanlıydım ki gözümü kırpmadım.
Tom, Mary'nin ona göz kırpmasını bekledi.
- Yakında geri döneceğim.
- Kaşla göz arasında geri döneceğim.
- Hemen geri döneceğim.
Tanıdıklar arasında, en ufak ipuçlarının her biri neler olup bittiğini bilmek için yeterlidir.
- Birazdan dönerim.
- Hemen dönerim.