Translation of "Wink" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Wink" in a sentence and their turkish translations:

- I scarcely slept a wink.
- I barely slept a wink.

Neredeyse gözümü bile kırpmadım.

- Tom hasn't slept a wink.
- Tom didn't sleep a wink.

Tom gözünü bile kırpmadı.

Tom gave Mary another wink.

Tom, Mary'ye yine göz kırptı.

He gave me a wink.

Bana bir göz kırptı.

I didn't sleep a wink.

Gözümü kırpmadım.

I barely slept a wink.

Neredeyse gözümü kırpmadım.

Tom gave me a wink.

Tom bana göz kırptı.

I gave Tom a wink.

Ben Tom'a bir göz kırptım.

I haven't slept a wink.

Gözümü uyku tutmadı.

Tom didn't sleep a wink.

Tom gözünü bile kırpmadı.

Sami gave Layla a wink.

Sami, Leyla'ya bir göz kırptı.

- Tom hasn't slept a wink.
- Tom didn't sleep a wink.
- Tom didn't even blink.

Tom gözünü bile kırpmadı.

He did not sleep a wink.

O, gözünü kırpmadı.

A wink was his only answer.

Bir göz kırpma onun tek cevabıydı.

Tom gave Mary a big wink.

Tom, Mary'ye göz kırptı.

Did you just wink at me?

Az önce bana göz kırptın mı?

I'll be back in a wink.

- Yakında döneceğim.
- Kaşla göz arasında geri döneceğim.

Tom saw Mary wink at John.

Tom Mary'nin John'a göz kırptığını gördü.

I saw Tom wink at you.

Tom'un sana gözünü kırptığını gördüm.

I saw Tom wink at Mary.

Tom'un Mary'ye göz kırptığını gördüm.

Angela didn't sleep a wink that night.

Angela o gece gözünü bile kırpmadı.

Why did you just wink at me?

Neden sadece bana göz kırptın?

I didn't sleep a wink last night.

- Dün gece gözlerime uyku girmedi.
- Dün gece gözümü bile kırpmadım.

Tom didn't sleep a wink last night.

Tom dün gece gözünü kırpmadı.

Tom couldn't sleep a wink last night.

Dün gece Tom'un gözüne uyku girmedi.

Tom knew Mary would wink at him.

Tom Mary'nin ona göz kırpacağını biliyordu.

I bet Tom doesn't sleep a wink tonight.

Tom'un bu gece gözünü kırpmayacağından eminim.

With this noise, I couldn't sleep a wink.

Bu gürültüyle gözümü bile kırpamadım.

- I saw Tom blink.
- I saw Tom wink.

Tom'un göz kırptığını gördüm.

- Tom said he didn't sleep a wink last night.
- Tom said that he didn't sleep a wink last night.

Tom dün gece gözünü kırpmadığını söyledi.

I'll bet you didn't sleep a wink last night.

Dün gece göz kırpmadan uyumadığına bahse girerim.

She joined me in a wink of an eye.

O göz açıp kapayıncaya kadar bana katıldı.

- Tom winked at me.
- Tom gave me a wink.

Tom bana göz kırptı.

- Tom gave Mary a wink.
- Tom winked at Mary.

Tom, Mary'ye göz kırptı.

- I winked at Tom.
- I gave Tom a wink.

Tom'a göz kırptım.

Last night I did not get a wink of sleep.

Dün gece bir gıdım uyumadım.

I could hardly get a wink of sleep last night.

Dün gece neredeyse hiç uyuyamadım.

I was so excited that I couldn't sleep a wink.

O kadar heyecanlıydım ki gözümü kırpmadım.

Tom expected Mary to wink at him, but she didn't.

Tom, Mary'nin ona göz kırpmasını bekledi.

- I will be back soon.
- I'll be back in a wink.
- I'll be right back.
- I'll come back soon.
- I'll be back right away.

- Yakında geri döneceğim.
- Kaşla göz arasında geri döneceğim.
- Hemen geri döneceğim.

- A nod is as good as a wink to a blind horse.
- Among familiars, the merest hint suffices each to know what's going on.

Tanıdıklar arasında, en ufak ipuçlarının her biri neler olup bittiğini bilmek için yeterlidir.

- I will be back soon.
- I'll be back soon.
- I'll be back in a wink.
- I'll be right back.
- I'll be back in a jiffy.
- I'll be back right away.

- Birazdan dönerim.
- Hemen dönerim.