Examples of using "Dried" in a sentence and their turkish translations:
Tom gözlerini kuruladı.
hatta kuru bez yok,
Yüzümü kuruladım.
- O, gözlerini sildi.
- O, gözlerini kuruladı.
O gözyaşlarını kuruladı.
Ağzım kurudu.
Kuru üzüm kurutulmuş üzümdür.
Tom bulaşıkları kuruladı.
Ben bulaşıkları kuruladım.
Ben kendimi kuruladım.
Giysilerin kurudu mu?
Tom ellerini kuruladı.
- Yanni kuru incir satıyor.
- Yanni incir kurusu satıyor.
Favori kurutulmuş meyven nedir?
Boya henüz kurumadı.
Nehir kurudu.
Gölet kurudu.
Boğazım kurudu.
Favori kurutulmuş meyven nedir?
Tom saçını havlu ile kuruladı.
O, bir havlu ile kendini kuruladı.
Güneşte kendilerini kuruladılar.
Ben biraz kurutulmuş tuzlu sığır eti buldum.
Tom bir havluyla kurulandı.
O, gözleri kuruyuncaya kadar ağladı.
Gölet geçen yaz kurudu.
- Kuru etiniz var mı?
- Kurutulmuş tuzlanmış sığır etin var mı?
Tom, kuru incir bağımlılığından muzdarip.
Kuru incir yemeyi bırakamam.
Kurutulmuş balık benim damak tadıma uygun değil.
Bu meyveler güneşte kurutuldu.
O, yüzünü bir havlu ile kuruladı.
Gölet sıcak havada kurudu.
Tom banyo havlusu ile kendini kuruttu.
Tom ellerini bir havluyla kuruladı.
Güneş toprağı kuruttu.
Kuyu uzun zamandır kurudu.
- Tom, saçını bir havluyla kuruladı.
- Tom, saçlarını bir havluyla kuruladı.
Ben çamaşırı kurutmak zorundayım.
Mary ellerini önlüğünde kuruladı.
Tom kıyafetlerini ateşin yanında kuruttu.
Saçlarını bir havluyla kuruladı.
Bebeği temiz bir havluyla kuruladı.
Ateşin yanında ıslak elbiselerini kuruttu.
Bahçedeki tüm çiçekler kurudu.
O yüzünü kuruttu ve saçını fırçaladı.
Yapay göl sıcak havada kurudu.
Tom bulaşıkları yıkadı ve Mary onları kuruladı.
Arabanın lastikleri kuru çamurla kaplanmıştı.
Bulaşıkları yıkadı ve onları kuruladı.
Tom küçük bir havluyla ellerini kuruladı.
Ben büyük bir banyo havlusu ile kendimi kuruladım.
Bugünkü kahvaltı kurutulmuş uskumru ve miso çorbası idi.
Tom'un bana verdiği havluyla kendimi kuruttum.
Sen hiç saç kurutma makinesi ile saçını kuruttun mu?
Tom banyodan çıktı ve kurulandı.
Tom'un bana verdiği havluyla kendimi kuruttum.
Dün büyük bir torba kuru incir satın aldım.
mürekkep kuruduğunda bilgiyi değiştiremezdiniz.
Tom küvetten çıktı ve kendini kuruladı.
Tom saçını fönledi.
Tom sudan çıktı ve kendini kuruladı.
Tom havuzdan çıktı ve kendini kuruladı.
Küvetten çıktım ve kendimi kuruladım.
Onu o kuru incir torbasıyla yalnız bırakma.
Bulaşık beziyle lavaboyu kuruladım ve şimdi o kuru.
Kurumuş giysilerim aniden yağmur yağdığı için ıslanır.
Tom duştan çıktı ve havluyla kurulandı.
Tom banyodan çıktı, kurulandı ve elbiselerini giydi.
Göz pınarları kuruyana kadar ağladı.
Tom havluyla yüzünü kuruladı.
Tom, Mary'nin gözyaşlarını sildi.
İkinci ayın yirmi yedinci günü toprak tamamen kurumuştu.
Tom, gözlüğünün camlarını ılık, sabunlu suyla yıkayıp onları bir bezle kuruttu.
Tom küvetten çıkıp, Meryem'in kendisine vermiş olduğu yeni havluyla kurulandı.
Benim kahvaltım genellikle sütlü kahve, bir parça ekmek ve reçel, küçük bir muz, bir dilim portakal ve birkaç kurutulmuş erikten oluşur.
Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı. Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.
Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın kurumuş olduğunu gördü.