Translation of "Shooting" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Shooting" in a sentence and their turkish translations:

- Stop shooting.
- Stop shooting!

Ateş etmeyin.

Someone's shooting.

Birisi ateş ediyor.

I'm shooting.

Ben ateş ediyorum.

We're shooting.

Ateş ediyoruz.

They started shooting.

Onlar ateş etmeye başladı.

Tom started shooting.

Tom ateş etmeye başladı.

We heard shooting.

Silah atışı duyduk.

Look, a shooting star!

Bak, yıldız kayıyor!

They're shooting at me.

Onlar bana ateş ediyorlar.

Shooting stars are meteorites.

Kayan yıldızlar meteoritlerdir.

They're shooting at us.

Onlar bize ateş ediyorlar.

The shooting has stopped.

Çekim durdu.

Sami began shooting everybody.

Sami herkese ateş etmeye başladı.

Tom was shooting baskets.

- Tom basketleri atıyordu.
- Tom basket atıyordu.

Even shooting their own porn

hatta gerçek vücut çeşitliliğini destekleyen,

The shooting started around noon.

Çekim yaklaşık öğleyin başladı.

What are you shooting at?

Neye ateş ediyorsun?

What was Tom shooting at?

Tom neye ateş ediyordu?

Look at that shooting star.

Şu kayan yıldıza bak.

Oh, look, a shooting star!

Aa, bak, bir göktaşı!

The shooting occurred Monday morning.

Silahlı saldırı pazartesi sabahı meydana geldi.

The shooting occurred early Monday.

Silahlı saldırı pazartesi günü erken saatlerde meydana geldi.

Who was Tom shooting at?

Tom kime ateş ediyordu?

- I have seen a shooting star once.
- I've seen a shooting star once.

- Bir zamanlar bir yıldız kayması gördüm.
- Bir defasında bir yıldız kayması gördüm.

No one's shooting at us now.

Artık kimse bize ateş etmiyor.

- Hold fire.
- Don't shoot.
- Stop shooting.

Ateş etme.

Look! There goes a shooting star.

- Bak! Orada göktaşı gidiyor.
- Bak! Orada meteor gidiyor.

The police are investigating the shooting.

Polis silahla yaralamayı soruşturuyor.

- They started firing.
- They started shooting.

Onlar ateş etmeye başladılar.

I just saw a shooting star.

Az önce kayan bir yıldız gördüm.

Tom couldn't imagine himself shooting anyone.

Tom kendini birini vururken hayal edemedi.

The soldier disdained shooting an unarmed enemy.

Asker silahsız bir düşmana ateş etmeyi reddetti.

The man suddenly started shooting his gun.

Adam aniden silahını ateşlemeye başladı.

It's like shooting fish in a barrel.

- Bu çok kolay.
- Bu çocuk oyuncağı.
- Tereyağından kıl çeker gibi.

When the shooting began, I just prayed.

Çatışma başladığında, sadece dua ettim.

- Tom started shooting.
- Tom began to shoot.

Tom ateş etmeye başladı.

Did Tom say anything about the shooting?

Tom çekim hakkında bir şey söyledi mi?

Do you think the shooting was accidental?

Atışın kazara olduğunu düşünüyor musunuz?

Sami's neighbors were questioned about the shooting.

Sami'nin komşuları ateş etme hakkında sorgulandı.

Sami was killed in a mosque shooting.

- Sami bir cami saldırısında vurularak öldürüldü.
- Sami bir camiye yapılan silahlı saldırıda öldü.

Stop shooting the breeze and get to work!

Gevezeliği kesin ve işe dönün!

Be careful, this guy has a shooting license!

Dikkatli ol, bu adamın ateş etme ruhsatı var!

I am shooting with a Russian machine-gun.

Ben bir Rus makineli tüfekle ateş ediyorum.

Tom was killed in a drive-by shooting.

Tom bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.

The other policemen began shooting at the crowd.

Diğer polisler kalabalığa ateş etmeye başladı.

Tom and Mary were just shooting the breeze.

Tom ve Mary sadece çene çalıyorlardı.

When you see a shooting star, make a wish.

Kayan bir yıldız gördüğünde bir dilek tut.

Every time I practice shooting, I miss the target.

Her zaman atış yaparım, hedefi ıskalarım.

A group of militia saw him and began shooting.

Bir grup milis onu gördü ve ateş açmaya başladı.

Tom has been accused of shooting an unarmed man.

Tom silahsız bir insanı vurmakla suçlandı.

Sami grabbed the weapon and started shooting at Layla.

Sami silahı kavradı ve Leyla'ya ateş etmeye başladı.

He came out shooting, same as you said he would.

Onun yapacağını söylediğin gibi o ateş ederek ortaya çıktı.

People often refer to meteors as "falling" or "shooting" stars.

İnsanlar sık ​​sık göktaşlarına "düşen" veya "çekim yapan" yıldızlar derler.

Shooting from a low angle makes your legs appear longer.

Düşük açıdan çekim yapmak bacaklarınızı daha uzun gösterir.

You just suddenly see... lobsters just shooting out of the reef.

Istakozların bir anda resiften fırladığını görüyorsunuz.

- It's like shooting fish in a barrel.
- This is child's play.

Bu çocuk oyuncağı.

Shooting stars can fly across the sky in less than a second.

Kayan yıldızlar bir saniyeden daha az bir sürede gökyüzünü geçebilir.

If only you'd thought of that before shooting your big mouth off.

- Keşke bilip bilmeden konuşmadan önce onun hakkında düşünseydin.
- Keşke desteksiz atmadan önce onun hakkında düşünseydin.

While Tom looked out the window a shooting star crossed the sky.

Tom pencereden dışarı bakarken, kayan bir yıldız, gökyüzünü geçti.

On the first mountain of our life, when we're shooting for our career,

Hayatımızın ilk dağında, kariyeri yakalamaya çalışırken

Tom was on the other side of town at the time of the shooting.

Tom vurulduğu zaman kasabanın diğer tarafındaydı.

That shooting plan is clear from the very first page of the script: “The action of the story is continuous.”

Bu çekim planı senaryonun en başından beri netti: "Hikayenin akışı kesintisizdir."

"This is the police. Would you mind coming down to the station?" "W-why?" "You can't think it's not a crime to go shooting guns off in the middle of town?!"

"Ben polisim. Karakola kadar gelir misiniz?” "N-neden?" “Şehrin ortasında silahla ateş etmenin suç olmadığını mı düşünüyorsun?”