Translation of "Precious" in Turkish

Time is precious.

Zaman değerlidir.

Freedom is precious.

Özgürlük değerlidir.

Everything is so precious.

- Her şey çok pahalı.
- Her şey çok değerli.

Silk is very precious.

İpek çok değerlidir.

You're precious to me.

Sen benim için değerlisin.

You're losing precious time.

Değerli zaman kaybediyorsunuz.

We're wasting precious time.

Değerli zamanımızı boşa harcıyoruz.

You're wasting precious time.

Değerli zamanı boşa harcıyorsun.

- Nothing is as precious as love.
- There's nothing as precious as love.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Sevgi kadar değerli hiçbir şey yoktur.

Life on Earth is precious.

Dünya'daki yaşam kıymetlidir.

He is precious to us.

O bizim için değerlidir.

This region produces precious minerals.

Bu bölge, değerli madenler üretir.

All socks are very precious.

Tüm çoraplar çok değerlidir.

We have precious little time.

Değerli çok az zamanımız var.

Tom is precious to us.

Tom bizim için değerli.

Sometimes water becomes a precious commodity.

Bazen su kıymetli bir meta olur.

Water is as precious as air.

- Su, hava kadar değerlidir.
- Su, hava kadar kıymetlidir.

Nothing is as precious as friendship.

Arkadaşlık kadar değerli bir şey yoktur.

Nothing is as precious as love.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Hiçbir şey aşk kadar değerli değildir.

Nothing is so precious as time.

Hiçbir şey zaman kadar değerli değildir.

Time is the most precious thing.

Zaman en değerli şeydir.

Gold is more precious than iron.

Altın demirden daha kıymetlidir.

Perry obtained precious information from him.

Perry ondan değerli bilgiler elde etti.

Health is the most precious thing.

Sağlık en değerli şeydir.

The beauty of nature is precious.

Doğanın güzelliği değerlidir.

The precious stone belonged to Tom.

Mücevher Tom'a aitti.

The diamond is a precious stone.

- Elmas kıymetli bir taştır.
- Elmas değerli bir taştır.

Love is more precious than gold.

Aşk altından daha değerlidir.

Thanksgiving is a precious family time.

- Şükran günü, değerli bir aile zamanıdır.
- Şükran Günü değerli bir aile vaktidir.

Collect precious moments, no material things!

Maddi şeyler değil, değerli anları biriktir!

- Health is the most precious thing we have.
- Our health is our most precious possession.

Sağlığımız bizim en değerli varlığımız.

Unfortunately, that crash ruined this precious medicine.

Maalesef kaza, bu değerli ilaçları mahvetmiş.

Your friendship is most precious to me.

Arkadaşlığın benim için değerli.

Friendship is more precious than anything else.

Dostluk her şeyden daha değerlidir.

Friendship is the most precious of all.

Dostluk hepsinin en değerlisidir.

My children are very precious to me.

Çocuklarım benim için çok değerlidir.

Friendship is as precious as anything else.

Dostluk herhangi bir şey kadar değerlidir.

These books are very precious to us.

Bu kitaplar bizim için çok değerli.

Water is more precious than oil here.

Su burada yağdan daha değerlidir.

Number one: We start with some precious thought,

İlk olarak; bazı değerli düşüncelerle başlıyoruz

My father said a number of precious things.

babam çok değerli bir iki kelam etti.

Health is the most precious thing we have.

Sağlık sahip olduğumuz en değerli şey.

Honor is the most precious thing we possess.

Onur sahip olduğumuz en değerli şey.

Gold is more precious than any other metal.

Altın diğer bütün metallerden daha değerlidir.

A mine is where you find precious minerals.

Bir maden değerli madenleri bulduğun yerdir.

The most precious thing in life is moments.

Hayattaki en önemli şey anlardır.

Tom stole a precious stone and pawned it.

Tom değerli bir taş çaldı ve onu rehin bıraktı.

Tom analyzed the precious stone at his lab.

Tom Laboratuarda kıymetli taş analizi yaptı.

Time is the most precious thing of all.

Zaman hepsinin en değerlisidir.

Gold is the most precious of all metals.

Altın tüm metallerin en değerlisidir.

Language death is loss of precious scientific data.

Dil ölümü, değerli bilimsel verilerin kaybedilmesidir.

Beginning with the most precious thing of all, life.

hepsinin en önemlisi olan yaşam ile başlıyoruz.

Each moment is so precious because it's so short.

Her an çok değerli çünkü hayatı çok kısa.

Nothing is more precious to her than the brooch.

Ona hiçbir şey broşundan daha değerli değildir.

There is no treasure more precious than a child.

Bir çocuktan daha değerli hazine yoktur.

It's said that nothing is more precious than time.

Hiçbir şeyin zamandan daha değerli olmadığı söylenir.

Time is the most precious thing in the world.

Zaman, dünyadaki en değerli şeydir.

A kiss is one of life's most precious gifts.

Bir öpücük yaşamın en değerli armağanlarından biridir.

My father used to say that time is precious.

Babamın o zaman söylediği kıymetli.

She'd made me realize just how precious wild places are.

Vahşi doğanın ne kadar değerli olduğunu anlamamı sağladı.

Oil is more precious than human life to you, right?

Petrol sizin için insan hayatından daha değerlidir, değil mi?

Every language is equally precious and valuable to its speakers.

Her dil konuşanları için eşit ölçüde değerli ve kıymetlidir.

You can't destroy the precious bond between mother and child.

Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.

A plane carrying precious cargo has crash-landed in the desert.

Önemli bir yük taşıyan bir uçak çöle düştü.

It is often said that nothing is more precious than time.

Genellikle hiçbir şeyin zamandan daha değerli olmadığın söylenilir.

Time is a precious thing, so we should make the best use of it.

Zaman çok değerli bir şeydir, bu yüzden onu en iyi şekilde kullanmamız gerekir.