Examples of using "Plain" in a sentence and their turkish translations:
Gerçeğin ta kendisini konuş.
Açıkça konuşur.
- Düpedüz yanlış bu.
- Bu bariz yanlış.
O, açık görüş içinde.
O açık konuşan biri.
Sadece beyaz kağıt yeterli.
Onun söylemek istediği oldukça açık.
Onu sade bir dille açıklayın.
Sade, basit açıklamalar yapar.
O sade görünümlü bir kız.
Bunu sade bir dille açıkla.
- Bu, gün gibi ortada.
- Gün gibi aşikar.
- Gün gibi açık.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.
Bu yeterince sade değil, değil mi?
Bana sade bir türkçeyle anlat.
Biz sade yemek yemeğe alışkınız.
Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
O, düz mavi bir elbise giydi.
Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
Sade yoğurt ve soya sütü ekleyin.
Nehir düzlükte menderesler çiziyor.
Bu otel iyi sade yemek servis eder.
Mary basit bir beyaz elbise giydi.
Mary düz bir mavi elbise giydi.
Kent bir ova üzerindedir.
Tom düz, sıradan bir çocuktu.
Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
Mary düz görünümlü bir kızdır.
Bu yüzden mahkemede sade bir İngilizceyle konuşurum.
- Bunu sade bir İngilizce ile söyleyebilir misiniz?
- Bunu sade bir Türkçe ile söyleyebilir misiniz?
Onu sade bir dille söyleyebilir misin?
Onu herkesin anlayabileceği bir şekilde açıklar mısınız?
Yalın bir İngilizce ile konuşma yaptı.
İzin ver demek istediğimi netleştireyim.
Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
Tom, Mary'ye düz beyaz bir zarf verdi.
Calvin Coolidge sessiz ve sade görünümlüydü.
Senin suçlanacağın belli.
Fadıl cinayetten ceza almadı. Sade ve basit.
Ben sadece sıradan bir ofis çalışanıyım.
Dikkat etmediğin oldukça açık.
Bunu daha önce yaptığın açık.
Bu ovada sürpriz bir saldırı neredeyse imkansızdır.
- Bu apaçık.
- Bu, gün gibi ortada.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.
Sade bir İngilizceyle yazılmış bu kitabı okumak kolay.
Onunla evlenmek istediğini açıkladı.
Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
O, onunla evlenmek istediğini açıkça belirtti.
Meryem oldukça sıradan biri, ama Tom onu bulunmaz Hint kumaşı gibi görüyor.
O ülkede birçok şehir kıyı düzlüğünde bulunurlar.
O, üniversiteye gitmek istediğini açıkça ortaya koydu.
Tom onu yapmak istemediğini açıkça ortaya koydu.
Kitap sade bir İngilizce ile yazıldığında senin tarafından bile okunabilir.
Kitap düz İngilizce ile yazıldığı için yeni başlayanlar için uygundur.
Şimdi bereketli bir ovanın olduğu yerde çölden başka bir şey yok.
Justin'in evi polis tarafından basıldı ve onlar açıkta kokain buldular.
Tom Mary'nin işi tek başına yapmasını istediğini açıklığa kavuşturdu.
Tom'un Meryem'e vurgun olduğu ayan beyan ortada.
Düz arazi, herhangi bir engelden yoksun olan zemin savaş tekniklerine oldukça uygun gözüküyor.
Şehir çok ağır tahkimliydi. Bayır ve uçurumların en dik yerinde , çevre ovadan oldukça yüksek bir yerdeydi.
Parası için onunla evlendi ve onun sıradan yaşantısına katlanamadı.
Giydiği kıyafetler her zaman sade.
Ben bu düz kravatı sevmiyorum. Bana daha renkli bir tane gösterin.