Examples of using "Nerve" in a sentence and their turkish translations:
- Bu ne cüret?
- Ne cesaret!
Sendeki de iyi cesaret.
Bu sinir bozucu.
Siyatik sinir insan vücudundaki en uzun sinirdir.
Çok sinirlisin.
Hassas bir noktaya değindim mi?
Tom neredeyse cesaretini kaybetti.
Ben onun sinirine şaşırıyorum.
Tom'un siniri yok.
Senin cesaretin yok.
Sinirlerim boşaldı.
Çok sinirlisin.
Moralimi bozduğumu düşünüyorum.
Bu ne cüret?
Sonunda cesaretini kaybettin mi?
Bu sinir bozucu deneyimdi.
- Canını sıktım mı?
- Moralini bozdum mu?
Görünen o ki hassas bir noktaya dokunduk.
O onu söylemeye cüret etti.
O adamın çok fazla cesareti var.
Onu söyleyecek cesareti vardı.
Gerçekten çok cesursunuz!
Onun parayı istemek için cesareti vardı.
Beni görmezden gelmeye cüret etmelisin.
Onu izlemeye cüret edemem.
Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.
Tom'un ortaya çıkmaya yüzü yoktu.
Ken'in onu tekrar denemek için cesareti yoktu.
Tom nihayet Mary'ye çıkma teklif etmeye cesaret etti.
Tom gerçeği söyleyecek cesarete sahip değildi.
Tom hakime bağıracak kadar sinirliydi.
Tom onu tekrar yapmaya cüret etmedi.
Tom'un ortaya çıkmamaya yüzü yoktu.
Hakime bağırmaya cüret edebildi.
Sinir uçları ve kan damarlarıyla dolu olduğundan son derece hassastır.
Tom'un göstermeye cüret ettiğine inanamıyorum.
- Tom'a o soruyu sormaya cüret etmedim.
- Tom'a o soruyu sormaya yüzüm tutmadı.
Tom, bunu tekrar yapacak cesareti olmadığını söyledi.
Bugün, sinir koruyucu prostatektominin bir kısmını kendisi yapmayı umuyor;
Senden borç istemeye cesaretim yok.
Beyinde yaklaşık yüz milyar sinir hücresi vardır.
Tom Mary'yi öpmek istedi fakat denemek için cesareti yoktu.
Söyledikleri bir şey damarına basmış olmalı ki onlara bağırmaya başladı.