Translation of "Life's" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Life's" in a sentence and their turkish translations:

Life's not easy.

Hayat kolay değil.

Life's a roller coaster.

Hayat inişli çıkışlı.

Life's nature is cyclic.

Yaşamın doğası döngüseldir.

Life's nature is inexplicable.

Hayatın doğası açıklanamaz.

Life's a funny thing.

Yaşam eğlenceli bir şey.

My life's a contradiction.

Hayatım bir çelişkidir.

That's my life's ambition.

O benim hayatımın tutkusu.

My life's at stake.

Benim yaşamım tehlikede.

Her life's at stake.

Yaşamı tehlikede.

His life's at stake.

Onun yaşamı tehlikede.

That shaped my life's work.

hayatımın işini şekillendirdi.

- Life is good.
- Life's good.

Yaşam güzeldir.

My life's an open book.

Hayatım açık bir kitap.

- Life is unfair.
- Life's unfair.

Hayat adil değil.

Tom, your life's in danger.

Tom, hayatın tehlikede.

What is life's greatest pleasure?

Hayatın en büyük zevki nedir?

- Life is short.
- Life's short.

Hayat kısa.

This is my life's ambition.

Bu benim yaşam tutkum.

Life's been good to me.

Hayat bana karşı iyiydi.

Life's purpose is to be happy.

Yaşamın amacı mutlu olmaktır.

Life's short, so I use Python!

Hayat kısa, bu yüzden Python kullanıyorum!

Life's a bitch, then you die.

Hayat bir kaltak, öyleyse sen ölürsün.

My whole life's in your hands.

Benim bütün hayatım senin ellerinde.

Their life's really not so bad.

Onların hayatı gerçekten o kadar da kötü değil.

It's one of life's greatest pleasures.

Bu, hayatın en büyük zevklerinden biridir.

- Life is unfair.
- Life isn't fair.
- Life's not fair.
- Life's unfair.
- Life is not fair.

- Hayat adil değil.
- Hayat adaletli değil.

Reading is one of life's great pleasures.

Okumak, yaşamın büyük keyiflerinden biridir.

Tom told me my life's in danger.

Tom bana hayatımın tehlikede olduğunu söyledi.

You're just running away from life's problems.

Sadece hayat sorunlarından kaçıyorsun.

Food is one of life's greatest pleasures.

Yemek hayatın en büyük zevklerinden biridir.

Eating is one of life's great pleasures.

Yemek hayatın harika zevklerinden biridir.

Sex is one of life's greatest pleasures.

Seks hayatın en büyük zevklerinden biridir.

Science can't solve all of life's problems.

Bilim hayatın sorunlarının hepsini çözemez.

Life's too short to drink bad wine.

Hayat kötü şarap içemeyecek kadar çok kısa.

Life's too short to drink cheap wine.

Hayat ucuz şarap içemeyecek kadar çok kısa.

Science does not solve all of life's problems.

Bilim tüm yaşam sorunlarını çözemez.

Birth is the starting point for life's adventures.

Doğum, yaşam macerası için başlama noktasıdır.

Life's aspirations come in the guise of children.

Hayatın özlemleri çocukların kılığında gelir.

You're just sweeping life's problems under the rug.

Sen sadece hayat sorunlarını halının altına süpürüyorsun.

And I've made it part of my life's mission

Ben de Afrika'daki cadı suçlamalarını ve zulmü sona erdirmeyi

Life's not like that at all. It's completely different.

Hayat hiç de öyle değil. Tamamen farklı.

- Your life's in danger.
- Your life is in danger.

- Hayatın tehlikede.
- Hayatınız tehlikede.

- My life's been good.
- My life has been good.

Hayatım iyiydi.

A kiss is one of life's most precious gifts.

Bir öpücük yaşamın en değerli armağanlarından biridir.

- Tom's life is in danger.
- Tom's life's in danger.

Tom'un hayatı tehlikede.

Having a family is one of life's greatest thrills.

Bir aileye sahip olmak hayatın en büyük gerilimlerinden biridir.

- Life isn't fair.
- Life's not fair.
- Life is not fair.

Hayat adil değil.

This crucial question has been at the center of my life's work.

Bu önemli soru hayatım boyunca işimin merkezi oldu.

Marriage, in peace, is this world's paradise; in strife, this life's purgatory.

Huzurlu evlilik bu dünyanın cennetidir, çekişmeli evlilik bu dünyanın arafıdır.

None of us in here are morally unstained characters in life's grand story.

yaşamın büyük hikâyesi içinde, aramızdan hiçbiri ahlaki açıdan lekesiz değil.

- He told me the story of his life.
- He told me his life's story.

O, bana hayat hikâyesini anlattı.

- Tom told me his life's story.
- Tom told me the story of his life.

Tom yaşam hikayesini bana anlattı.

Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.

Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.