Translation of "Knife" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Knife" in a sentence and their turkish translations:

- That is not your knife.
- That's not your knife.
- That isn't your knife.

O sizin bıçağınız değil.

That's not a knife. THIS is a knife.

O bir bıçak değildir, BU bir bıçaktır.

- I've got a knife.
- I have a knife.

Bir bıçağım var.

- That isn't my knife.
- That's not my knife.

O benim bıçağım değil.

Where's the knife?

Bıçak nerede?

Drop the knife!

Bıçağını bırak!

There's no knife.

Hiç bıçak yok.

- The knife is not sharp.
- The knife isn't sharp.

Bıçak keskin değil.

- Hand me the knife.
- Hand the knife to me.

Bana bıçağı ver.

- That is not your knife.
- That isn't your knife.

O sizin bıçağınız değil.

- Cut it with a knife.
- Cut it with a knife!

Onu bir bıçakla kes.

I need a knife.

- Bana bir bıçak lazım.
- Bir bıçağa ihtiyacım var.

The knife is dull.

Bıçak kör.

Put down the knife.

Bıçağı yere koy.

Tom sharpened the knife.

Tom bıçağı biledi.

My knife is broken.

Benim bıçağım kırıktır.

The knife is dirty.

Bıçak kirli.

Drop the knife, Tom.

Bıçağı bırak, Tom.

My knife is sharp.

- Bıçağım keskin.
- Bıçağım keskindir.

She blunted the knife.

O, bıçağı köreltti.

She sharpened a knife.

O bir bıçağı biledi.

Pick up the knife.

Bıçağı al.

Give me your knife.

Bana bıçağını ver.

I want a knife.

Bir bıçak istiyorum.

Give me the knife.

Bıçağı bana ver.

Give me that knife.

O bıçağı bana ver.

Put that knife away.

O bıçağı bir kenara bırak.

That knife cuts well.

O bıçak iyi keser.

It's a kitchen knife.

Bu bir mutfak bıçağı.

I sharpen the knife.

Ben bıçağı keskinleştiririm.

I confiscated Tom's knife.

Tom'un bıçağına el koydum.

This knife is dull.

Bu bıçak kör.

Tom dropped his knife.

Tom bıçağını düşürdü.

This is Tom's knife.

Bu, Tom'un bıçağı.

Tom had a knife.

Tom'un bir bıçağı vardı.

Tom sharpened his knife.

Tom bıçağını biledi.

That knife isn't yours.

O bıçak senin değil.

This knife cuts well.

Bu bıçak iyi keser.

There is a knife.

Bir bıçak var.

This is a knife.

Bu bir bıçak.

Put that knife down.

O bıçağı aşağı indir.

The knife is sharp.

Bıçak keskin.

This isn't my knife.

Bu benim bıçağım değil.

Tom needs a knife.

Tom'un bir bıçağa ihtiyacı var.

This knife isn't sharp.

Bu bıçak keskin değil.

- This knife is not sharp enough.
- This knife isn't sharp enough.

Bu bıçak yeterince keskin değil.

- Tom handed Mary a knife.
- Tom handed a knife to Mary.

Tom Mary'ye bir bıçak uzattı.

- Tom gave Mary a knife.
- Tom gave a knife to Mary.

Tom, Mary'ye bir bıçak verdi.

- Tom gave Mary the knife.
- Tom gave the knife to Mary.

Tom bıçağı Mary'ye verdi.

- This knife is very sharp.
- This is a really sharp knife.

Bu bıçak çok keskin.

Cut them with a knife.

Onları bir bıçakla kesin.

There is a knife missing.

Kayıp bir bıçak var.

He was sharpening a knife.

O bir bıçağı biliyordu.

This knife doesn't cut well.

Bu bıçak iyi kesmiyor.

Tom is sharpening a knife.

Tom bir bıçağı keskinleştiriyor.

Tom reached for his knife.

Tom bıçağına davrandı.

Tom pulled out a knife.

Tom bir bıçak çekti.

Tom is holding a knife.

Tom bir bıçak tutuyor.

Be careful with that knife.

O bıçakla dikkatli olun.

Waiter! I need a knife.

Garson! Benim bir bıçağa ihtiyacım var.

Did you use my knife?

Bıçağımı kullandın mı?

They need a sharp knife.

Onların keskin bir bıçağa ihtiyaçları var.

I got out my knife.

Bıçağımı çıkardım.

Please lend me your knife.

Lütfen bana bıçağını ödünç ver.

I can't find the knife.

Ben bıçağı bulamıyorum.

May I borrow your knife?

Bıçağını ödünç alabilir miyim?

I handed Tom a knife.

Tom'a bir bıçak uzattım.

Tom picked up the knife.

Tom bıçağı aldı.

Tom gave Mary his knife.

Tom Mary'ye bıçağını verdi.

Tom put down the knife.

Tom bıçağı yere koydu.

I need a kitchen knife.

Bir mutfak bıçağına ihtiyacım var.

Tom left the knife behind.

Tom bıçağı geride bıraktı.

Did you see the knife?

Bıçağı gördün mü?

I have a sharp knife.

Benim keskin bir bıçağım var.

Where was the knife found?

Bıçak nerede bulundu?

Cut it with the knife.

Bıçakla kes.

Cut it with a knife.

Onu bıçakla kes.

Lend me your knife, please.

Lütfen, bana bıçağını ödünç ver.

There's blood on this knife.

Bu bıçağın üzerinde kan var.

My knife has gotten dull.

- Bıçağım köreldi.
- Bıçağım körelmiş.

This knife won't cut well.

Bu bıçak iyi kesmez.

This is not your knife.

Bu senin bıçağın değil.

He took out his knife.

O, bıçağını çıkardı.

Do you have a knife?

Bir bıçağın var mı?

The knife punctured his lung.

Bıçak, onun akciğerini delmiş.

I want a new knife.

Yeni bir bıçak istiyorum.

This knife isn't very sharp.

Bu bıçak çok keskin değil.

This knife is very sharp.

Bu bıçak çok keskin.

Does anyone claim this knife?

Bu bıçağa sahip çıkan var mı?

I don't have a knife.

Bıçağım yok.