Translation of "Fall" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Fall" in a sentence and their turkish translations:

You’ll fall!

Düşeceksin!

- I didn't fall.
- I didn't fall down.

Ben düşmedim.

Don't fall off!

Düşmeyin.

It's fall now.

Şimdi sonbahar.

Did Tom fall?

Tom düştü mü?

Tom didn't fall.

Tom düşmedi.

You'll fall down.

Düşeceksin.

Don't fall asleep.

Uyuma.

I didn't fall.

Ben düşmedim.

Giants fall easily

Devler kolayca düşerler.

The leaves fall off the trees in the fall.

Son baharda yapraklar ağaçlardan düşer.

- It'll be fall soon.
- It will be fall soon.

Yakında sonbahar olacak.

- Tom saw Mary fall.
- Tom saw Mary fall down.

Tom, Mary'nin düştüğünü gördü.

- Pride goes before a fall.
- Pride comes before a fall.
- Pride cometh before a fall.

Gurur bir düşüşten önce gider.

If apples fall down, why don't the moon fall down?

Elma yere düşüyorsa Ay neden düşmüyor?

- Pride comes before a fall.
- Pride cometh before a fall.

Gurur bir düşmeden önce gelir.

Fall is finally coming!

Sonbahar sonunda geliyor!

Fall begins in October.

Güz, Ekim'de başlar.

I'm afraid to fall.

Düşerim diye korkuyorum.

I saw him fall.

Onun düştüğünü gördüm.

Don't let him fall.

Onun düşmesine izin vermeyin.

It feels like fall.

- Güz kendini hissettiriyor.
- Havada sonbahar kokusu var.
- Sonbahar havası var.

I couldn't fall asleep.

Uyuyamadım.

Here the fall came.

İşte sonbahar geldi.

I saw Tom fall.

Tom'un düştüğünü gördüm.

After fall comes winter.

Sonbahardan sonra kış gelir.

Babies often fall down.

Bebekler çoğunlukla düşerler.

Tom couldn't fall asleep.

Tom uyuyamadı.

Try not to fall.

Düşmemeye çalışın.

I can't fall asleep.

Uyuyamıyorum.

This happened every fall.

Bu, her sonbaharda oldu.

Stock prices could fall.

Hisse senedi fiyatları düşebilir.

Why did Rome fall?

Neden Roma düştü?

I let it fall.

Onu ben düşürdüm.

Don't fall apart now.

Şimdi ruhsal çöküntü yaşama.

I didn't fall asleep.

Uyumadım.

Tom didn't fall down.

Tom aşağıya düşmedi.

Let's fall in love.

Aşık olalım.

Maybe I'll fall asleep.

Belki uyuyacağım.

I saw her fall.

Onun düştüğünü gördüm.

Did I fall asleep?

- Uyuya mı kaldım?
- Uyuya mı kalmışım?

Tom saw Mary fall.

Tom, Mary'nin düştüğünü gördü.

- Take care lest you should fall.
- Be careful not to fall.

- Düşmemeye dikkat et.
- Düşmemek için dikkatli ol.

- I saw Tom trip and fall.
- I saw Tom stumble and fall.

Tom'un tökezlediğini ve düştüğünü gördüm.

And many would fall flat.

ki bu toplantıların çoğu da vasat kalırdı.

One has to fall first,

birinin önce düşmesi gerek,

And dominoes started to fall.

ve dominolar düşmeye başladı.

They began to fall back.

Geri çekilmeye başladılar.

The leaves fall in autumn.

Yapraklar sonbaharda dökülür.

Suddenly rain began to fall.

Aniden yağmur yağmaya başladı.

The rain began to fall.

Yağmur yağmaya başladı.

They got married last fall.

Onlar geçen sonbaharda evlendiler.

When did he fall ill?

O, ne zaman hastalandı?

Take care not to fall.

Düşmemek için dikkatli olun.

Be careful not to fall.

- Düşmemeye dikkat et.
- Düşmemek için dikkatli ol.

Even monkeys fall from trees.

Maymunlar bile ağaçtan düşer.

Tom took a bad fall.

Tom kötü şekilde düştü.

Leaves fall in the autumn.

Yapraklar sonbaharda dökülür.

Fall is late this year.

Bu yıl sonbahar gecikti.

Don't fall off your chair.

Sandalyenizden düşmeyin.

Pride goes before a fall.

Gurur bir düşüşten önce gider.

Don't fall into her trap.

Onun tuzağına düşmeyin.

That helps me fall asleep.

Bu benim uyumama yardım ediyor.

Don't fall behind other companies!

Diğer şirketlerin gerisine düşme!

Leaves yellow in the fall.

Yapraklar sonbaharda sararır.

Don't let me fall asleep.

Uyuyakalmama izin verme.

I didn't fall in love.

Aşık olmadım.

I won't let you fall.

Düşmene izin vermeyeceğim.

That's probably going to fall.

O muhtemelen düşecek.

Did he already fall asleep?

Şimdiden uyudu mu?

You’re really going to fall!

Gerçekten düşeceksin!

The snow continued to fall.

Kar yağmaya devam etti.

I still can't fall asleep.

Hâlâ uyuyamıyorum.

I prefer spring to fall.

İlkbaharı sonbahara tercih ederim.

- In autumn, leaves fall from trees.
- In the autumn, leaves fall from trees.

Sonbaharda yapraklar ağaçlardan düşer.

- I suggest we both fall back.
- I suggest that we both fall back.

Her ikimizin de geri çekilmesini öneririm.

- I saw Tom fall off his bicycle.
- I saw Tom fall off his bike.

Tom'un bisikletinden düştüğünü gördüm.

You may fall from the sky, you may fall from a tree, but the best way to fall... is in love with me.

Gökyüzünden düşebilir, ağaçtan düşebilirsin, ama düşmenin en iyi yolu ... bana aşık olmaktır.

And they fall off the couch

koltuktan düştüklerinde

They are delicate. They fall ill.

Narinler. Hastalanıyorlar.

A heavy rain began to fall.

Yoğun yağış başlamıştı.

After the movie they fall asleep.

Onlar filmden sonra uyurlar.

Typhoons are frequent there in fall.

Tayfunlar sonbaharda orada sıktır.

I saw a wonderful fall there.

Orada harika bir şelale gördüm.

Don't fall for his old tricks.

Onun eski hilelerine aldanma.

I went to America last fall.

Geçen Sonbaharda Amerika'ya gittim.

My grandmother is afraid to fall.

Büyükannem düşmekten korkuyor.

In autumn, leaves fall from trees.

Sonbaharda, yapraklar ağaçlardan düşer.

- I love autumn.
- I love fall.

Sonbaharı severim.

Large raindrops are starting to fall.

Büyük yağmur damlaları düşmeye başlıyor.