Examples of using "Excitement" in a sentence and their turkish translations:
Oyun heyecandan yoksundu.
Bütün bu heyecan ne?
Ben heyecanı özlüyorum.
Tom'un heyecanı gerçekti.
Tom heyecanını güçlükle gizleyebildi.
Heyecan doruk noktasına ulaştı.
Meg heyecanla dolu.
Tüm heyecan ne hakkında?
Mary'nin gözleri heyecanla parlıyordu.
Tom heyecanını gizleyemedi.
Çok heyecan var.
Havada heyecan var.
Onun kalbi heyecanla çarpıyor.
Heyecan zaten gelişiyor.
Heyecan seviyesi artıyor.
- Fadıl'ın heyecanı kısa sürdü.
- Fadıl'ın heyecanı kısa ömürlüydü.
Birazcık heyecan istemez misin?
Çocuklar heyecanlarını kontrol altına alamazlar.
Ben heyecanla nefesimi tuttum.
Kocasının heyecanını paylaşmadı.
Tom heyecanını gizlemeye çalıştı.
Heyecanını gizlemeye çalıştı.
- Tom heyecanını zar zor bastırdı.
- Tom heyecanını zor tutuyordu.
Heyecandan kalbi titriyordu.
Tom heyecanını güçlükle gizleyebildi.
onu kucakla ve benim gibi heyecanlan
Heyecandan dolayı dilim tutuldu.
Bir süre için yeterince heyecan yaşadım.
Tom heyecanını gizleyemedi.
Tom heyecanını gizleyemedi.
Heyecan azalınca tartışma devam etti.
Heyecandan nefesimi tuttum.
Tüm heyecanla yemek yemeyi unuttum.
Benim heyecanım yüzünden, zamanın farkında değildim.
Benim yaşımdaki bir erkek için heyecan iyi değil.
Toplantıda bir heyecan havası vardı.
Onların varış haberi heyecanımıza katkıda bulundu.
Ben sadece hayatımda biraz daha heyecan istiyorum.
Doktor heyecandan kaçınmak için dikkatli olmam gerektiğini söylüyor.
Benim için heyecan ve büyü dolu bir gündü.
Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
Coşku içerisinde, 30 dakikalık bir show-zamanı çok çabuk geçti.
Biraz heyecan arıyordum bu yüzden kelepçeleri getirmeye karar verdim.
Mary Tom'un pişirdiği sincap şekilli kurabiyeleri gördüğünde heyecandan deliye döndü.