Translation of "Exceptionally" in Turkish

Tom is exceptionally handsome.

Tom son derece yakışıklıdır.

Mary is exceptionally attractive.

Mary son derece çekici.

Tom looks exceptionally bored.

Tom son derece sıkılmış görünüyor.

She behaved exceptionally well.

O alışılmadık biçimde iyi davrandı.

Tom did exceptionally well.

Tom son derece iyi yaptı.

We've done exceptionally well.

Son derece iyi yaptık.

We played exceptionally well.

Biz son derece iyi oynadık.

That was exceptionally boring.

O son derece sıkıcıydı.

Tom behaved exceptionally well.

Tom son derece iyi davrandı.

Layla was exceptionally unlucky.

Leyla son derece şanssızdı.

Tom is exceptionally unlucky.

Tom son derece şanssız.

That store is exceptionally expensive.

O mağaza son derece pahalı.

This day was exceptionally tiring.

Bu gün son derece yorucuydu.

He plays cello exceptionally well.

O son derece iyi çello çalar.

The child was exceptionally intelligent.

Çocuk son derece akıllıydı.

The weather is exceptionally frigid.

Hava son derece soğuk.

Tom is doing exceptionally well.

Tom son derece iyi yapıyor.

Last night was exceptionally cold.

Dün gece son derece soğuktu.

The crime was exceptionally cruel.

Suç son derece zalimdi.

Tom plays violin exceptionally well.

Tom kemanı son derece iyi çalar.

Tom did that exceptionally well.

Tom bunu son derece iyi yaptı.

Tom is exceptionally good-looking.

Tom son derece yakışıklı.

The moon is exceptionally pretty tonight.

Ay bu gece son derece güzel.

This day has been exceptionally tiring.

Bugün son derece yorucuydu.

The Chinese people are exceptionally hardworking.

Çinliler son derece çalışkandırlar.

Mary is an exceptionally beautiful girl.

Mary son derece güzel bir kız.

Tom plays the vibraphone exceptionally well.

Tom vibrafonu son derece iyi çalar.

The youngest daughter is exceptionally beautiful.

En genç kız son derece güzel.

Kyoto is an exceptionally pretty city.

Kyoto son derece güzel bir şehirdir.

Fadil was exceptionally bright at school.

Fadıl okulda son derece parlaktı.

Tom really did that exceptionally well.

Tom bunu gerçekten son derece iyi yaptı.

He plays the qanun exceptionally well.

Fevkalade güzel kanun çalıyor.

A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.

Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.

Packed with nerve endings and blood vessels, it's exceptionally sensitive.

Sinir uçları ve kan damarlarıyla dolu olduğundan son derece hassastır.

- Tom is extremely good-looking.
- Tom is exceptionally good-looking.

Tom son derece yakışıklı.

- Winter was unusually mild.
- That winter was unusually mild.
- Winter was exceptionally mild.

- Bu kış alışılmadık şekilde ılık geçti.
- Bu kış hiç olmadığı kadar ılık geçti.

It was exceptionally cold last summer, and the rice crop was the worst in 10 years.

Geçen yaz oldukça soğuktu, ve pirinç ekini on yıl içinde en kötüydü.