Translation of "Handsome" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Handsome" in a sentence and their turkish translations:

- You're handsome.
- You are handsome.

- Sen yakışıklısın.
- Yakışıklısın.

- He's so handsome!
- He's so handsome.

O çok yakışıklı.

- You're so handsome.
- You're very handsome.

Çok yakışıklısın.

- Am I handsome?
- I am handsome?

Yakışıklı mıyım?

How handsome!

Ne yakışıklı!

Hey, handsome.

- Hey, yakışıklı.
- Merhaba yakışıklı.

You are handsome.

Yakışıklısın.

Is Tom handsome?

Tom yakışıklı mı?

You look handsome.

Yakışıklı görünüyorsun.

Isn't Tom handsome?

Tom yakışıklı değil mi?

He's rather handsome.

O oldukça yakışıklı.

You're so handsome.

Çok yakışıklısın.

Was Tom handsome?

Tom yakışıklı mıydı?

He isn't handsome.

O yakışıklı değil.

David is handsome.

David yakışıklıdır.

You were handsome.

Sen yakışıklıydın.

I am handsome.

Ben yakışıklıyım

- He is tall and handsome.
- He's tall and handsome.

O, uzun boylu ve yakışıklı.

- Tom thinks he's handsome.
- Tom thinks that he's handsome.

Tom yakışıklı olduğunu düşünüyor.

- I think he's handsome.
- I think that he is handsome.

Onun yakışıklı olduğunu düşünüyorum.

He is very handsome.

O, çok yakışıklıdır.

Tom is exceptionally handsome.

Tom son derece yakışıklıdır.

He's handsome and charming.

O, yakışıklı ve çekici.

He's dark and handsome.

O esmer ve yakışıklı.

He's kind of handsome.

Yakışıklı sayılır.

Tom is quite handsome.

Tom oldukça yakışıklı.

He's really handsome, too.

O da gerçekten yakışıklı.

Tom is so handsome.

Tom çok yakışıklı.

Tom is considered handsome.

Tom yakışıklı olarak kabul edilir.

You're looking extraordinarily handsome.

Sen olağanüstü yakışıklı görünüyorsun.

He is tremendously handsome.

O, son derece yakışıklıdır.

The prince is handsome.

Prens yakışıklıdır.

He's handsome and mysterious.

O yakışıklı ve gizemlidir.

You look so handsome.

Çok yakışıklı görünüyorsun.

He's handsome and funny.

O, yakışıklı ve komiktir.

You look very handsome.

Çok yakışıklı görünüyorsun.

I think he's handsome.

Onun yakışıklı olduğunu düşünüyorum.

Doesn't Tom look handsome?

Tom yakışıklı görünmüyor mu?

Tom is strikingly handsome.

Tom çarpıcı biçimde yakışıklı.

Tom is really handsome.

Tom gerçekten yakışıklı.

She found him handsome.

O, onu yakışıklı buldu.

Tom was extraordinarily handsome.

Tom olağanüstü yakışıklı idi.

Tom is very handsome.

Tom çok yakışıklı.

Tom is rather handsome.

Tom oldukça yakışıklı.

You're a handsome man.

Sen yakışıklı bir adamsın.

Tom is incredibly handsome.

Tom inanılmaz yakışıklıdır.

I consider Tom handsome.

Tom'u yakışıklı görüyorum.

You're a handsome guy.

Sen yakışıklı bir adamsın.

I'm not very handsome.

Ben çok yakışıklı değilim.

He was extraordinarily handsome.

- Acayip yakışıklıydı.
- Olağanüstü yakışıklıydı.

- She described him as handsome.
- She said that he was handsome.

O, yakışıklı olduğunu söyledi.

- Do you think I'm handsome?
- Do you think that I'm handsome?

Yakışıklı olduğumu düşünüyor musun?

- I think Tom is handsome.
- I think that Tom is handsome.

Tom'un yakışıklı olduğunu düşünüyorum.

- I know that Tom is handsome.
- I know Tom is handsome.

Tom'un yakışıklı olduğunu biliyorum.

- I don't think I'm handsome.
- I don't think that I'm handsome.

Yakışıklı olduğumu düşünmüyorum.

- Tom is quite handsome, isn't he?
- Tom is very handsome, isn't he?
- Tom is really handsome, isn't he?

Tom gerçekten yakışıklı, değil mi?

He is a handsome man.

O yakışıklı bir adam.

He is anything but handsome.

O sadece yakışıklı.

He is handsome and clever.

O, yakışıklı ve akıllıdır.

Tom was tall and handsome.

Tom uzun boylu ve yakışıklı idi.

You're a very handsome man.

Çok yakışıklı bir adamsın.

You're as handsome as ever.

Her zamanki kadar yakışıklısın.

You look very handsome, Tom.

Çok yakışıklı görünüyorsun, Tom.

Your sons are quite handsome.

Oğulların oldukça yakışıklılar.

He's tall, dark, and handsome.

O, uzun boylu, esmer ve yakışıklı.

Tom is handsome, isn't he?

Tom yakışıklı, değil mi?

Tom is indeed quite handsome.

Tom gerçekten oldukça yakışıklı.

She described him as handsome.

O, onu yakışıklı olarak tanımladı.

Look at that handsome boy.

Şu yakışıklı çocuğa bak.

Why are you so handsome?

Sen neden bu kadar yakışıklısın?

Tom is a handsome guy.

Tom yakışıklı bir adam.

He's smart, handsome and polite.

O akıllı, yakışıklı ve kibardır.

Tom is kind of handsome.

Tom yakışıklı sayılır.

He's rich, young and handsome.

O zengin, genç ve yakışıklı.

He's quite handsome, isn't he?

O oldukça yakışıklı, değil mi ?

He's rather handsome, isn't he?

O oldukça yakışıklı, değil mi?

The tall man is handsome.

Uzun adam yakışıklıdır.

The handsome man is tall.

Yakışıklı adam uzun boyludur.

Do you think you're handsome?

Yakışıklı olduğunu mu düşünüyorsun?

Am I handsome or not?

Yakışıklı mıyım yoksa değil miyim?

Care to join me, handsome?

Bana katılır mısın, yakışıklı?

He was big and handsome.

O, büyük ve yakışıklıydı.

Your boyfriend is really handsome.

Senin erkek arkadaşın gerçekten yakışıklı.

Tom is tall and handsome.

Tom uzun ve yakışıklıdır.

Tom is dark and handsome.

Tom esmer ve yakışıklıdır.

Tom is handsome and charismatic.

Tom yakışıklı ve karizmatik.

Do you think he's handsome?

Onun yakışıklı olduğunu düşünüyor musun?

She has a handsome boyfriend.

Onun yakışıklı bir erkek arkadaşı var.

Tom is a handsome man.

Tom yakışıklı bir adam.