Translation of "Ear" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Ear" in a sentence and their turkish translations:

He grinned from ear to ear.

Onun ağzı kulaklarına varmış.

Tom grinned from ear to ear.

Tom ağzı kulaklarına vararak gülüyordu.

Tom is grinning from ear to ear.

Tom'un ağzı kulaklarına varıyor.

Tom was grinning from ear to ear.

- Tom çok mutlu görünüyordu.
- Tom'un ağzı kulaklarına varıyordu.

Dan's throat was cut almost from ear to ear.

Dan'in boğazı neredeyse kulaktan kulağa kesildi.

- I have an ear infection.
- I've got an ear infection.

Bir kulak enfeksiyonum var.

My ear is itching.

Kulağım kaşınıyor.

My ear is ringing.

Kulaklarım çınlıyor.

My ear was amputated.

Kulağım kesildi.

- Tom plays piano by ear.
- Tom plays the piano by ear.

Tom notasız piyano çalar.

- Don't scream in my ear!
- Do not yell into my ear.

Kulağıma bağırma.

- I'm deaf in one ear.
- I am deaf on one ear.

Bir kulağım sağır.

Inaudible to the human ear.

İnsanlar bunu duyamaz.

I often have ear infections.

Sık sık kulak enfeksiyonu geçiriyorum.

Let's play that by ear.

- Olayların akışına göre hareket edelim.
- Duruma göre hareket edelim.

Stop yelling in my ear.

Kulağıma bağırmayı bırak.

Tom whispered in Mary's ear.

Tom, Mary'nin kulağına fısıldadı.

Tom whispered into Mary's ear.

Tom, Mary'nin kulağına fısıldadı.

The boy scratched his ear.

Çocuk kulağını kaşıdı.

Tom has an ear infection.

Tom'un bir kulak enfeksiyonu var.

The rabbit's ear is bleeding.

Tavşanın kulağı kanıyor.

He played piano by ear.

O, piyanoyu notasız çalardı.

We'll play it by ear.

Onu notasız çalacağız.

Tom often gets ear infections.

Tom sık sık kulak enfeksiyonu olur.

Tom has a pierced ear.

Tom'un delinmiş bir kulağı var.

I have a pierced ear.

Delik bir kulağım var.

She plays piano by ear.

Piyanoyu kulaktan duyma çalar.

Tom plays piano by ear.

Tom piyanoyu kulaktan çalar.

He often gets ear infections.

Sık sık kulak iltihabı geçirir.

I have an ear infection.

Bir kulak enfeksiyonum var.

- I wonder why we have ear lobes.
- I wonder what ear lobes are for.

Kulak memelerinin ne işe yaradığını merak ediyorum.

- You have a good ear for music.
- You've got a good ear for music.

İyi bir müzik kulağın var.

She plays the piano by ear.

O notasız piyano çalar.

He has an ear for music.

Onun müzik kulağı var.

She whispered it in my ear.

O onu kulağıma fısıldadı.

My ear was bleeding this morning.

Bu sabah kulağım kanıyordu.

Why are you touching your ear?

Neden kulağına elliyorsun?

She got her right ear pierced.

O, sağ kulağını deldirdi.

She slept with one ear open.

O bir kulağı açık uyudu.

Tom plays the piano by ear.

Tom piyanoyu notasız çalar.

Let me whisper in your ear.

Senin kulağına fısıldayayım.

Tom whispered something into Mary's ear.

Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.

I have no ear for music.

Müzik kulağım yok.

Mary whispered something in Tom's ear.

Mary, Tom'un kulağına bir şey fısıldadı.

Tom whispered something in Mary's ear.

Tom, Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.

He's half deaf in one ear.

O, tek kulakta yarım sağır.

Tom got his left ear pierced.

Tom sol kulağını deldirdi.

I'm just playing it by ear.

Ben sadece duruma göre hareket ediyorum.

She whispered something into his ear.

- Onun kulağına bir şey fısıldadı.
- Onun kulağına bir şeyler fısıldadı.

Tom plays the harmonica by ear.

Tom armonikayı notasız çalar.

Tom is deaf in one ear.

Tom'un bir kulağı sağır.

Do not yell into my ear.

Kulağıma bağırma.

Tom has an ear for music.

Tom müzik kulağına sahip.

He whispered something in her ear.

Onun kulağına bir şey fısıldadı.

I smacked him on the ear.

Onun kulağına vurdum.

He plays the kaval by ear.

- Kavalı notasız çalar.
- Kavalı kulaktan çalıyor.

Have you ever noticed that Tom's right ear is much larger than his left ear?

Tom'un sağ kulağının sol kulağından çok daha büyük olduğunu hiç fark ettiniz mi?

The stirrup is a bone in the middle ear, between the anvil and the inner ear.

Üzengi örs ve iç kulak arasında, orta kulakta bir kemiktir.

You really have an ear for music.

Senin gerçekten müzik kulağın var.

- Let's play it by ear.
- Let's improvise.

- Olayların akışına göre hareket edelim.
- Duruma göre davranalım.

He whispered the answer in my ear.

Cevabı kulağıma fısıldadı.

He turns a deaf ear to me.

O beni duymazdan geliyor.

He pressed his ear against the wall.

Kulağını duvara dayadı.

What have you done to your ear?

Kulağına ne yaptın?

I wonder why we have ear lobes.

Neden kulak memelerimiz olduğunu merak ediyorum.

Tom always sleeps with one ear open.

Tom her zaman bir kulağı açık uyur.

Tom just stood there, scratching his ear.

Tom sadece orada durdu, kulağını kaşıyordu.

Tom pressed his ear against the wall.

Tom kulağını duvara dayadı.

He pulled his son by the ear.

O, oğlunun kulağını çekti.

I put the receiver to my ear.

Alıcıyı kulağıma taktım.

I don't have an ear for music.

Benim bir müzik kulağım yok.

He has a good ear for music.

İyi bir müzik kulağı var.

Tom has a good ear for music.

Tom'un iyi bir müzik kulağı var.

She tattooed a fox behind her ear.

Kulağının arkasına bir tilki dövmesi yaptırdı.

He whispered sweet nothings into her ear.

- Onun kulağına tatlı ama anlamsız şeyler fısıldadı.
- Kulağına güzel ama anlamsız sözler fısıldadı.

He stuck his pencil behind his ear.

O, kurşun kalemini kulağının arkasına sıkıştırdı.

Tom is deaf in the left ear.

Tom sol kulağından sağırdır.

Tom doesn't have an ear for music.

- Tom bir müzik kulağına sahip değil.
- Tom'un müzik kulağı yok.
- Tom'da müzik kulağı yok.

We're kind of playing it by ear.

Duruma göre hareket ediyor sayılırız.

I get ear infections all the time.

Her zaman kulak enfeksiyonu kapıyorum.

Tom's bad ear is his left one.

Tom'un kötü kulağı onun sol kulağı.

Tom put the phone to his ear.

Tom telefonu kulağına koydu.

The dog is suffering from ear infections.

Köpek kulak enfeksiyonlarından muzdarip.

I'm hard of hearing in one ear.

- Bir kulağım iyi duymuyor.
- Bir kulağımda işitme problemi var.

Pus is coming out of my right ear.

Sağ kulağımdan irin çıkıyor.

He turned a deaf ear to their complaints.

O onların şikayetlerine kulaklarını tıkadı.

He turned a deaf ear to my request.

O, ricama kulaklarını tıkadı.

She is completely deaf in her left ear.

Sol kulağı tamamen duymuyor.

He turned a deaf ear to their request.

O onların ricasına kulak asmadı.

He listened with his ear to the door.

Kulağıyla kapıyı dinledi.

Tom is completely deaf in his right ear.

Tom sağ kulağından tamamen sağır.

Tom leaned forward and whispered into Mary's ear.

Tom öne doğru eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.

I have a discharge from my left ear.

Benim sol kulağımda bir akıntı var.

Tom had his phone pressed to his ear.

Tom telefonunu kulağına bastırdı.

Tom leaned over and whispered in Mary's ear.

Tom eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.

I'm having trouble with my left ear again.

Sol kulağımla yine sorun yaşıyorum.