Translation of "Distant" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Distant" in a sentence and their turkish translations:

That's very distant.

O çok uzak.

You seem distant.

Sen uzak görünüyorsun.

Distant things look blurred.

Uzak şeyler bulanık görünür.

Tom seems very distant today.

Tom bugün çok mesafeli görünüyor.

Sometimes he seems very distant.

Bazen çok mesafeli görünüyor.

Tom was polite but distant.

Tom kibar ama uzaktı.

For that distant oasis over there.

şu uzaktaki vahaya doğru gideriz...

He tried climbing the distant mountain.

O, uzak dağa tırmanmaya çalıştı.

Ants and giraffes are distant relatives.

Karıncalar ve zürafalar uzak akrabadırlar.

Tom has been awfully distant lately.

Tom son zamanlarda çok uzaktı.

To a place that's really distant

Beşliler Tekeri'nde çok uzak

Tom is cold, distant and arrogant.

Tom soğukkanlı, mesafeli ve kibirli.

Why are you being so distant?

Neden bu kadar samimiyetsiz davranıyorsun?

Tomorrow a distant cousin is coming.

Yarın uzak bir kuzen geliyor.

Ants and giraffes are distant cousins.

Karıncalar ve zürafalar uzak kuzenlerdir.

Sami and Layla were rather distant.

Sami ve Leyla oldukça uzaktaydılar.

The moon is distant from the earth.

Ay Dünya'dan uzaktadır.

The pilgrims brought gifts from distant lands.

Hacılar uzak ülkelerden hediyeler getirdiler.

He is a distant relation of hers.

O, onun uzak bir akrabasıdır.

All places are distant from heaven alike.

Gökyüzünden bütün yerler aynı mesafededirler.

Tom is a distant relative of mine.

Tom benim uzaktan bir akrabam.

Tom is a distant relative of Mary's.

Tom Mary'nin uzak bir akrabası.

We can see distant objects with a telescope.

Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.

We live many miles distant from each other.

Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.

Would you like to travel to distant horizons?

Uzak ufuklara seyahat etmek ister misin?

Tom has a distant relationship with his father.

Tom'un, babası ile uzak bir ilişkisi vardır.

Now, these three countries are about as geographically distant

Anlayabildiğiniz gibi bu üç ülke coğrafik olarak oldukça uzak olduğu gibi

You should apologize to her for being so distant.

Çok uzakta olduğu için ona özür dilemelisin.

A close neighbor is better than a distant relative.

Yakın bir komşu, uzak bir akrabadan daha iyidir.

They realized that there must be a distant, giant planet

Farkına vardılar ki uzak, devasa bir gezegen olmalıydı;

To work hard for a payoff in the distant future.

para ödenmesi için çok çalışmasını söylemek epey zor.

Despite her appearance, she's actually a distant relative of ours.

Görünüşüne rağmen... ...aslında uzaktan bir akrabamızdır.

That distant alien and ours are not the same now.

O uzaktaki uzaylıyla bizim şimdimiz aynı değildir.

And you see a distant reflection, it's shimmering off the heat,

sıcak dolayısıyla uzakta parlayan bir yansıma görebilirsiniz.

All we have to do is we'll be a little distant

tek yapmamız gereken şey birazcık mesafeli olacağız

I have to commute all the way from a distant suburb.

Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

Tom looked distant and distracted while Mary told him her life story.

Mary ona hayat hikayesini anlatırken Tom soğuk ve dikkati dağılmış görünüyordu.

- She was cool toward me today.
- She acted distant towards me today.

Bugün bana karşı uzak davrandı.

The Romans built aqueducts to bring water from distant places into cities.

Romalılar uzak yerlerden suyu getirmek için su kemerleri inşa ettiler.

But here, distant relatives and total strangers drink and bathe under the stars.

Fakat burada, uzak akrabalarla birbirine tamamen yabancı olanlar yıldızların altında su içip yıkanıyor.

I am going to a distant place, you don't want to ask where.

Nereye olduğunu sormak istemediğin uzak bir yere gidiyorum.

On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.

Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.

This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.

Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.

I asked him why he seemed distant. He said he needed a break.

Ona neden uzak göründüğünü sordum. O bir molaya ihtiyacı olduğunu söyledi.

This did not satisfy Tom, and the relationship between them became more distant.

Bu Tom'u tatmin etmedi ve aralarındaki ilişki daha uzak oldu.

During the blackness of the new moon, distant galaxies light up the night sky.

Yeni Ay'ın karanlığı hâkimken... ...geceleyin gökyüzünü uzak galaksiler aydınlatır.

What one cannot see is what is distant; instead, look at what is near.

Birinin göremediği şey uzak olan şeydir; yakın olan şeye bak.

- This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
- This did not satisfy Mary, and the relationship between them cooled.

Bu Mary'yi tatmin etmedi ve onlar arasındaki ilişki soğudu.

- This did not satisfy Tom, and the relationship between them became more distant.
- This did not satisfy Tom, and the relationship between them cooled.

Bu Tom'u tatmin etmedi ve onlar arasındaki ilişki soğudu.

Tom wrote a book about a young man who, in the distant future, falls in love with an extraterrestrial girl, during an invasion of the earth.

Tom; uzak gelecekte Dünya'ya edilen bir istilada uzaylı bir kıza aşık olan genç bir adamla ilgili bir kitap yazdı.

The New Horizons spacecraft was launched in 2006, and will arrive at Pluto in 2015. It will be the first spacecraft to visit that very distant dwarf planet.

New Horizons uzay aracı 2006 yılında fırlatıldı ve 2015 yılında Plüton'a varacak. O çok uzak cüce gezegeni ziyaret eden ilk uzay aracı olacak.