Translation of "Darkness" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Darkness" in a sentence and their turkish translations:

Darkness.

Karanlık.

Inky-black darkness,

Kapkaranlık,

[female narrator] Darkness...

Karanlık...

Darkness is falling.

Karanlık çöküyor.

Darkness is almost here.

Karanlık çökmek üzere.

Only as darkness fell.

ancak karanlık çöktüğünde

There is a darkness.

Bir karanlık var.

Light prevails over darkness.

Işık karanlığa üstün gelir.

He's lost in pitch darkness.

Maymunumuz zifiri karanlıkta kayboldu.

Under the cover of darkness...

Gecenin karanlığında...

Secret signals... in the darkness.

Karanlığın içinde... ...gizli sinyaller.

The twilight merged into darkness.

Alacakaranlık karanlıkla birleşti.

Tom sat in the darkness.

Tom karanlıkta oturdu.

Tom vanished into the darkness.

Tom karanlıkta ortadan kayboldu.

Darkness still covered the valley.

Karanlık hala vadiyi kaplamış.

It was a deep darkness.

Bu derin bir karanlıktı.

The light penetrates the darkness.

Işık karanlığa nüfuz etmez.

I believe that in the darkness,

İnanıyorum ki karanlığın içerisinde,

Long-distance calls through the darkness.

Karanlıkta uzun mesafeli çağrı yapıyorlar.

Crocodile eyes work well in darkness.

Timsahların karanlıkta iyi gören gözleri vardır.

Deep valleys are plunged into darkness.

...derin vadiler karanlığa gömülüyor.

We advanced under cover of darkness.

Karanlığın örtüsü altında yol aldık.

Darkness is the absence of light.

Karanlık ışığın yokluğudur.

The "prince of darkness" means Satan.

"Karanlığın prensi" Şeytan anlamına gelir.

I spring out of the darkness.

Karanlıktan fırlarım.

The robber emerged from the darkness.

Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

A form appeared in the darkness.

Karanlıkta bir şekil belirdi.

She has a terror of darkness.

Onun bir karanlık terörü var.

Lead us from darkness to light.

Bizi karanlıktan aydınlığa götür.

The light shines in the darkness.

Işık karanlıkta parlar.

Layla was waiting in the darkness.

Leyla karanlıkta bekliyordu.

- He can bear neither moonlight nor darkness.
- She cannot bear moonlight and she cannot bear darkness.

O, mehtaba katlanamaz ve o karanlığa katlanamaz.

Now... there's no question. Darkness brings opportunity.

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

And reveals what’s hiding in the darkness.

Karanlıkta gizlenen şeyleri ortaya çıkarır.

Darkness is her only protection from predators.

Avcılardan ancak karanlık sayesinde korunabiliyor.

Nighttime will bring the cover of darkness.

Gecenin gelmesiyle karanlıktan faydalanacaklar.

We can lift the veil of darkness.

...karanlığın örtüsünü kaldırabiliyoruz.

He escaped under cover of the darkness.

O, karanlıktan faydalanarak kaçtı.

He felt his way through the darkness.

Karanlıkta yolunu hissetti.

The darkness will work to my advantage.

Karanlık benim yararıma çalışacak.

Many are afraid of darkness at night.

Pek çoğu, geceleri karanlıktan korkarlar.

His black coat blended into the darkness.

Siyah ceketi karanlığa karıştı.

He can bear neither moonlight nor darkness.

O ne ay ışığına ne de karanlığa katlanabilir.

Only you, can make the darkness bright.

Yalnızca sen, karanlığı aydınlık yapabilirsin.

Tom watched Mary disappear into the darkness.

Tom, Mary'nin karanlıkta kayboluşunu izledi.

The darkness around us was pitch-black.

Çevremizdeki karanlık simsiyahtı.

Slowly his eyes adjusted to the darkness.

Gözleri yavaş yavaş karanlığa alıştı.

Gathering clouds plunge the savanna back into darkness.

Bulut geliyor ve savan bir kez daha karanlığa gömülüyor.

She must wait for the cover of darkness.

Karanlıktan faydalanmak için geceyi beklemesi gerek.

Up here, in the darkness, it's virtually blind.

Bu yükseklikte, karanlığın içinde resmen kördür.

Despite the darkness, they can't afford to sleep.

Karanlığa rağmen... ...uyumayı göze alamazlar.

And this entire referendum took place in darkness,

Ve tüm bu referandum karanlıkta gerçekleşti

We saw a dim light in the darkness.

Karanlıkta loş bir ışık gördük.

With darkness coming on, the children returned home.

Karanlığın gelmesi nedeniyle çocuklar eve geri döndü.

I am frightened of walking in the darkness.

Karanlıkta yürümekten korkuyorum.

My eyes haven't yet adjusted to the darkness.

Gözlerim henüz karanlığa alışamadı.

Truly, no one is wise without knowing darkness.

Doğrusu, karanlığı bilmeden kimse bilge olamaz.

Once again the road was plunged in darkness.

- Bir kez daha yol karanlığa gömüldü.
- Yol bir kez daha yol karanlığa daldı.

How could he see anything in such darkness?

Böyle karanlıkta nasıl bir şey görebiliyordu?

Suddenly a robber stepped out of the darkness.

Aniden bir soyguncu karanlıktan çıktı.

The polar night is not an all-consuming darkness.

Kutuplarda gece zifiri karanlığa boğulmaz.

Day length increases and darkness gives way to light.

...günler uzar ve karanlık yerini aydınlığa bırakır.

Shrieks in the darkness alert everyone to the danger.

Karanlıktaki feryatlar herkese tehlikeyi bildiriyor.

He stepped out of the darkness into the light.

Karanlıktan çıkarak ışığa çıktı.

I'd been trimming away the darkness, cutting away the pain

Seyircinin rahatı için karanlığı süslüyor, acıyı kesiyor

It should be safer now, under the cover of darkness.

Karanlık çöktüğü için bu vakitler daha güvenli olsa gerek.

Then, out from the darkness came about 2000 Iberian javelinmen.

Sonra, karanlığın içinden yaklaşık 2000 İberyalı ciritçi çıktı.

The light that casts away the darkness also creates shadows.

Karanlığı boşa çıkaran ışık da gölgeler yaratır.

We need someone to lead us out of the darkness.

Bizi karanlıktan çıkaracak birine ihtiyacımız var.

Light and darkness are two sides of the same coin.

Karanlık ve aydınlık bir elmanın iki yarısı gibidir.

But now, with new technology, we can see into this darkness...

Ama artık, yeni teknoloji sayesinde bu karanlığın içine bakabiliyoruz.

The darkness gives cover. But footsteps resonate across the sea ice.

Karanlık gizlenmesini sağlıyor. Ama yere bastığında çıkan titreşimler buz denizinde yankılanıyor.

Further north still, and the darkness hangs on a little longer.

Daha da kuzeyde... ...karanlık biraz daha uzun sürer.

Odor is a powerful tool for sending signals through the darkness.

Koku, karanlıkta sinyal yollamanın güçlü bir aracı.

It was night, and a veil of darkness covered the streets.

Geceydi ve bir karanlık örtüsü bütün sokakları kapladı.

- Tom sat in the darkness.
- Tom was sitting in the dark.

Tom karanlıkta oturuyordu.

Sami was waiting in the darkness and Layla was the prey.

Sami karanlıkta bekliyordu ve Leyla bir avdı.

As these forces of darkness that the hero should come and defeat.

karanlık güçler olarak etiketlenenleri bir köşeye atmak yanlış.

With danger roaming in the darkness, she cannot risk leaving them alone.

Tehlike karanlıkta kol gezerken onları yalnız bırakma riskine giremez.

She barely uses her eyes, but smells her way through the darkness.

Gözlerini pek kullanmaz. Onun yerine karanlıkta yolunu koklayarak bulur.

As the day draws to a close, darkness races across the planet...

Günün sonu yaklaştıkça... ...saatte 1.000 kilometreden büyük bir hızla...

I was shocked by the dog that sprang out of the darkness.

Karanlıktan fırlayan köpekten dolayı şoka girdim.

Heart of Darkness raises important questions about imperialism, as well as racism.

Heart of Darkness ırkçılık kadar emperyalizm hakkında önemli sorular yükseltir.

Quick, turn off the lamp, I want to hide in the darkness.

Çabuk, lambayı söndür, karanlıkta saklanmak istiyorum.

It is better to light a candle than to curse the darkness.

Bir mum yakmak karanlığı lanetlemekten daha iyidir.

Tom waited a while to let his eyes adjust to the darkness.

Tom gözlerini karanlığa alıştırmak için bir süre bekledi.

Inky-black darkness is a color the way that sadness is an emotion.

Kapkara siyah üzüntünün bir duygu olduğu şekilde bir renktir.

The long darkness ahead will be a test of her endurance and skill.

Anneyi bekleyen uzun karanlık, dayanıklılığını ve kabiliyetini sınayacak.

On a moonless night, a thermal-imaging camera can see into the darkness.

Ay'sız bir gecede termal görüntüleme yapan bir kamera karanlıkta görebilir.

In the mountains of Patagonia, the mother puma has capitalized on the darkness.

Patagonya dağlarındaki anne puma karanlıktan faydalanmış.

Higher up, a heat-sensitive camera reveals another hunter hiding in the darkness.

Isıya duyarlı kamera daha yükseklerde, karanlıkta saklanan bir başka avcıyı ortaya çıkarıyor.

This bear has learned he can be twice as successful fishing in the darkness.

Bu ayı, karanlıkta iki kat daha iyi balık tutabildiğini öğrenmiş.

But... delving into the matter, the first great point of darkness we can find is the

Ama ... konuya ilk bakışta, bulabileceğimiz karanlığın büyük noktası

Joseph Conrad wrote "Heart of Darkness" in part based on his personal experience in Belgian Congo.

Joseph Conrad Belçika Kongo'da kendi kişisel deneyime kısmen dayalı olarak "Heart of Darkness"'ı yazdı.

This precarious resting place should be enough to protect the geladas from the danger of the darkness.

Bu riskli dinlenme yeri jeladaları karanlığın tehlikelerinden korumaya yeterli olacaktır.

These are the final hours of night, but the jungles of Asia are still deep in darkness.

Gecenin artık son saatleri. Ama Asya'nın yağmur ormanları hâlâ karanlığa gömülü.

And God saw the light that it was good; and he divided the light from the darkness.

Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.