Translation of "Falling" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Falling" in a sentence and their turkish translations:

I'm falling.

Düşüyorum.

- Leaves are falling.
- The leaves are falling.

Yapraklar dökülüyor.

Darkness is falling.

Karanlık çöküyor.

He is falling.

O düşüyor.

Night was falling.

Gece bastırıyordu.

I was falling.

Ben düşüyordum.

Tom is falling.

Tom düşüyor.

Prices are falling.

Fiyatlar düşüyor.

- A fine rain was falling.
- A gentle rain was falling.

İnce yağmur yağıyordu.

A leaf is falling.

Bir yaprak düşüyor.

Falling on ice hurts.

Buz üzerinde düşmek incitir.

The temperature is falling.

Sıcaklık düşüyor.

Look! A falling star!

- Bak! Bir kayan yıldız!
- Bak! Bir yıldız kayması!

Tom is falling asleep.

Tom uyuyor.

The masks are falling.

Maskeler düşüyor.

Home prices are falling.

Ev fiyatları düşüyor.

Beware of falling rocks!

Düşen kayalara dikkat edin!

I hear him falling.

Onun düştüğünü duyuyorum.

The leaf is falling.

Yaprak düşüyor.

Commodity prices are falling.

Emtia fiyatları düşüyor.

The country's falling apart.

Ülke parçalara ayrılıyor.

The leaves are falling.

Yapraklar düşüyor.

Wool prices are falling.

Yün fiyatları düşüyor.

The snow is falling fast.

Durmadan kar yağıyor.

I couldn't help falling asleep.

Uykuya dalmak elimde değildi.

A light rain was falling.

Hafif bir yağmur yağıyordu.

Are you falling for Tom?

Tom'u çok beğeniyor musun?

Are you falling for me?

- Bana âşık mısın?
- Beni çok seviyor musun?

Tom had trouble falling asleep.

Tom uykuya dalmakta zorluk yaşadı.

A little snow was falling.

Biraz kar yağıyordu.

Tom's life began falling apart.

Tom'un hayatı kararmaya başladı.

I'm definitely falling in love.

Ben kesinlikle aşık oluyorum.

Falling objects from the sky

Gökten düşen cisimler

I think I'm falling asleep.

Sanırım uyuyorum.

My life is falling apart.

Hayatım kararıyor.

I broke a rib falling.

Ben düşerek bir kaburgamı kırdım.

The leaves are slowly falling.

Yapraklar yavaşça dökülüyor.

The leaves are falling slowly.

Yapraklar yavaş yavaş dökülüyor.

The oil price is falling.

Petrol fiyatı düşüyor.

- Snow is falling.
- It's snowing.

Kar yağıyor.

Are you falling for him?

Onu çok beğeniyor musun?

Are you falling for her?

Onu çok beğeniyor musun?

It seems I'm falling ill.

Ben hasta oluyorum gibi görünüyor.

He hurt his hand falling.

O düşerek elini incitti.

Tom couldn't help falling asleep.

Tom uyumaktan kendini alamadı.

They're falling through the cracks.

Çatlaklardan düşüyorlar.

Their marriage was falling apart.

- Evlilikleri ayrı düşüyordu.
- Evlilikleri dağılıyordu.

Fadil's family was falling apart.

Fadıl'ın ailesi dağılıyordu.

Watch out for falling coconuts.

Düşen hindistancevizlerine dikkat edin.

Their relationship is falling apart.

- İlişkileri çatırdıyor.
- İlişkileri sallanıyor.

Tom was falling-down drunk.

Tom alkolün etkisiyle ayakta duramıyordu.

- His house is old and falling apart.
- Her house is old and falling apart.

Onun evi eski ve parçalanıyor.

Life expectancy is falling, not rising.

beklenen yaşam süresi gittikçe düşüyor, artmıyor.

I think I'm falling in love.

Sanırım aşık oluyorum.

The Spanish economy is falling apart.

İspanyol ekonomisi parçalanıyor.

Tom looked at the snowflakes falling.

Tom düşen kar tanelerine baktı.

Tom looked at the snow falling.

Tom düşen kara baktı.

I've never had trouble falling asleep.

Ben hiç uykuya dalmakta zorluk yaşamadım.

He hurt his hand while falling.

Düşerken elini incitti.

I'm falling in love with you.

Sana âşık oluyorum.

I'm not falling for this again.

Buna tekrar bağlanmak istemiyorum.

A falling star is a meteorite.

Kayan bir yıldız, bir göktaşıdır.

I had no trouble falling asleep.

Uykuya dalmakta zorluk çekmedim.

And in constant jeopardy of falling apart.

ve sürekli düşme tehlikesi altındayız.

The rain was falling in my face.

Yağmur yüzüme yağıyordu.

Now the first raindrops are already falling.

Şimdi ilk yağmur damlası düşüyor.

Falling rocks present a danger to climbers.

Düşen kayalar dağcılar için tehlike oluşturabilir.

Are you falling in love with me?

Bana aşık mı oluyorsun?

Tom apologized for falling asleep in class.

Tom sınıfta uyuyakaldığı için özür diledi.

I love the sound of rain falling.

Yağan yağmurun sesini severim.

That eat debris falling to the seafloor.

tarafından sindirilirler.

falling off when you do your laundry.

bir filtre ekleyebilirsiniz.

Crude oil has been falling in price.

Ham petrol fiyatı düşmektedir.

She is afraid of falling ill again.

O tekrar hastalanmaktan korkuyor.

He is falling in love with her.

Ona aşık oluyor.

American students are falling behind in math.

Amerikalı öğrenciler matematikte yetersiz kalıyor.

Droplets are falling on my laptop computer.

Damlacıklar dizüstü bilgisayarımın üstüne düşüyorlar.

Tom had a falling-out with Mary.

Tom'un Mary ile arası açıldı.

Do you have any difficulty falling asleep?

Uyumada herhangi bir zorluk çekiyor musun?

I had trouble falling asleep last night.

Dün gece uykuya dalmakta zorlandım.

Tom is falling in love with Mary.

Tom, Mary'ye aşık oluyor.

My house is old and falling apart.

Evim eski ve parçalanıyor.

Layla and Sami's marriage was falling apart.

Leyla ve Sami'nin evliliği dağılıyordu.

Are you falling in love with Tom?

Tom'a aşık mı oluyorsun?

Sami was falling in love with Layla.

Sami, Leyla'ya aşık oluyordu.

Sami was falling in love with Islam.

Sami İslam'a tutuluyordu.

Or the real, real threat of falling backwards.

ya da geriye düşmemize sebep olacak gerçek tehditlerin olduğu anlardır.

- Snow is falling.
- It is snowing.
- It's snowing.

Kar yağıyor.

Falling interest rates have stimulated the automobile market.

Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.

It happened just when the curtain was falling.

Perde kapanır kapanmaz oldu.

She came close to falling off the platform.

Neredeyse platformdan düşüyordu.

After supper, I always find myself falling asleep.

Akşam yemeğinden sonra, ben her zaman kendimi uykuya dalmakta bulurum.

A belt keeps your pants from falling down.

Kemer pantolonunun düşmesini önler.

Tom grabbed Mary to keep her from falling.

Tom onu düşmekten korumak için Mary'yi yakaladı.